2008 yılında EXPO için çok uğraş verildi. Ön planda siz vardınız. EXPO'nun yönetiminde sizin de olmanızı bekliyorduk. Neden olmadınız?2008-2012 arasındaki tarih Expo’da unutuldu. Hep 2012 tarihi diye olaya girildi. Aslında 2008 yılıdır EXPO’nun başlangıç. Gerçekten botanik Expo’ydu. Expo’nun anlamı da bu şekildeydi. Biz o zaman bugünleri hayal etmiştik. Tabi 2008-2012 tarihi arasında birçok olay yaşandı. Ama şu anda ben karakter olarak Expo bittikten sonra bunları konuşma taraftarıyım. Şu an devam eden bir Expo var ve bu Expo’da 1.8 milyar dolar gibi bir para harcanmış durumda. Bunun yanında birçok yatırım yapıldı. Biz, Expo nasıl daha iyi olur şeklinde bütün gayretimizi göstermek zorundayız. Daha sonra ayrıntılar ortaya çıkar. Expo için 8 milyon ziyaretçi hedefi kondu. Ülkeler için de 100 ülke hedefti. Bu yüzden geçmişteki olayları konuşmanın bir yarar vereceğini düşünmüyorum.Peki, EXPO'da başarı kriteri ne olacak? Kişi sayısı mı, turist sayısı mı yoksa ihracat mı? Hepsi aslında. Sadece bir kriteri alamazsınız Expo’nun başarısında. Bugün Sevilla Expo’su hedefini 5 milyon koymuş. 5 milyona karşılık 40 milyon ziyaretçi gelmiş. Barcelona’dan Sevilla’ya tren yolları yapılmış. Hala konuşuluyor. Başarı bu işte. Hedef çok uçmuş ama bakıldığında bir başarı var. Fransa’da bir Eiffel dikilmiş, sembol olmuş. Bu başarıları zaman gösterecektir. Sektörümüz açısından bir başarıdır. Para aktarılması, kullanılması, adımızın duyurulması, bire bir görüşmelerin başlaması, çevrenin ve doğanın önemini Türkiye’ye, Antalya’ya yansıtılması başarıdır. Bundan 4 yıl önce Çiçek Açan Şehirler Yarışması vardı. Başvurduk buna katılalım diye. Siz kimsiniz dediler. Böyle bir ülke hak ediyor mu imajı düşüncesi vardı. Ondan sonra EXPO ile birlikte katıldık ve dünya birincisi olduk. Türkiye bu kadar emek veriyorsa demek ki çevreciliğe önem veriyorlar diye algılanır. Kaleiçi’nde bir cadde örnek oldu ve büyüyerek gidiyor. Bakın Kaleiçi Festivali yapılıyor. Yani dünya arenasında bir isim yaptık. Bunlar birer örnek. Bunlar insanlara bir vizyon yaratıyor. Antalya’da da olabiliyormuş, Türkiye’de yeşil şehir düşünebiliyormuş. Türkiye’de de gelecek nesiller düşünülüyormuş. Biz farklı bir kültürden gelen insanlarız.YETİŞTİRMEK DEĞİL, İYİ PLANLAMAK BAŞARIDIRExpo 22 Nisan itibari ile açıldı. Ama insanlarda bir hayal kırıklığı var şu anda. Expo'nun bitmeden açılması doğru muydu? Expo’nun 1 yıl ertelenip, ertelenmeme gibi olayları vardı. Basına da yansıdı zaten. Ertelenmesi dünya arenasında bir başarısızlık sayılırdı. Sonra bir başarı öyküsü oldu biz Expo'yu bitirdik diye. Aslında ikisinde de kendi yapısına göre farklılıklar var. Kısa zamana sığdırıp bitirdik demek bir dünya başarısı değil bana göre. Bunu uzun zamanda planlayıp her şeyi hazırladık bitti demek başarı. Çok yönetim değiştiği için, özellikle son dönemde iyi çalışıldı. İnşaat anlamında çok iyi çalışıldı. En hızlı tramvay yapıldı. Aslında projenin başlangıç tarihi Cumhurbaşkanının, Başbakanın onay verdiği tarih 2009’dur. Burada bir gecikme olabilir. Gönül isterdi ki; bütün Antalya’nın, bütün Türkiye’nin paydaşları ile birlikte masaya oturulup karar verilsin. Ama paylaşacak zaman da yoktu. Avrupa bunu çok güzel yapıyor. Avrupa 2020’de yapılacak olan Expo’nun çalışmalarına başladı. 2 yıl önceden nerede olacağı belliydi. Bunda kimseyi suçlamıyorum. Sonuçta Türkiye’de ilk defa yapılıyor. Biz olayların ya dibine vuruyoruz, ya da en üstüne çıkıyoruz. EXPO MİLLİ PROJEDİR6 ay sonra birlik olarak Expo alanına talip misiniz?Expo'ya kimsenin birlik olarak talip olacak durumu yok. Expo kanunla çıktı. Buranın kanunu olmadığı sürece burası boş kalır. Rakam vermemekle birlikte çok büyük bir gideri var. Kuleler, sergi sarayı, iç bahçelere inanılmaz bir yatırım var. Buranın bütçesi, bir kurumun tek başına yetebileceği bir bütçe değil. Oranın işletilmesinin çok ayrıntılı bir şekilde olması gerekiyor. Bunu milli proje olarak düşünmek gerekiyor.EXPO KONSORSİYUMLA YÖNETİLMELİMesela Büyükşehir Belediyesi başarabilir mi? Eğer Büyükşehir bütçe anlamında gelirini sağlayabiliyorsa olabilir. Benim kendi düşüncemi sorarsanız Expo bir konsorsiyumla yönetilmeli. Expo ilk çıktığında Antalya’nın, Türkiye’nin malıdır diyorsak Expo bittikten sonra milli değerin kaybolmaması için halka bütünleşmesi gerek. Biz zoru başardık Expo’yu yapmakla. Bundan sonrasını başaramazsak yapılan her şey boşa gitmiştir demektir. 1.8 milyon dolar bir paradan söz ediyoruz. Bu çok büyük bir para. Siz o alanı 6 ay boyunca boş bırakırsanız çok büyük bir kayıp olur. 6 aydan bahsediyorum. 6 aydan sonra bir 6 ay daha boş bırakırsanız kaybolur, ölür gider. Sonra da hep birlikte vicdan azabı çekeriz. Expo’da şu hata yapılmış, şöyle olmuşu konuşmaktan ziyade, bundan sonra ne olacak o konuşulmalı. Daha 2 hafta oldu yeni başladı. Gazetelere bakıyorum Expo ile ilgili haber göremiyorum.TOROSLARA ÇADIR KURUN Biraz da çiçeklerden bahsedelim. Dünya’da üretilmeyen sadece bizde üretilen bir çiçek var mı?Dünya’da endemik bitkilerin yetiştiği yer Anadolu’dur. Sadece 500 tane kaynağı burası olan Dünya’da yetişmeyen bitkiler var. Bir kere turizme bakıldığında bu bile turizm faktörü. Dünya’da 2-3 milyon kişilik, elinde fotoğraf makinesi ile çiçek çeken bir grup var. Bugün Torosları kullanabiliyor muyuz biz? Kullanamıyoruz. Orada bir sürü bitki var. Turizm çadırları kurun oraya. Expo bir çekim merkezi. Festival bir çekim merkezi. Türkiye’deki problem değer biçmemek. Birileri sahip çıktığı zaman daha güzel şeyler çıkıyor ortaya. Zaman gösteriyor zaten neyin ne olduğunu. Ya reklamla uğraşacaksınız ya da icraat yapacaksınız.En çok hangi çiçeği seviyorsunuz?Ekonomik olarak ihracatı olabilen bütün çiçekleri seviyorum. Bir kere çiçeğin çok büyük bir gücü var. Çiçekte bir güç var. Niye politikacılar çiçek kullanmaya başladılar? Karşı çiçek veriyorsunuz, karşı tarafın gözleri parlıyor. Festivalde fark ettim bunu ilk olarak. Benim en sevdiğim çiçek karanfil. Şu an niye karanfil? Ben soğanlı bitkileri seviyorum. Sümbül, lale gibi bitkileri seviyorum. Bir de bunun yanında Türkiye’de sektör anlamında bakıldığında biz o kadar reklam yapmışız ki son 5 yılda, kişi başına tüketim 1 dolarken 5 dolara çıktı. İnanılmaz bir çiçek tüketimimiz başladı. Sadece bizde de değil. Her yerde böyle. Bu da biz hazırlıklı olmadan Türkiye’deki ithalatı arttırdı. Şu anda Hollanda’dan Türkiye’ye inanılmaz bir şekilde çiçek ithal ediliyor. Türkiye’de yetiştirilmeyen bitkiler geliyor.LALENİN SAHİBİ BİZİZLale Osmanlı döneminde Cennet Çiçeği olarak anılıyormuş. Hollanda da Türkiye'den almış laleyi. Şimdi onlarla özdeş bir konumda. Neden?Lale esasında Orta Asya’dan gelen bir bitkidir. Orta Asya’dan da Anadolu topraklarına geldi. Bu topraklarda çoğalmış ve 400 yıl önce de posta arabası gibi bir faytonla Hollanda’ya gitmiştir. Altından daha değerli pozisyona geldi o tarihte. İlk bizim sahip çıktığımız bir çiçektir bu. Ekonomik anlamdan ziyade imajdır. Çünkü Hollanda bizim ürünümüzü kendi imajı yaptı. Lale deyince Hollanda gelir Dünya’da, Türkiye'nin adı bile duyulmaz. Hollanda’da çok büyük bir lale bahçesi vardır. Oranın yöneticisi var. Bizim lalemiz derken bunlar Orta Asya’dan geldi dedim. Nasıl olur, bu bizim diyerek bana inanmadı. Onların tarih bahçesine gittik, orada ilk lale Osmanlı’dan gelmiştir diye yazıyor. Kendi bahçesinde yazıyor ve bunu bilmiyor.Biraz krizden bahsedelim. Krizden ne kadar etkilendiniz?Çiçek sektörü olarak krizden etkilendik ama biz çok ses çıkarmıyoruz açıkçası. 24 Kasım’dan öncesinde de etkilenme vardı. Türkiye’nin Rusya, Ukrayna ve çevre ülkelerde hem çiçek bazında hem de süs bitkilerinde büyük sıkıntılarımız var. Ekonomik krizden, savaştan dolayı büyük bir pazar kaybına uğradık. Bütün bölgelerle bir krize uğradık. Sonuçta 24 Kasım’la birlikte de büyük kayıp oldu. Ona rağmen ihracat artışımız var şu anda. Ama o kadar reklama rağmen, he tarafta çiçek çiçek diyoruz bu seviyelerde kalmak başarısızlıktır. Bunun yanında bir de üretim noktalarımızı iç pazara kaydırmak zorunda kaldık. Türkiye’de kriz olmasına rağmen tüketim arttı. Ama bir sebze kadar değiliz. Ya da o kadar ağlamayı bilmiyoruz. Çünkü ağladığınız zaman olmuyor. Çalışarak bir şeyler yapmak gerekiyor.ÖZEL GÜNLERDE ÜRETİM ARTIYORÖzel günler kurtarıcınız oluyor mu?Tabi özel günler çiçeğin en fazla tüketildiği zamanlar oluyor. Yaklaşık 7-8 kat tüketim artıyor. Az da olsa kurtarıyor. Türkiye İhracatçılar Birliği'nde 26 sektör var. Bunlardan bir tanesi de çiçek. 2-3 tane sektör artılarda. Mesela savunma sanayi. Bir tanesi de süs bitkileri. Neden? Bir atak yapması gerekiyordu. Kriz var ama krize ağlamanın da bir anlamı yok. Bir destek de yok açıkça söylemek gerekirse.DEVLETTEN BEKLENTİTurizmciler ve tarım sektörü destek paketi diye çok ağladı. Sizin de böyle bir beklentiniz var mı?Biz iki şey istedik, çok bir şey istemedik. Bunu da Tarım Bakanı ile bire bir görüştük. Bir, çiçek üreticilerinin Ziraat Bankası kredilerini 1 yıl faizsiz ertelenmesi. Onun haricinde bir de çiçekle ilgili kargo ücretlerinin özellikle Orta Amerika ve Asya kıtasına daha ucuz taşınması. Gidip elli şey istemedik. İki tane şey istedik. Bu zamana kadarki baskıyla ikisine de bir sonuç gelmedi. Hala üstündeyiz. Günü kurtarmak için değil, geleceği yaşayabilmek için istedik bunları. Bunları almasak da ayakta kalmaya devam ederiz.EN BÜYÜK SORUN İSTİHDAM Sektörünüzdeki istihdam oranları nasıl?Eskiden hükümet kaç kişi çalıştırdığını başarı ölçüsü olarak sayıyordu. Ülkedeki bakış açısından ötürü. Şu anda tersine döndü iş. Şu an ne kadar ciro yapıyorsun olayına döndü. Bunlara nasıl sosyal haklarını veriyorsun değil. Türkiye’nin öyle veya böyle bir işsizlik sorunu var. Bugün üniversite öğrencileri siz ilan vermeden iş istiyorum diye geliyorsa büyük bir işsizlik vardır. Bu sektör ne kadar istihdam sağlıyor? İstihdam sağladığı kişilerin refah seviyelerinin yükselişine bakmak gerekiyor. Bu anlamda bizim sektör emeğe dayalı bir sektör. Şimdi 3 milyon Suriyeli var deniyor Türkiye’de. Bunların birçoğu da turizmde, tarımda çalışıyor. Turizm anlamında bakıldığında birçok Suriyeli Antalya sınırları dışına çıkarıldı. Bunların her biri olabilir. Bunların bir de 2. boyutu var. Türkiye’de tarımda çalışmak istemeyen bir grup da var. Şu anda en büyük sorun tarımdaki istihdamda. Biz devletle yaptığımız görüşmelerde dedik ki; bunları kazanmak istiyorsak, Güneydoğu’dan gelen insanlara sosyal adalet sağlamak istiyorsak, ayrı bir vergi ve sigortalanma sisteminin olması gerekiyor. Daha düşük vergilendirme, sigortalanma koyarak bunları kazanmak gerekiyor. Kayıt altına almak gerekiyor. Maalesef çıkan yasayla Suriyeliler normal sigortalı yapılabiliyor. Tarım sektöründe bu sigortaların ödenmesinin şansı yok. Sektörde ucuz işçi diye mi bakılıyor? Hayır, normal işçi olarak bakılıyor. Burada bir problem var. Milyonlarca kişi açız, iş bulamıyoruz diyor. Bir tarafta da iş aranan noktalarda bunları işveren almaktan korkuyor. Çünkü sigortasız, kayıtsız işçi çalıştırmak çok ciddi cezalara neden oluyor. Devletin burada yapması gereken onları özel sigortalandıracak, tarım sigortası koyarak, hem kayıt altına alacak hem de istihdama katkı sağlayacak. Bu insanlar ülkemizden çıksın diyeceğimize, madem ülkemizdeler onları nasıl kazanabiliriz metoduna gelinmesi lazım. Doğru bir politika olabilir yanlış da olabilir bu tartışılır. Bu anlamda bizim sektör zaten işçi arıyor.
SALI SOHBETLERİ
10 Mayıs 2016 - 11:06
Güncelleme: 08 Nisan 2017 - 17:31
SALI SOHBETLERİ -20- OSMAN BAĞDATLIOĞLU - SÜS BİTKİLERİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ BAŞKANI
Salı Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu oldu. Bağdatlıoğlu, EXPO 2016’dan, çiçek ihracatına kadar bir çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
SALI SOHBETLERİ
10 Mayıs 2016 - 11:06
Güncelleme: 08 Nisan 2017 - 17:31