KENTLİLİK KİMLİĞİÖncelikli olarak Kent Konseyi’nin çalışmalarından söz edelim. Nedir Kent Konseyi?İlk kurulduğunda geleneği olmayan bir yapı. Geçmişi olmayan bir yapı. Herkesin yabancı olduğu bir yaklaşımdı. Dolayısıyla Rio ve Habitat’ta alınan kararları hayata geçirmek üzere kurulan bir takım platformlar oluştu. Çeşitli adlarda yapılar oluştu. Bunlardan ilki Antalya’da kurulan Kent Konseyidir. Yerel Gündem 21 programını hayata geçirmek üzere kurulan bir yapıdır. Biliyorsunuz Yerel Gündem; 21. yüzyılın kentini yerel halkın katılımıyla oluşturmak, şekillendirmek. Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek neslin ihtiyaçlarını da ipotek altına almadan karşılama, dolayısıyla sürdürülebilir yaşam hedeflendi. Ve sürdürülebilir kentlerin gelişimi hedeflendi. Bu süre içerisinde Kent Konseyi adıyla kurulan ilk yapı Antalya Kent Konseyidir. Kent Konseyi’ne ben ilk üye olarak girdim. Daha sonra genel sekreterlik yaptım. Biz o zaman genel sekreterliği de seçimle yapıyorduk, diğerlerinden farklı olarak. Amacımız farklılıklarla, kentin tüm mozaiği ile bir araya gelip, kenti tartışmak. Burada öne çıkan tek kimlik ise kentlilik kimliği. Hiç kimsenin ne etnik kökeni, ne siyasi düşüncesi hiçbir şekilde öne çıkmadığı gibi ayrımda gözetilmedi. Buradaki tek mücadele ya da sorumluluk kentlilik kimliği. O anlamda yerel demokrasinin gelişmesi, tartışma geleneğinin oluşması Kent Konseyi’nin en önemli kazanımlarındandır. İlk kurulurken bu farklılıkların seve seve bir araya geldiği söylenemez. İsteyerek bir araya gelinmiştir ama o ortamda çeşitli elektriklenmeler olmuştur. Ama süreç içerisinde tartışırken insanlar birbiriyle anlaştığı zaman saygı ve tahammül gelişti. Birbirini ikna etme çabası mutlaka olmalı. İkna edemezse de o farklılık o şekilde kalmıştır, korunmuştur içimizde. Dolayısıyla en önemli kazanımlarından birisi kente tartışma geleneğinin oluşması ve bu tartıma geleneğinin de kendi gibi düşünen, kentin bütün farklılıklarıyla bir araya gelip tartışabilmesidir. Bunu çok önemsiyoruz. Eskiden yönetimler karar verip, halkın önüne sunardı. Onun da ötesinde Ankara’dan daha çok yönetilirdi. Ankara’dan tabi yerel halkın sorunlarını tespit etme ve o sorunlara yönelik çözüm oluşturma, proje geliştirme gibi bir örtüşme olmuyordu. Arz- talep dengesi kurulamıyordu. O nedenle yerel halkın sürece, sorunlarına sahip çıkması, kente karşı sorumluluklarını yerine getirmesi oldukça önemli.ÖNCELİĞİMİZ DEMOKRASİDiğer illerdeki Kent Konseylerinde iktidar partisinin etkinliğini görüyoruz. Ancak Antalya Kent Konseyi’nde denge söz konusu. Siz bu dengeyi sağlama noktasında çok çaba sarf ettiniz mi?Tabi ki Kent Konseyi’nin ilk oluşumuna baktığınız zaman kentteki tüm toplulukların temsiliyetine bağlı bir yapı. Oluştururken de burada sadece kentle ilgili çalışma yapan kurum ve kuruluşlar, kentin gelişimine katkı sağlayabilecek topluluklar tamamının katılımı ön görülüyor. Siyasi partilerin katılımı kuruluşundan beri çok önemsendi. Antalya’nın yerel halkı ve toplulukları buraya çok sahip çıktı. Siyasette bu gelenek diyelim, geçmişten günümüze kadar. Yönetimin oluşumunda etkili olmak gibi; geçmişte biz bunların çok örneğini yaşadık. Bunun önüne geçtik. Siyasi müdahalelere herkes engel oldu. Demokratik bir süreç gelişecekse kentin tamamının ortak hakkını oluşturmak önemli. Biz o ortak hakkı oluşturmadan yana tercihimizi kullandık. Kent Konseyleri kuruluş yıllarında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve İçişleri Bakanlığı yönergeleriyle yürütülüyordu. 2000 yılından sonra Antalya Kent Konseyi olarak bir tüzelcilik arayışına girdik. Artık bu yapı tuttu, kentte kabul gördü. Kentin, ülkenin buna ihtiyacı var. Çünkü AB sürecinde bizim içe ve dışta eleştirdiğimiz en önemli konular demokratikleşme odaklı konulardı. Ama uygulamalara baktığımızda bizim en iyi şekilde öne çıkaracağımız, en iyi şekilde uygulayabileceğimiz konular Kent Konseyleri aslında. Bu yapıların tüzel kişilik sorunları vardı. Tüzel arayışına girdik. İlk yasa ve yönetmelik taslağını Antalya olarak biz hazırladık. Türkiye’deki bütün yapılanmaların katılımı ile bu geliştirildi.TEMSİLDE ADALETİ SAĞLADIKBaşarılı olduğunuzu kabul ediyor musunuz?Kesinlikle söyleyebiliyorum. Antalya Kent Konseyi kurulmadan önce bu ve benzeri kurumlar kuruldu ama uzun soluklu olmadı. Varlığını sürdüremedi. Antalya Kent Konseyi’nin bu güne kadar varlığını sürdürebilmesinin en önemli nedeni tüm farklılıklarla birlikte, herkesin aidiyet duygusunun gelişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla gündeme getiremeyecekleri, ele alamayacakları ama tabi ki bizim burada öne çıkardığımız şey, kentteki yönetimi ideolojiler değil de kentli kimliği bakış açısıdır. Bu anlamda da Antalya Kent Konseyi’nin başarılı olduğunu düşünüyorum. Farklılıklarla bir araya gelmede hiçbir sorun olmadı. Kamuyla bir araya gelmede hiç bir sıkıntı olmadı. Yasadan önce kurulduğumuz için, yasa biraz da bize göre şekillendi. Yasanın bize getirdiği kısıtlamalar oldu. Dava açıldı, kazanıldı. Burada siyasilerin meclis üyelerinin tamamının üye olması, il meclis üyelerinin, milletvekillerinin doğal üye olması, il ve ilçe teşkilatlarının üye olması bir siyasi ağırlığı otomatikman getirmektedir. Örneğin, belediye meclisinde birinci parti olan siyasi idare, her zaman ağırlığını koruyacaktır ve bulunduğu taraftan yana seçimler alınacaktır. Bir STK, bir üniversite bir kişi, iki kişi ile temsil edilebiliyorsa, bugün siyasi partilerde o kadar temsil ediliyor. Temsilde adaleti sağlamak önemli. Bu adaleti sağlarsanız çeşitli platformlara gerek kalmaz. Ama sadece bir düşüncenin arka bahçesi olursanız, herkes kendi düşüncesinin arka bahçesini oluşturmaya başlar. Diğer illerdeki sorun bu. Dolayısıyla bizi belediye başkanı yönetmedi. Hiçbir zaman yönetmedi. Yönetmez de bundan sonra. Çünkü bu gelenek başta bu yana böyle başladı, böyle devam ediyor. Yani Antalya’da, aslında hem sivil kapasitenin gelişimine katkı koydu, hem de kentlilik bilincinin oluşmasında ki en önemli faktör kent konseyleridir. Yani yerel halkın söz sahibi olduğu, kentine sahip çıkabilmesi için kendilerine bir fırsat verildi.SİYASİ POLİMİĞE GİRMEMKent Konseyi’nin belirlediği konular belediye meclislerinde gündeme gelmesi zorunludur diye bir durum söz konusu. Ama böyle olunca meclislerde gündem maddeleri okunuyor ve sadece meclis bilgilendiriliyor, devamı gelmiyor. Nasıl bir adım atılmalı bu konuda?Ben siyasi polemiklere hiç girmem. Hiç sevmem de. Yapımda bu yok. Ancak şu var, yönetimlerin katılıma, demokratik yönetime ne kadar açık olduğu ile alakalı bir şeydir. Bir formaliteyi uygulamak başka bir şeydir. Hatta belediye meclislerine gelmeden görüş ve önerileri alması çok daha başka bir şeydir. Yasa gereği zorunluluktur yaklaşımına kalmadan tüm uygulamalarda katılımı yansıtmak önemlidir. Bizim bu anlamda başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Yani bizim birçok görüş ve önerilerimiz belediye meclisine gelmeden yerel ya da merkezi yönetimin programında yer alabilmektedir. Bugüne baktığımızda daha proje aşamasına gelmeden bizim çok sayıda görüş ve önerilerimiz alındı. Bunların büyük çoğunluğu hayata geçti, değerlendirildi. Yüzde yüz değerlendirildi mi? Hayır tabi ki değerlendirilmez. Belediye programına baktığınızda da hayata geçirebildikleri vardır, geçiremedikleri vardır. Ama biz mümkün olduğunca kentin önemli sorunlarını ve uygulanabilir düşüncelerin arkasında olduk.MANTAR GİBİ ÇOĞALANLARAntalya’nın ilçelerinde ki kent konseyleri için neler söyleyeceksiniz?İlçelerin konseyi, bizim kontrolümüzde değil. Yerelleşmeden bahsediyoruz. Yerelin kentine sahip çıkması, söz sahibi olmasından bahsediyoruz. Ben Alanya’nın sorunlarına, Alanya adına karar veremem. Bana göre bu demokratik olmaz. Bunun o boyuta gelmesi çok tehlikeli bulurum. Hatta çok hiyerarşik yapılardan uzak durmalıdır. Hiyerarşik müdahalelerden de uzak durmalıdır. İl müdürlüğü, genel müdürlüğü falana giderse Kent Konseyi’nin ruhu bitmiştir. Bir kere kent geneline yönelik görüşmeler isteniyor. Biz Alanya’da da çok destek verdik. Diğer ilçelerde de çok destek verdik. Doğru yapılanmaya çok öncülük ettik. Fakat Kemer adına ya da Alanya adına bir karar veremeyiz. Alanya’nın sorununu kendileri çözmeli. Dolayısıyla bunun Kent Konseyi’nin görevi olduğunu düşünmüyoruz. Onun için yasa gereği tüm belediye olan yerlerde kurulabilir. Ama beldelerde kurulabilir mi? Tartışma konusu. Hem sivil yapılanma yoktur, hem de mülki idare yetersizdir. O anlamda belli başlı olan yönetimler onlarla ortak hareket edebilir. Ama yasa gereği olmak zorunda yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Yasa gereği kurulmak zorunda olup, mantar biter gibi Türkiye’de yapılar oluştu. Büyük çoğunluğu da siyasi ve amacından çok uzak. Yasa gereği olmak zorundadır yaklaşımının dışında kentteki halk buna hazır olacak. Bu halkı çalışmalara dahil edecek, yönetimler hazır olacak.
AÜ KENTİN AKIL MERKEZİDİRYıllardır süre gelen bir tartışma var. Kentle üniversitenin bütünleşmediği yönünde. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?Kent Konseyi kapsamında üniversite ile iş birliğinden memnunuz. Ama kente yansımasına baktığınız zaman kentle bütünleştiğini çok söyleyemeyiz. Varsa da yansıtılmıyor. Bunu şehir, bizler hissetmiyoruz. Bu kentin en önemli araştırmaları yine bu kent olmalı. Kentin akıl merkezidir üniversite. Böyle olan bir kurumun her aşamada kente katkısı hissedilmeli. Antalya bir gençlik kenti. Ama gençlerin evden çıkıp, hadi kentin şurasında, şu mekanında zamanımızı değerlendirelim gibi bir altyapı henüz daha yok. Kent gençliği de bu kente karşı sorumlu olduğunu bilmeli. Dolayısıyla üniversiteler aracılığıyla bir gençlik şehrine de dönen Antalya’da, genç fikrin bu kente yansıması gerekir. Biz gençlik meclisi çalışmaları yönetiyoruz. Gençlerin fazla olduğu bir şehirde gençlerin sorunlarının öne çıkması, yönetimlerin gündemine gelmesi, kentteki şekillenmede gençlerin söz sahibi olması, gençlerin yönetimlerde söz sahibi olması gibi birçok eksiklikler var. Bu genel anlamda sorun, ama son zamanlarda gençliğin siyasette daha fazla rol aldığını biliyoruz. 1999- 2000 yıllarından Türkiye genelinde bizim gençlik meclisimizden içinde bulunduğu seçilebilme yaşının düşürülmesi ile ilgili ciddi bir kampanya yapıldı. Bunun sonucunda başarı elde edildi. Ama dediğim gibi, bu kent gençliği daha ön plana çıkarmaya başladı.AİLE AYRI, İŞ AYRIBüyükşehir Belediyesi Hukuk Müşaviri İbrahim Kurt ile evlisiniz. Eşiniz ve sizin yoğun temponuz nasıl bir uyum içinde?Birçok kişi, benim eşim olduğunu bile bilmiyor. Çünkü çok sık bir araya gelemediğimiz gibi onun işi ve yoğunluğu farklı, benim işim ve yoğunluğum farklı. Açıkçası buluştuğumuzda kent sorunlarını çok fazla konuşamıyoruz. Kendisine çok saygım vardır, yaptığı işi de takdirle karşılarım. Bir araya geldiğimizde ev ortamında çocuklarla, evin durumuyla ilgili konuşuluyor. Tabi zaman zaman kent sorunlarını tartıştığımız olur ama kente yönelik bir takım uygulamalarda biz eşimle aynı düşüncede olmadığımız zamanlar oldu. Bazen birbirimize muhalefette olduk. Ailemle işimi her zaman ayrı tuttum. O benim işimi bilmez, ben onun işini bilmem.SİYASET TERCİH ETMEDİMSiyasetle ilgili bir yaklaşımınız oldu mu? Teklif geldi mi ya da siz düşündünüz mü? Kısa bir özgeçmişinizle birlikte anlatır mısınız?Ben iki üniversite bitirdim. Hala üniversitede kariyerimi devam ettiriyorum. Aslında ben en büyük üniversitenin Kent Konseyi olduğunu söyleyebilirim. Yani beni yetiştiren, tabi aldığım eğitim temelinde önemlidir ama kent hakkında donanımlı hale gelmek bu sayede oldu. Kentin her kesimi ile bir araya geldim. Şu an mahalle muhtarlarını tek tek ismen size söyleyebilirim. Mahalleleri tanıyorum, sorunlarını biliyorum. Hangi mahallede, hangi kamu kurumlarının olup olmadığının analizini yapıyoruz. Dolayısıyla afaki şeyler söylemiyoruz. Tüm yönetimleri tanıyoruz. Kent sorunlarını, gelişimini tartışıyoruz. Tabi bunlar da insanı yetiştiriyor. Bulunduğu kent hakkında çok fazla şeyler katıyor insana. Bu anlamda aldığım eğitimlerin çok üstünde tecrübem oldu. Türkiye genelinde de açık söyleyeyim bu konuda çok tecrübe sahibi donanımlı kişiler yok. Bu anlamda siyaset düşünmedim. Ama teklifler oldu bunu inkar edemem. Ama hakikaten siyaset tercih etmedim. Bir ömür boyu siyasete bulaşmam gibi kendimi ipotek altına alma gibi bir durumda yok. Gelecekte ne düşünürüm bilemem ama şu aşamada siyaset benim önceliğim olmadı. Ama yapılan işin siyaset için de yapıldığını düşünmüyorum. Günümüzde biraz popüler olan insanın da hemen siyasete atılmasını doğru bulmuyorum. Nitelikli siyaset yapılacaksa nitelikli insanlarla yola çıkarsınız. Nitelikli ekip oluşturursunuz. Bu anlamda da kente katkımız olduğunu düşünüyorum. Kent Konseyi’nden çok ciddi siyasetçiler çıkardık. Siyasetin fidanlığı gibi bir hale de geldi. Bulunduğunuz kenti tanıma, kente dair programlar üretecekseniz, kenti bilmelisiniz. Kent Konseyi de bunun için çok büyük avantaj. Nitelikli insanların siyasette olmasını her zaman destekliyorum. Siyasette her zaman nitelikli insanlar olmalı. Yani kamuoyunda bilinmesi çok popüler olması popülist siyaseti getirir. Bu da kime ne hayır getirir? Benim bakış açım bu.
KÜSÜP, SIRT DÖNMEYİZAdaletli bir duruşunuz var. Bu duruşunuza karşın hiç eleştirildiğiniz ya da uyarıldığınız ya da siyasi baskı gördüğünüz oldu mu?İlk zamanlarda baskın gruplar vardı. Bunu inkar edemeyiz. Baskın siyaset vardı. Özellikle kadınlarda bunu gördük. İki otobüs getirip, seçim kazanmaya çalıştıklarını gördük. İşin mutfağında biz şov sevmiyoruz. İşin kurumsallığına daha çok önem veriyoruz. Kurumsallaşmaya çok önem veriyoruz. Bunu yaparken de hiç duygusal davranmadık. Kentle ilgili aldığımız kararlarda da aynı şekilde. Ben, ‘A partisinin bakış açısına göre karar alayım, bana yararı olsun’ hiç olmadı, asla. Bu tür yaklaşımlara da biz izin vermedik. Zaten ortamı görünce o düşüncedeki insanlarda çok barınamıyor. Şunu kabul edelim; kentte iyi bir kapasite var. Sivil kapasite diğer illere göre daha yoğun daha hareketli. Dolayısıyla kentle ilgili çalışmalarda Antalya daha başarılı. Sivil hareket açısında, kentle ilgilenme açısından daha hareketli. Yerel yönetimlerde bu anlamda çok anlayışlı ve destekleyici oldular. Biz her konuda ortak hareket etmedik. Zaman zaman eleştirdik. Zaman zaman da ortak karar aldık. Ama eleştirdiğimiz konuları da bir partinin arka bahçesi olsun diye eleştirmedik. Ben birçok örneğini verebilirim. 2002 yılında dünya liderleri zirvesinde Antalya, Türkiye’nin örnek modeli olarak tanıtıldı. Ve Türkiye ödül aldı. Dolayısıyla yapılanmasından, katılımından hem de günün gündemini Kent Konseyi kendisi belirler. Ancak hiç kimseye küslük deyip, sırt dönmemiz yok.EN ÇOK FALEZLERE ÜZÜLÜYORUZKent Konseyi tarihine baktığınızda Antalya adına unutamadığınız bir karar var mı?Lara Kent Parkı var. Vakıf Zeytinliği’nin SİT alanı ilan edilmesi var. Çok sayıda bunun örneğini verebiliriz. Onun dışından insan odaklı, insan haklarına yönelik çalışmalar olmuştur. İlk Umut Evi, Antalya Kent Konseyi’nin ilk projelerindendir. Onun dışında özel ilgi alanlarına farkındalık yaratmak için öncü olduğu çalışmalar var. Bunların örneğini çoğaltmak mümkün. Yüzlercesini sayabilirim. Yapılanların hayata geçirilmesine seviniyoruz. Ama en çok kazanamadığımız, koruyamadığımız falezlere üzülüyoruz. Falezler Antalya’nın en önemli kimliklerinden birisi. Koruyamadık. Koruyamadığımız gibi o falez taşlarının değerini hala anlayamadık. Başta sitelere, tatil köylerine süs malzemesi olarak satılıyor travertenler. Onun için en çok üzüldüğümüz noktalardan biri bu. İkincisi, kentte adaletli bir planlama yapılamaması. Kentin her kesiminin gelişmişliğini her yerden göremiyorsunuz. Ama Antalya özeline baktığınızda gerçekten adaletli bir planlamanın ve çevre düzenlemesinin olmadığını görüyorsunuz.ANTALYASPOR’A SAHİP ÇIKMALIYIZKent bilinci bu kentin en büyük sorunlarından biri. Kentin bilinci yok, bu kentte. Bu da dolayısıyla Antalyasporluluk bilincinin oluşmasına engel oluyor. Daha doğrusu geçmişte bu oluşmuştu, ama günümüze doğru bu durum azaldı. Kent Konseyi olarak da sizinde bu duruma katkınız oldu ama bu sadece bir toplantı olarak kaldı, devamı gelmedi. Bu konuda pasif mi kalındı?Biz yoğun kentleşmede bir takım insani değerlerimizi kaybettiğimiz görüyoruz ve bundan yakınırız. İşte eski komşuluklar, bayramlar kalmadı deriz. Neden kalmadı? Çünkü çok hızlı büyüyen kent karmaşasının içinde kalıyoruz. Dolayısıyla bir takım değerlerimizi de kaybediyoruz. Antalyaspor çok önemli. Kentin tamamı Antalyasporlu olmalı. Bunun yanı sıra da Antalyaspor’u kimler kurdu, hangi şartlarda oluşturdu. Bunu biz kentin hafızasında tazelemek için bu toplantıyı yaptık. Antalyaspor’un kuruluş yıllarında, spor bu kadar cazip değildi. Herkes zengin olmasının yolu ya sanatçı olacağım diyor ya da futbolcu olacağım diyor. Çok doğal, çok cazip çünkü. İnsanlar anneden, babadan, işten, güçten kaçıp Antalyaspor’u kurdular. Bu nedenle kentin bir vefa borcu var. Sanatçılarından, sporcularına kadar. Antalyaspor’un eski sporcularını kentin hafızasına getirmek gerek. İnsanlar ahdı vefayı bilmeli. Onu çok önemsedik. Onun yanı sırada en önemli sorun da taraftar neden oluşmuyor. Onun birazda Antalyaspor’la alakalı olduğunu düşünüyorum. Antalyaspor’u benimsemek için ne yapmak gerekir? Antalyaspor’um tüm okullarda her kesiminde ciddi anlamda sporcular yetiştirmesi gerekiyor. Bu tür ortamlara erişimi olmayan kişilere ulaşılması için bulundukları bölgede yaz spor okulları kurulması. Kuruluşumuzdan bu yana bunu yapıyoruz. O zamandan beri kulüp başkanları, sporun içinde olanlar bize çok destek verdi. Birçok genç sporla tanıştı ve spora kazandırıldı. Dolayısıyla Antalyaspor’a erişim kolay olmalı. Antalyaspor’da oynamak için değil ,taraftar olabilmek için bunu yapabilmeliyiz. Kulübün bir takım tanıtımları olmalı. İlçelerde, mahallelerde tanıtımlar yapılabilir. Önemli olan Antalyaspor’u bilmeleri ve sahip çıkmaları.ÖNCELİĞİMİZ KADINKadın, emekli meclislerinde birinci gündem maddeleri nelerdir?Öncelikli olarak kadın cinayetleri ve şiddetinin önlenmesi. Emeklilerin bu kentte kolay yaşayabilmesi için ulaşımdan, bir takım ihtiyaçlarının karşılanması için önerileri var. Huzurevlerinin kurulması gibi. Her geçen gün yaşlı bakımları zorlaşıyor. Biz bunu yaşlı kreşi diye önerdik. Belediye meclisinde hayata geçiyor olduğunu gördük. O da açıkçası bizi mutlu etti. Bizim sunduğumuz projelerden birisiydi. Bir takım üst yapı eksiklikleri var onarımın yapılması gerekiyor.UZLAŞI KÜLTÜRÜSizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?Kentteki uzlaşı kültürüne dikkat çekmek istiyorum. Yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin görüşlerine açık olmasını diğer kentlerden farklı olarak görüyorum. Ama onunla birlikte de kentlilik bilincinden bahsettik, insanların kente karşı sorumlu olduğu farkına varmalarını hissettirirseniz kentlilik bilinci gelişir. Kentlilik bilincinin gelişmesi için kentli kimliğini sorumluklarını çok iyi hatırlatmak durumundasınız. Tabi çok göç alan bir şehirsiniz. Bunu sürekli gündemde tutmak zorundasınız.
AÜ KENTİN AKIL MERKEZİDİRYıllardır süre gelen bir tartışma var. Kentle üniversitenin bütünleşmediği yönünde. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?Kent Konseyi kapsamında üniversite ile iş birliğinden memnunuz. Ama kente yansımasına baktığınız zaman kentle bütünleştiğini çok söyleyemeyiz. Varsa da yansıtılmıyor. Bunu şehir, bizler hissetmiyoruz. Bu kentin en önemli araştırmaları yine bu kent olmalı. Kentin akıl merkezidir üniversite. Böyle olan bir kurumun her aşamada kente katkısı hissedilmeli. Antalya bir gençlik kenti. Ama gençlerin evden çıkıp, hadi kentin şurasında, şu mekanında zamanımızı değerlendirelim gibi bir altyapı henüz daha yok. Kent gençliği de bu kente karşı sorumlu olduğunu bilmeli. Dolayısıyla üniversiteler aracılığıyla bir gençlik şehrine de dönen Antalya’da, genç fikrin bu kente yansıması gerekir. Biz gençlik meclisi çalışmaları yönetiyoruz. Gençlerin fazla olduğu bir şehirde gençlerin sorunlarının öne çıkması, yönetimlerin gündemine gelmesi, kentteki şekillenmede gençlerin söz sahibi olması, gençlerin yönetimlerde söz sahibi olması gibi birçok eksiklikler var. Bu genel anlamda sorun, ama son zamanlarda gençliğin siyasette daha fazla rol aldığını biliyoruz. 1999- 2000 yıllarından Türkiye genelinde bizim gençlik meclisimizden içinde bulunduğu seçilebilme yaşının düşürülmesi ile ilgili ciddi bir kampanya yapıldı. Bunun sonucunda başarı elde edildi. Ama dediğim gibi, bu kent gençliği daha ön plana çıkarmaya başladı.AİLE AYRI, İŞ AYRIBüyükşehir Belediyesi Hukuk Müşaviri İbrahim Kurt ile evlisiniz. Eşiniz ve sizin yoğun temponuz nasıl bir uyum içinde?Birçok kişi, benim eşim olduğunu bile bilmiyor. Çünkü çok sık bir araya gelemediğimiz gibi onun işi ve yoğunluğu farklı, benim işim ve yoğunluğum farklı. Açıkçası buluştuğumuzda kent sorunlarını çok fazla konuşamıyoruz. Kendisine çok saygım vardır, yaptığı işi de takdirle karşılarım. Bir araya geldiğimizde ev ortamında çocuklarla, evin durumuyla ilgili konuşuluyor. Tabi zaman zaman kent sorunlarını tartıştığımız olur ama kente yönelik bir takım uygulamalarda biz eşimle aynı düşüncede olmadığımız zamanlar oldu. Bazen birbirimize muhalefette olduk. Ailemle işimi her zaman ayrı tuttum. O benim işimi bilmez, ben onun işini bilmem.SİYASET TERCİH ETMEDİMSiyasetle ilgili bir yaklaşımınız oldu mu? Teklif geldi mi ya da siz düşündünüz mü? Kısa bir özgeçmişinizle birlikte anlatır mısınız?Ben iki üniversite bitirdim. Hala üniversitede kariyerimi devam ettiriyorum. Aslında ben en büyük üniversitenin Kent Konseyi olduğunu söyleyebilirim. Yani beni yetiştiren, tabi aldığım eğitim temelinde önemlidir ama kent hakkında donanımlı hale gelmek bu sayede oldu. Kentin her kesimi ile bir araya geldim. Şu an mahalle muhtarlarını tek tek ismen size söyleyebilirim. Mahalleleri tanıyorum, sorunlarını biliyorum. Hangi mahallede, hangi kamu kurumlarının olup olmadığının analizini yapıyoruz. Dolayısıyla afaki şeyler söylemiyoruz. Tüm yönetimleri tanıyoruz. Kent sorunlarını, gelişimini tartışıyoruz. Tabi bunlar da insanı yetiştiriyor. Bulunduğu kent hakkında çok fazla şeyler katıyor insana. Bu anlamda aldığım eğitimlerin çok üstünde tecrübem oldu. Türkiye genelinde de açık söyleyeyim bu konuda çok tecrübe sahibi donanımlı kişiler yok. Bu anlamda siyaset düşünmedim. Ama teklifler oldu bunu inkar edemem. Ama hakikaten siyaset tercih etmedim. Bir ömür boyu siyasete bulaşmam gibi kendimi ipotek altına alma gibi bir durumda yok. Gelecekte ne düşünürüm bilemem ama şu aşamada siyaset benim önceliğim olmadı. Ama yapılan işin siyaset için de yapıldığını düşünmüyorum. Günümüzde biraz popüler olan insanın da hemen siyasete atılmasını doğru bulmuyorum. Nitelikli siyaset yapılacaksa nitelikli insanlarla yola çıkarsınız. Nitelikli ekip oluşturursunuz. Bu anlamda da kente katkımız olduğunu düşünüyorum. Kent Konseyi’nden çok ciddi siyasetçiler çıkardık. Siyasetin fidanlığı gibi bir hale de geldi. Bulunduğunuz kenti tanıma, kente dair programlar üretecekseniz, kenti bilmelisiniz. Kent Konseyi de bunun için çok büyük avantaj. Nitelikli insanların siyasette olmasını her zaman destekliyorum. Siyasette her zaman nitelikli insanlar olmalı. Yani kamuoyunda bilinmesi çok popüler olması popülist siyaseti getirir. Bu da kime ne hayır getirir? Benim bakış açım bu.
KÜSÜP, SIRT DÖNMEYİZAdaletli bir duruşunuz var. Bu duruşunuza karşın hiç eleştirildiğiniz ya da uyarıldığınız ya da siyasi baskı gördüğünüz oldu mu?İlk zamanlarda baskın gruplar vardı. Bunu inkar edemeyiz. Baskın siyaset vardı. Özellikle kadınlarda bunu gördük. İki otobüs getirip, seçim kazanmaya çalıştıklarını gördük. İşin mutfağında biz şov sevmiyoruz. İşin kurumsallığına daha çok önem veriyoruz. Kurumsallaşmaya çok önem veriyoruz. Bunu yaparken de hiç duygusal davranmadık. Kentle ilgili aldığımız kararlarda da aynı şekilde. Ben, ‘A partisinin bakış açısına göre karar alayım, bana yararı olsun’ hiç olmadı, asla. Bu tür yaklaşımlara da biz izin vermedik. Zaten ortamı görünce o düşüncedeki insanlarda çok barınamıyor. Şunu kabul edelim; kentte iyi bir kapasite var. Sivil kapasite diğer illere göre daha yoğun daha hareketli. Dolayısıyla kentle ilgili çalışmalarda Antalya daha başarılı. Sivil hareket açısında, kentle ilgilenme açısından daha hareketli. Yerel yönetimlerde bu anlamda çok anlayışlı ve destekleyici oldular. Biz her konuda ortak hareket etmedik. Zaman zaman eleştirdik. Zaman zaman da ortak karar aldık. Ama eleştirdiğimiz konuları da bir partinin arka bahçesi olsun diye eleştirmedik. Ben birçok örneğini verebilirim. 2002 yılında dünya liderleri zirvesinde Antalya, Türkiye’nin örnek modeli olarak tanıtıldı. Ve Türkiye ödül aldı. Dolayısıyla yapılanmasından, katılımından hem de günün gündemini Kent Konseyi kendisi belirler. Ancak hiç kimseye küslük deyip, sırt dönmemiz yok.EN ÇOK FALEZLERE ÜZÜLÜYORUZKent Konseyi tarihine baktığınızda Antalya adına unutamadığınız bir karar var mı?Lara Kent Parkı var. Vakıf Zeytinliği’nin SİT alanı ilan edilmesi var. Çok sayıda bunun örneğini verebiliriz. Onun dışından insan odaklı, insan haklarına yönelik çalışmalar olmuştur. İlk Umut Evi, Antalya Kent Konseyi’nin ilk projelerindendir. Onun dışında özel ilgi alanlarına farkındalık yaratmak için öncü olduğu çalışmalar var. Bunların örneğini çoğaltmak mümkün. Yüzlercesini sayabilirim. Yapılanların hayata geçirilmesine seviniyoruz. Ama en çok kazanamadığımız, koruyamadığımız falezlere üzülüyoruz. Falezler Antalya’nın en önemli kimliklerinden birisi. Koruyamadık. Koruyamadığımız gibi o falez taşlarının değerini hala anlayamadık. Başta sitelere, tatil köylerine süs malzemesi olarak satılıyor travertenler. Onun için en çok üzüldüğümüz noktalardan biri bu. İkincisi, kentte adaletli bir planlama yapılamaması. Kentin her kesiminin gelişmişliğini her yerden göremiyorsunuz. Ama Antalya özeline baktığınızda gerçekten adaletli bir planlamanın ve çevre düzenlemesinin olmadığını görüyorsunuz.ANTALYASPOR’A SAHİP ÇIKMALIYIZKent bilinci bu kentin en büyük sorunlarından biri. Kentin bilinci yok, bu kentte. Bu da dolayısıyla Antalyasporluluk bilincinin oluşmasına engel oluyor. Daha doğrusu geçmişte bu oluşmuştu, ama günümüze doğru bu durum azaldı. Kent Konseyi olarak da sizinde bu duruma katkınız oldu ama bu sadece bir toplantı olarak kaldı, devamı gelmedi. Bu konuda pasif mi kalındı?Biz yoğun kentleşmede bir takım insani değerlerimizi kaybettiğimiz görüyoruz ve bundan yakınırız. İşte eski komşuluklar, bayramlar kalmadı deriz. Neden kalmadı? Çünkü çok hızlı büyüyen kent karmaşasının içinde kalıyoruz. Dolayısıyla bir takım değerlerimizi de kaybediyoruz. Antalyaspor çok önemli. Kentin tamamı Antalyasporlu olmalı. Bunun yanı sıra da Antalyaspor’u kimler kurdu, hangi şartlarda oluşturdu. Bunu biz kentin hafızasında tazelemek için bu toplantıyı yaptık. Antalyaspor’un kuruluş yıllarında, spor bu kadar cazip değildi. Herkes zengin olmasının yolu ya sanatçı olacağım diyor ya da futbolcu olacağım diyor. Çok doğal, çok cazip çünkü. İnsanlar anneden, babadan, işten, güçten kaçıp Antalyaspor’u kurdular. Bu nedenle kentin bir vefa borcu var. Sanatçılarından, sporcularına kadar. Antalyaspor’un eski sporcularını kentin hafızasına getirmek gerek. İnsanlar ahdı vefayı bilmeli. Onu çok önemsedik. Onun yanı sırada en önemli sorun da taraftar neden oluşmuyor. Onun birazda Antalyaspor’la alakalı olduğunu düşünüyorum. Antalyaspor’u benimsemek için ne yapmak gerekir? Antalyaspor’um tüm okullarda her kesiminde ciddi anlamda sporcular yetiştirmesi gerekiyor. Bu tür ortamlara erişimi olmayan kişilere ulaşılması için bulundukları bölgede yaz spor okulları kurulması. Kuruluşumuzdan bu yana bunu yapıyoruz. O zamandan beri kulüp başkanları, sporun içinde olanlar bize çok destek verdi. Birçok genç sporla tanıştı ve spora kazandırıldı. Dolayısıyla Antalyaspor’a erişim kolay olmalı. Antalyaspor’da oynamak için değil ,taraftar olabilmek için bunu yapabilmeliyiz. Kulübün bir takım tanıtımları olmalı. İlçelerde, mahallelerde tanıtımlar yapılabilir. Önemli olan Antalyaspor’u bilmeleri ve sahip çıkmaları.ÖNCELİĞİMİZ KADINKadın, emekli meclislerinde birinci gündem maddeleri nelerdir?Öncelikli olarak kadın cinayetleri ve şiddetinin önlenmesi. Emeklilerin bu kentte kolay yaşayabilmesi için ulaşımdan, bir takım ihtiyaçlarının karşılanması için önerileri var. Huzurevlerinin kurulması gibi. Her geçen gün yaşlı bakımları zorlaşıyor. Biz bunu yaşlı kreşi diye önerdik. Belediye meclisinde hayata geçiyor olduğunu gördük. O da açıkçası bizi mutlu etti. Bizim sunduğumuz projelerden birisiydi. Bir takım üst yapı eksiklikleri var onarımın yapılması gerekiyor.UZLAŞI KÜLTÜRÜSizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?Kentteki uzlaşı kültürüne dikkat çekmek istiyorum. Yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin görüşlerine açık olmasını diğer kentlerden farklı olarak görüyorum. Ama onunla birlikte de kentlilik bilincinden bahsettik, insanların kente karşı sorumlu olduğu farkına varmalarını hissettirirseniz kentlilik bilinci gelişir. Kentlilik bilincinin gelişmesi için kentli kimliğini sorumluklarını çok iyi hatırlatmak durumundasınız. Tabi çok göç alan bir şehirsiniz. Bunu sürekli gündemde tutmak zorundasınız.