-CHPde referandum süreci kavgadan uzak durarak devam ediyor. Ancak buna karşın Kılıçdaroğlu’na sözlü saldırılaroluyor. ÇHP’nin polemiksiz referandum çalışması devam edecek mi?
Birincisi bu bir referandum. Ne genel seçim, ne de yerel seçim. Referandumla cumhuriyetin temel değerleri sorgulanıyor. 18 madde oylanacak. 21 madde olarak gelmişti bu anayasa değişikliği ve virgülüne dokundurtmayız diyen hem MHP, hem de AKP’ydi. Yani bir parti tarafından, AKP tarafından getirildi bu. Getirmeden öncede boş kâğıda bütün milletvekilleri imza attılar. Ne olduğunu görmediler. Biz bunu iddia ediyorduk. Siz boş kâğıda imza atar mısınız? Atmazsınız. Netice itibariyle o boş kağıda attığınız imza sizin bütün mal varlığınızı, itibarınızı hatta canınızı bile alabilir. Gidersiniz sonra zindanlarda çürürsünüz. Bu iş böyle başladı. Şimdi bu anayasa değişikliği 21 madde halinde anayasa komisyonuna geldikten sonra biz tartışmaya ve gerçekleri göstermeye başladık, oradaki komisyon üyelerine. Orada 21 maddenin 3 maddesi değişti. Hani, virgülüne dokundurmayacaktınız ve üstelikte bunun üzerine uzlaşma sağlamıştınız iki parti olarak. 21 maddeden neden 18 maddeye düşürdünüz? Birinci soru bu.ÖNÜMÜZE ISITIP KOYDULARİkincisi; bu anayasa değişiklikleri. Daha öncede çok iddia edildiği gibi anayasa komisyonu üyeleri tarafından tartışılan şu 60 madde meselesi var. 60 maddede uzlaşma var dedikleri meselenin içinde bu da var. Yine o dönemde AKP bu maddeleri getirdi. Başkanlıkla ilgili bölümde yüzde 99’u aynıydı. O yüzde 1’i nedir diye soracak olursanız askeri mahkemelerdi. Onlar yoktu. Şimdi burada askeri mahkemeleri kaldırıyorlar. Bunları ısıtıp ısıtıp getirdiler, anayasa komisyonuna. Anayasa komisyonu yapım aşamasında hep bu önümüze çıkarıldı. Bizde bu bizi başkanlığa götürür dedik. Üstelikte tek adam rejimine götürür. Biz her daim reddetmiştik. Anayasa görüşmelerinin tıkanması böyle olmuştu. Onlarda geri çekmişti.MASAYI DEVİRDİLERŞimdi yine 2016’da darbeden sonra anayasa komisyonu, Devlet Bahçeli’nin bu fiili durumu resmi duruma getirelim söyleminden sonra tekrar bir daha anayasa uzlaşma komisyonu kuruldu. Bizde kendi üyelerimi gönderdik. Bütün partiler oradaydı. O dönem meclis başkanı geldi ve dedi ki, bu maddeler görüşülmeyecekse, bu komisyonun işlevi burada sona ermiştir. Bir daha masayı devirdiler. Arkasından da bu çalışma başladı. Bu çalışmadan sonra da biraz önce söylediğim gibi boş kağıtlara imza atıldı ve meclise getirildi. 21 madde, 18 maddeye düşürüldü. Bizim burada söylediğimiz net olarak şudur, biz eğer bu maddeler varsa masaya oturmayız dedik. Masaya oturmayız çünkü rejim değişikliği var. Anayasa maddesinde Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir diyor. Burada bu ilkelerin hepsi bu gelen değişiklikle birlikte yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya. Anayasa görüşmeleri bittikten sonra mecliste Bursa Milletvekili’nin net olarak söylediği bir şey var; ilk dört madde de tartışılabilir, değiştirilmesi gerekiyor dedi. Özür dilemesi ve yanlış söylediğini iddia ettik. Tekrar bir daha çıktı hiç özür falan yok, ben aynı fikirdeyim dedi. Şu anda da bildiğiniz gibi referandum sürecindeyiz.TAVRIMIZ DEĞİŞMEZ, NETTİR!Tavrımız net. Bu bir parti meselesi değil, bu bir memleket meselesidir. Bizim hiçbir afişimizde, müziğimizde ne partimizin 6 oku, ne de adı geçer. Bu bir memleket meselesidir. Bu bir rejim değişikliğidir. Bu nedenle biz özellikle de bir parti olarak, bunun bir parti meselesi olmadığını hatta şahsımızla ilgili bir şey olmadığını defalarca vurguluyoruz. O yüzden bizim partinin söylemi net. Memleket meselesi, parti meselesi değil. Öyle olunca da bize sataşmalara cevap vermemizin bir anlamı yok. Halka bunu anlatmamız gerekiyor. O yüzden de biz her çıktığımız yerde sadece anayasa değişikliği ile ülkemizin başına ne geleceğini anlatıyoruz.HERKES İÇİN MEMLEKET MESELESİ-CHP memleket meselesi diyerek sahaya indiğinde partinizde gruplaşmalar adeta yok oldu. İlk defa CHP birlik içinde hareket ediyor. Buna katılıyor musunuz?
Sadece CHP memlekete meselesi demiyor. Birçok parti memleket meselesi diyor. Ülkücüler de bunu diyor. MHP’nin çok önemli bir tabanı bunu söylüyor. Memlekete meselesi olduğunu herkes görüyor. Öbür taraftaki iddia da büyük Türkiye. Bunun dışında başka bir şey söylemiyorlar. Netice itibariyle burada eğer gerçekten memleketin geleceği ile ilgili bir beka sorunu iddia ediliyorsa, asıl sorun bu değişikliklerle birlikte geleceği net ve kesin. Beka sorunu tek bir kişiye bütün yetkileri veriyorsunuz, o tek kişi ikna edildiği takdirde 24 saat içinde devleti çökertiyor. Maddelerin hepsinin açılımı bu.PATLAMAYA HAZIR BOMBA-Verilen mesajlarda ülke geleceği için ‘evet’ deyin deniliyor. Evet çıkmazsa o denilen şeyler yapılamıyor mu? Şimdiki sistem buna karşı mı?
İddia ettikleri gibi bir beka sorunu olmuş olsaydı, anayasa değişikliğinin 18 maddesinin içine şunu koymazlardı. Bu değişiklik olduktan sonra 3 Kasım 2019’da bu yürürlüğe girecek dediler. İki madde hariç. Eğer beka sorunu varsa bu sorun 2 sene bekleyecek mi? Hâlbuki bizim söylediğimiz bu geçerse, tek bir kişiye bütün yetkileri veriyorsunuz. O ikna edildiği ya da kandırıldığı zaman 24 saat içinde ülke gidiyor. Sorun şu, 15 yıldır bu ülkeyi yöneten tek bir iktidar var. 15 yıldır bu ülkeyi eğer beka sorunu noktasına getirdiyse bu sorunlu bir durumdur. 15 yıldır istedikleri her şeyi, kanunu, yürütme ile ilgili eylemlerini burada gerçekleştirdiler. Ülkenin ekonomik durumu ortada, sosyal durumu ortada, dış politikası, iç politikası ortada. Siyasette, ekonomide büyük bir kriz var. İşte burada Antalya’dayız. Antalya’da hem tarımda, hem turizmde, hem de iş dünyasında büyük bir sorun var. Dolayısıyla sosyal sorunlarda patlamaya hazır bir bomba durumunda. 15 yıldır yapamadığını bu anayasa değişikliği gerçekleştirdikten sonra neyi yapacağını iyi sorgulamak lazım. 15 yıl boyunca ülkeyi tek başına yönetmişsiniz. Çift başlılık demişsin. Öyle bir şey yok. Son 10 yıldır cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan. Eee çift başlılık durumuna gidecek olduğu zaman da Ahmet Davutoğlu’nu istifaya zorladılar. Öyle bir durum demek ki yok.6.6 MİLYON İŞSİZ VARÇift başlılık yok. Koalisyon diye bir şey yok. 15 yıldır koalisyon mu vardı bu ülkede? Eğer varsa da biz bilmiyoruz. Birileriyle koalisyon yaptılarsa onu biz bilmiyoruz. Peki 15 yıldır bu ülkeyi yüzde 8 işsizlikle alıp, yüzde 12’ler seviyesine çıkaran bu iktidar. Aşağı yukarı 6 milyonun üzerinde insan işsiz. Resmi rakamlara göre iş arayanlar 3 milyon 300 bin. İş aramaktan vazgeçenlerlebirlikte 6,6 buçuk milyon işsiz var. Bu kadar işsizlik yarattığına göre 15 yılda daha da bundan sonra bu sistem değişikliği ile birlikte bunları halledemeyeceği ortada.TEK DERTLERİ KILIÇDAROĞLU’NA SATAŞMAKBirisi gelsin anlatsın, ne yapacaklarını? Hangi sanayi kuruluşlarını hayata geçireceklerini. Hangi üretim modellerini hayata geçireceklerini… Burada anlatmıyorlar. Burada ne yapılması gerektiği ile ilgili bir şey söylemiyorlar. Söyledikleri varsa yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’na sataşmak. Varsa yoksa CHP’ye sataşmak, muhaliflere, hayırcılar terörist demek. Bunun dışında evetle ilgili aklınızda kalan bir kelime söyleyin bana. Büyük Türkiye. Şu anda küçük mü Türkiye? Dünya’daki en gelişmiş ilk 20 ülke arasında Türkiye. 16.lıkla aldılar. 19. Duruma geldi. Onun için 15 yıldır yapamadıklarını tek bir adama bütün yetkileri vererek yapma ihtimalleri sıfır.AKIL TUTULMASI
-Şu an 3,5 milyon göçmen var ülkede. Bunların 25 bini oy kullanacak denildi. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı?
Artık referandumda bu 18 maddenin geçmesi için gerekenleri söylemek yerine ipe sapa gelmeyen iddiaları ortaya atmak gibi bir alışkanlıkları var. O yüzden buna cevap vermeye bile gerek görmediğim bir açılım olarak söylüyorum. Rusları Müslüman yapacak lafı. Böyle bir şey dünyada görülmüş mü? Bu bir akıl tutulmasıdır. Demek ki kendi tezleri o kadar zayıf ki, yine orada da CHP yok efendim böyle yapacakmış diyorlar. Yani bu akıl tutulması buna başka bir şey söyleyemem. Mülteci konusuna gelirsem, şimdi Emevi Camisi’nde kardeşim Esad’tan, katil Eset’e geçişte ülkeyi yönetenlerin dediği bir şey vardı. 6 hafta içinde Şam’da Emevi Cami’sinde Cuma namazı kılacağız diye bir hayalleri vardı. Bu emperyalist bir hayaldir. Ama biz ne dedik? Büyük Atatürk’ün söylediği bir şey var, ‘yurtta sulh, dünyada barış.’ Bu çok derin 4 kelimelik bir cümledir. Çünkü bu ülke çok büyük bir imparatorluktan çok fazla toprağını vererek, iç denizleri Akdeniz emperyalistlerin girmesi, 1915’te çok büyük bir savaşa girmemiz. Çanakkale Zaferi’nin kazanılması fakat bu arada ülkede büyük kargaşalar ve arkasından Kurtuluş Savaşı. Ancak bugün olduğumuz topraklara geldik. Suriye konusunda biz o ülkenin kendi iç barışına ancak destek vermemiz gerekiyordu. Ama düşünceleri Orta Doğu’nun lideri olmaktı. Tekrar halifeliği ele almaktı. Yeni Osmanlıcılık akımlarıydı. Her seferinde bizim sabrımızı zorlamayın dediklerinde, her daim sabırları zorlandı. Bütün sınırlarımız delik deşik oldu. Sınırların tamamını aştık. Ülkemize de çok ciddi sayıda mülteciyi kabul etmek zorunda kaldık.DIŞ POLİTİKA HATASIBu büyük bir dış politika hatasıdır ve büyük bir yenilgi ile sonuçlandı. Şu anda çok büyük bir yenilginin içinde Türkiye. Biz OHAL durumunda içinde referandumu tartışıyoruz ama Suriye’deki durum ortada. Süleyman Şah Türbesi’nin kaçırılışı. Kaçırılışı diyorum çünkü orası zaten Türk topraklarıydı. Biz orada büyük bir yenilgi aldık. Bunu biz kendi askerimizle kaçırmadık. Kobani’deki o çatışmalara biz peşmergeleri kendi sınırımızdan geçirip, gönderdik. Bu arada PYD’nin güçleri gittiler Süleyman Şah Türbesi’ni aldılar. Sınıra bir yere getirdiler. Bu bir toprak kaybıdır.SURİYELİLERE 25 MİLYAR DOLARBunu böyle değerlendiren bu güne kadar oldu mu? Hayır. Şimdi 3,5 milyon Suriyeli var. Bu Suriyelilere geçen Süleyman soylu açıkladı; 25 milyar dolar harcadık dedi. 25 milyar dolarla Türkiye’de bir milyar dolarlık en az 25 sanayi kuruluşu yapılırdı. Çok basit bir hesapla bu aşağı yukarı 1 milyon kişiye iş imkânı sağlardı. Burada doğru politikalar izlemiş olsalardı, Suriye’nin iç işlerine burnumuzu sokmamış olsaydık, orada ülkenin iç barışına katkı sağlayacak bir tavırda olsaydık, bugün bunlarla karşı karşıya gelmezdik. Her seferinde bir adım ileri, iki adım geri. 100 BİN AVUKAT SANDIK BAŞINDA OLACAK- CHP bu seçimlerde sandıkla ilgili yeni bir çalışma yapacak mı?
Şu anda Türkiye’deki bütün sandıklara birer sandık sorumlusu belirlerdik. Birer de yedekleri var. Neredeyse 100 bine yakın avukatta Türkiye’nin bütün illerinde görev alacak. Böylesine güçlü bir yapı oluşturduk. Birincisi bu. İkincisi de bizim kendi genel merkezimizdeki program alt yapısı iki defa test edildi. Bir 7 Haziran, bir de 1 Kasım’da. Her ikisinde de başarılı sonuçlar aldık. İki senedir sandık örgütlenmesi ile ilgili ciddi eğitimler veriyoruz. Genel merkezdeki bilgisayar alt yapısında o gün 120 kişi sisteme bilgi girmek için orada hazır bulunacak. Bunun alt yapısı oluşmuş durumda. Sistemimizde SEÇ-SİS sisteminin bire bir aynısı. Yani o sistem hangi mantıkla çalışıyorsa, bizim sistemimizde aynı mantıkla çalışıyor. Burada sadece konu şu ıslak imzalıların genel merkeze ulaştırılması. Bununla ilgili Antalya’da sandık sorumluları ile ilgili eğitime katıldım. Mutlaka sandıklarda bir sandık sorumlusu birde müşahit olacak. Her okul binasında bir ya da iki avukat olacak. Sıkıntılı durumlarda orada müdahale edilecek. Tam sandıklar kapandığı zaman ıslak imzalılar alınacak. Islak imzalılar bütün ilçelerden genel merkeze gönderilecek. YSK’dan bize gelen bilgiler ile örtüştürülecek. Hata varsa uyarı veren bir sistem bu. O uyarıdan sonra diyelim ki Muratpaşa İlçesi oraya dönülecek. Bu sandıkta sorun var. Düzelttirin denilecek. Islak imzalı olduğu içinde onu düzeltmek zorundalar. Seçim kurulunda da bu alt yapıyı biz oluşturuyoruz. Herkesin görev tanımı belli. Bu 7 Haziran ve 1 Kasım’da denendi.BİR OY BİLE ÇOK ÖNEMLİAntalya’da 890 oy bizden kayıptı. Sonucu değiştirecek bir tablo yok hem bizden hem diğer partilerden. Sonuç değiştirecek bir durum olmadığı için itiraz bile etmedik. Çünkü milletvekili sayısını etkilemiyordu. Ama burada bir oy bile son derece etkili. Yani oradan oraya kaymış bir şey varsa biz bunu düzeltecek alt yapıya sahibiz. En ufak bir sıkıntı yok. Nasılsa gideceğiz, oy zayi olacak düşüncesini insanlara empoze ediyorlar. Bunun amacı insanların sandığa gitmemelerini sağlamak. Başka bir sebebi yok. O yüzden herkes sandığa gitmeli ve sandığa da sahip çıkmalı. Oyunu mutlaka kullanmalı. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli referandumu. Çünkü rejim oynanıyor burada.EVET ÖNDE ÇIKAN ANKET GÖRMEDİM-Yaptırdığınız anketlerden çıkan sonuçlar nasıl?
Bizim güçlü olduğumuz yerlerden birisi Antalya. Çok güçlüyüz burada. Bizim kendi yaptırdığımız son bir anket var. O ankette hayır oyları evet oylarında 2,5 buçuk puan önde. Kendi yaptırmadığımız anketler var. Ben bugüne kadar evetin önde gittiği bir anket görmedim. Eğer öyle olmuş olsaydı biliyorsunuz havuz medyası başta olmak üzere, televizyonlar bunları bağıra bağıra anlatırlardı.-Bu 2 buçuk puanlık oran siyasi anlamda çok büyük bir oran değil. Kararsızlar hariç. Kararsızların oranı yüzde 13. Yalnız kararsız diye yazılmıyor orada. Kararsız ve fikrini söylemeyen diye yazıyor.NEREDEN ÇIKTI BU REFERANDUM-Bu kadar ekonomik ve siyasal kriz içindeyken, 16 Nisan referandum için doğru bir tarih miydi?
Sadece bu soru turizm açısında soruluyorsa doğru değildi. Ama genel anlamda da sorsanız bana şu anda nereden çıktı yani referandum. Onu sormak lazım. Ülkenin dış politikası yerle bir. İçerde siyasi istikrarsızlık ve kutuplaşma had safhada. Terör olayları inanılmaz seviyeye gelmiş. 7 Haziran’la yılbaşı arasında 1500 yakın şehit vermişiz. Bir o kadar da vatandaşımız kaybetmişiz.REFERANDUM YAPMAK İNTİHAREkonomi çakılmış durumdayken referandum yapmak bir intihar. Üstelikte OHAL durumunda. Yani attığınız her surumda yasaklarla karşılaşıyorsunuz. Hayır çalışması yapan insanlar vatan hainliğiyle, teröristlikle suçluyorsunuz. Toplumun iyice gerilmesine, bölünmesine büyük katkı sağlayan söylemlerde bulunuyor, şu an ki iktidar. Hatta cumhurbaşkanı. Böyle bir gergin durumda bu anlamak mümkün değil. İnsanlar hayır diyorlar. Tek bir adama ülkenin tapusunu vermek istemiyorlar. Ben bütün Anadolu’yu geziyorum. İnsanlar her şeyin farkında. Çok az bir kesim bunun ne olduğunu ne getireceğini bilmiyor. EVET DİYE BAĞIRANLARToplum bunu gayet iyi anlamış durumda. Bir fanatikler sadece ben cumhurbaşkanımı seviyorum, ben daha önce AKP’ye oy verdim ondan veriyorum diyenler evet diyorlar. Ama ben kararsız olduklarını hissediyorum birçoğunun. Evet demek çok kolay. Prim yaparsınız. Ben evet diyorum diye bağırıyor adam. Ama beyinden geçenleri bilmiyoruz. Eveti ortalıkta duyurmak için konuşanlara da rastladım ben. Sizinde çok iyi bildiğiniz, tanıdığınız isimlerden. Yüksek sesle tabiki evet diyeceğim diyen Antalya’nın iyi tanıdığı isimlerle de yolculuk yaptım. Ama sonra kulak kulağa verdiğimizde ne dedikleri de bana kalsın.DERİNLEŞMİŞ KRİZ YAŞIYORUZ-Maddelere geçtiğimizde tek adamlığa hayır, ekonomik krize hayır, cami, okul ve kışlada siyasete hayır, bölünmeye hayır diyorsunuz. Bu üç önemli madde üzerinde evet diyenler neyi kaybedecekler?
Ekonomik kriz yaşıyoruz zaten. Çok derinleşmiş bir kriz yaşıyoruz. Yıllardır ekonomideki yanlış politikalar, yapılması gerek reformların yapılmaması, atılması gereken adımların atılmaması bu ülkenin notunu, yatırım yapılabilir notunu, yatırım yapılamaz noktasına getirdi. Şimdi neden önemli bu? Siz kredi derecelendirme kuruluşlarına gelin benim ekonomimi inceleyin ve bana not verin niye diyorsunuz? Dışarıdan ülkenize yatırım yapacak insanlara anlatmak için veriyorsunuz. Para vererek getiriyorsunuz. Hani diyorlar ya bunlar dış mihraklar bunlar bizim ekonomimizin çökmesini istiyor diye. Ama bunu para verip, yaptırıyorsunuz. Onlar not verecekler. O notlara bakacaklar. Sonra buraya gelecek fonlar ‘evet’ buraya yatırım yapılabilir diyecekler. Ben buraya paramı getirdiğim zaman ailemi de alıp, istediğim zaman bu ülkeden çıkabilirim diyecek. Orada başka kriterler de bakacak. O ülkede hukukun üstünlüğüne riayet ediliyor mu? Bu ülkede hukukun üstünlüğü çalışıyor mu? Gelir kalemlerinde kar elde edebilir miyim? Ki biz cari açık veren bir ülkeyiz. Yani döviz açığı veren bir ülkeyiz. Bu ülkeye de yabancılar geliyor, yatırım yapıyor. Şimdi her iki kredi derecelendirme kuruluşu ikisi birden yatırım yapılamayacak ülkeler listesine koymuş sizi. Yatırım yapılacağı zaman notumuzu arttırdıklarında burada bayram havası estirmişlerdi, yine aynı yönetim. 19 yıl sonra yatırım yapılır seviyeye getirmiştik, 2012 yılında. Şu anda yatırım yapılamaz ülke durumunda. Peki böyle bir not nasıl etkiler ülkeyi? Yabancı sermaye gelmez. Gelirse de çok ağır şartlarla gelir. Yükse faiz ödeyerek getirirsiniz. Bu riski yüksek çünkü ülkenin. Bu duruma kim getirdi peki ülkeyi? 15 yıldır yöneten iktidar belli. Yatırım yapılamaz noktaya getirildi. Ve döviz rakamlarını da biliyorsunuz. İyi de 15 Temmuz’da büyük darbe girişiminde bile döviz doğru dürüst yukarı gitmemişti. 2.90 seviyesindeydi. Şimdi 3.60 seviyesinde. Yani yılbaşında 3 lira olan döviz daha 3 ay bile tamamlanmadıve yüzde 20 seviyesinde artmış. Döviz artarsa artsın, benim dövizim mi var diyebilirler. Ama dövizin artarsa sen nohudu ithal ediyorsun. Nohut bildiğimiz milli yemeğimiz. İthal ediyorsun. Kuru fasulyeyi, mercimeği ithal ediyorsun. Ot, saman ithal ediyorsun. Hepimiz evimizde elektrik yakıyoruz. O doğalgazla ithal ediliyor. Onun üzerine zam geliyor. Bu bizim cebimizdeki para, enflasyon ve dövizin artmasıyla eriyor. Böylesine büyük bir ekonomik kriz müthiş bir işsizlik getiriyor. 1950’den itibaren o verilere ulaşabiliyoruz. 1950’de 2002’ye kadar Türkiye’de yaşanan ortalama işsizlik rakamlarına baktım, yüzde 8. 2002 ile 2009 arasında Türkiye’de yüzde 7 seviyelerine kadar işsizlik inmiş. 2009’dan sonra son 6-7 senede işsizlik oranları yüzde 10’un üzerine çıkmış. Bu sadece bir rakam deyip, geçiyoruz ama işsiz olanlar bunu yüreklerinde gayet iyi hissediyorlar. İşsiz bir insan evinde dışarı çıkamaz. Eğer o insan dışarı çıkamıyorsa evinde psikolojik sorunlarla boğuşma zorunda kalır. Eğer çoluk çocuğuda varsa o çocuk bir gofret istediği zaman o baba alamıyorsa onun halini düşünebiliyor musunuz?BETONA YATIRIM YAPAN İKTİDARBöyle Türkiye’de 6 milyonun üzerinde insan var. Betona yatırım yapan bugünkü iktidardır. Sadece beton yatırımları ama onun dışında üretimleri bir kenara bırakalım. Türkiye2de bu güne kadar hatırladığınız 1 milyar dolarlık bir sanayi kuruluşunun açılış töreninde kurdeleyi keserken hatırlıyor musunuz? Yok. Yol, köprüler. İnşaat yatırımları bittiği anda ölü yatırımdır. O binayı yaparken istihdam sağlar, beton alırsınız, çimento alırsınız o inşaat bittiği anda ölü yatırımdır. Türkiye maalesef böyle. Tabi ki bunlarda yapılacak. Yani 15 yıl siz iktidarda kalacaksınız ama biz yol yatık diyeceksiniz. Siz cebinizden bir parayla yapmadınız bunu. Halkın vergisiyle yaptınız. Onlar iktidara gelene kadar Türkiye’nin hiç yol yok muydu? Hiç demiryolu yok muydu? 15 yılda mı oldu bu kadar uçak, yol, köprü? Biz daha önce keçi yollarından, patikalarından mı yürüyorduk? Tabi o yatırımlar yapılacak. Ekonomi için şarttır. Anadolu’da, Doğu’da çok büyük sanayi kuruluşları yaptılar da biz mi duymadık? Oralarda yol yaptınız ama o yoldan ne gelip gidiyor? Hangi ürününüz Mersin ya da Trabzon Limanı’na gidiyor. Yok ki kimse oralarda. O iller boşaldı. Nereye gidiyor bu insanlar? Hala yatırım yapmaya doymadığınız İstanbul’a gidiyor. ANTALYA’DA TERSİNE GÖÇ BAŞLADIAntalya’dan artık tersine göç aşladı. Çünkü turizmi bitirdiler. Daha önce en çok göç alan illerdendi Antalya. Bunu konuşmaya gerek yok. Ekonominin durumunu sokaktaki vatandaşa sorduğunuzda da söylüyor. İkinci soruya gelecek olursak. Şu anda camide bütün imamlar seçim zamanlarında AKP’nin propagandasını yapıyor. O camiye bende gidiyorum. O partiye oy vermeyen insan da gidiyor. Camiye demek ki siyaset sokmayacaksınız. Cami imamları şimdi çıkıp, referandumda evet oyu istiyor. Baskı var onların üstünde de. O camiye gidip, hayır diyenler gayrimüslim mi olacak? Ya da gitmeyecek mi camiye? İnsanları camiden soğutursunuz eğer siyaseti camiye sokarsanız. İki kışla. 20 yaşına gelmiş her Türk erkek askere gider. Bu ödevidir devlete karşı. Ama her görüşten ve her dinden insan askere gider. Siz kışlaya siyaseti sokarsanız kışlanın içine, ordunun içine de nifak sokarsınız. O zaman milli birliğimiz ve güvenliğimiz sağlayacak ordumuz ikiye bölünür. Şu anda bu yapılıyor. Üçüncüsü adliyeye hepimiz gidiyoruz. Başka görüşlerde, inançlarda olan herkes o mahkemeye gidiyor. Oraya da siyaset sokarsanız sadece o partinin mensuplarının adliyesi yaparsınız orayı.TEK TİP İNSAN İSTİYORLAR Dördüncüsü okul. Aynı okula hepimizin çocuğu gidiyor. Hepimiz aynı düşüncede olamayız. Ancak diktatörlükte olur herkes aynı şeyi düşünecek, aynı şeyi giyecek, aynısını yiyecek. Bunları söylediğiniz zaman tek tip vatandaş yaratırsınız. Farklı görüşte olanlar ne yapacak? Kendilerini psikolojik baskı altında hissedecekler. Bu toplum geleceğe güvenle bakamaz. Beşincisi spora siyaset sokamazsınız. Bunları ben ilave ediyorum. Spor aslında büyük Atatürk’ün söyledi “ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” der. Orada siyasi tanımlama yapmamıştır. Gençleri bütün kötü alışkanlıklardan koruyan bir şeydir spor. Bugün Türkiye’de spor Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş’ın dışında sanki futbol takımı yok. Aynı zamanda sanki başka spor dalı yok. Yüzme yok, atletizm yok. Balkan şampiyonu bile çıkaramıyoruz. İthal ediyoruz. Her yere müdahale ediyor iktidar. Futbol Federasyonu Başkanına evet dedirtiyor. Ofederasyon herkesin. Milli takımı da temsil eden federasyon. Onun dışında diğer federasyonlarda aynı şekilde. Sporu eğer siz siyasi araç olarak görürseniz hiçbir şekilde gelişemez. Şu anda Türkiye’nin gündeminde amatör spor diye bir şey var mı? Oraya da siyaseti soktunuz.-Evet dendiğinde Türkiye bölünecek mi?
Bütün yetkileri tek bir kişiye verirseniz onu ikna ettiğiniz takdirde 24 saat içinde ülkeyi teslim alır. Ama burada ben 1 Mart 2003 tezkeresini hatırlatırım. Amerikan askerleri geldi o zaman Türkiye’ye. Buradan Irak’a müdahaleedilecekti. En sonunda meclise geldi. Meclis halkın iradesidir. Halkı iradesi dedi ki biz Türkiye üzerinden Irak’a müdahaleyi istemiyoruz. O zaman AKP’nin milletvekilleri dahil olmaklabirlikte ezici çoğunlukla bu tezkere reddedilmişti. Alın size meclis. Mecliste halkın iradesi. Siz şimdi bu iradeyi yok sayıyorsunuz. Bir tek kişi yürütme ile ilgilikararname çıkarıyor. Bir tek kişi yargının bütün atamalarını yapıyor. Bir tek kişi yürütmenin başı oluyor. O yürütmenin başındaki başkan bütün bakanları kendi seçiyor. Bu inanılmaz sonsuz bir yetki. Dünyada böyle yetki almış sadece Orta Doğu’da ya da Afrika’da var ve onların ekonomik durumları ortada. Ülkeleri bölünme tehdidiyle karşı karşıya. Venezüella’da dünyanın en zengin petrol yatakları var ama dünyanın en fakir ülkelerinden bir tanesi. Tek adam var çünkü orada. Tek bir kişi ikna edildiği zaman Türkiye’nin bütün ayarlarını bozarsınız. Ülkeyi bir günde teslim alır. Bölünme tehlikesi budur. Evet dediğiniz anda bu vebalin altına girecek çok sayıda insan ikna edilmeye çalışıyor. Bu ülkede 80 milyonun tamamı vatanseverdir. Ama bu gerçekler saklanıyor. İşte CHP’nin içinde terör örgütleri var, hayır diyenler PKK’lı falan filan daha şimdiden oy isterken bölüyorlar. Ülke kendi arasında bölündü. Böyle bir ülke sağlıksız bir ülkedir. Vatandaşlar barut fıçısı gibi. Sokaklarda hayır diyenlere saldırıyorlar. Hayır diyen insanlar korkuyorlar. Yarın böyle bir durum gerçekleşir tek bir adama bütün yetkiyi verirsek astığı astık, kestiği kestik bir durum söz konusu olacak.Siyasette sizin adınız sürekli Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına çıkıyor. Neden ısrarla Büyükşehir adayı olduğunuza dair cümle bekleniyor?
Büyükşehir Belediyesi zaten çok küçük bir farkla kaybedilmişti Antalya. Kesinlikle Antalya alınacak. CHP adayı alacak. Bu adayın kimin olacağı önemli değil. Kiminle alacaksak o adayın arkasında sıkı sıkı kenetlenmesi gereken bir örgüt yapısı var burada. Onun için kimin olduğu ve neden olduğu değil, alınması gerektiği ortada. Sosyal demokrat belediyecilik anlayışı ülkenin nefes aldığı alanları yaratmıştır. Bakın İzmir’e. Antalya’da Muratpaşa’ya, Manavgat’a, Döşemealtı’na bakın. İnsanlar nefes almak için sosyal demokrat belediyelerin olduğu yerlere gidiyorlar. Eğlenmek için, kültür için, yaşamak için oralara gidiyorlar. Antalya’nın özgürlüklerin, kültürün yaşandığı bir kent olması için de mutlaka sosyal demokrat bir belediyenin olması gerekiyor. Gerekçemde bu. Onun için CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak net bir şekilde ifadem budur. Biz önümüzdeki yerel seçimlerde Antalya’yı tekrar alacağız. Kesinlikle alacağız, ondan hiçbir tereddüt yok.