Benzeri olmayan bir kent Venedik… 150 kanal ve 400 köprüyle birbirine bağlanan 118 ada… Dünyada bir eşi yok. UNESCO da, bunun bilinciyle, kenti Dünya Mirasları listesine almış.Venedik adı, milattan önce 10. yüzyılda burada yaşayan Veneti halkından geliyor. Yani kentin tarihi, 12 yüzyıl öncesine dayanıyor. Venedik Cumhuriyeti’nin başkenti olduğu dönemde, en parlak zamanlarını yaşamış kent. 13.yüzyıldan 17. yüzyılın sonlarına kadar sanatın ve ticaretin merkezi olmuş. Senfonik müzik ve operanın gelişiminde önemli rol oynamış. Ünlü besteci Antonio Vivaldi, Venedik’te doğmuş.Venedik’in sanatsal zenginliği bugün de sürüyor. Her yıl gerçekleştirilen Venedik Film Festivali ve iki yılda bir yapılan Venedik Bienali; kentin, dünya sanat merkezlerinden biri olmasının nedeni. * * * * * Yüzyıllarca ticaret merkezi olan Venedik’in ekonomisi, bugün neredeyse sadece turizme dayanıyor. Tam anlamıyla ‘turistik’ bir kent Venedik; kente, bir günde 150 bin turist geldiği bile olmuş; ki bu, kent nüfusunun yarısı eder. Zaten kentin yerlilerini sokaklarda görmek pek mümkün değil; çoğu evini kiraya verip ana karaya taşınmış. * * * * * Gemimiz, saat 09.30’da büyük limana yanaştı. Bir bot yardımıyla, San Marco Meydanı’na ulaştık. Dileyenler rehberle birlikte uzun bir kent yürüyüşü yaptı. Biz, kendimiz dolaşmayı tercih ettik.Meydan ve çevresindeki tarihi binaları izleyerek, İtalya’nın olmazsa olmazı pizzalarımızın tadına vardık. Biraz yürüyüş, biraz alışveriş… Venedik’ten ne alınır? Ünlü Venedik Karnavalı’nı simgeleyen maskeler, Murano kristalinden yapma takılar, Leonardo da Vinci baskılı tişörtler… Eşe dosta birkaç hediye aldık; sıcağın ve kalabalığın yarattığı yorgunluğun üzerine bir İtalyan dondurması iyi gider diye düşündük, öyle de oldu. * * * * * Gemiye dönmek üzere bindiğimiz botta, yol boyunca kente baktım. Sanki yaşayan bir kent değil de, açık hava müzesi… Her yer tarihi binalarla dolu. Venedik Cumhuriyeti’nin, Bizans İmparatorluğu’nun, hatta Osmanlıların izleri var hepsinde. Eğer tarihe meraklıysanız, Venedik’i birkaç gün, dar sokaklarda yürüyerek uzun uzun dolaşmalısınız. Hatta bunu, küresel ısınmanın bu hızla sürmesi durumunda ömrü azalan kent, denize batmadan önce yapmalısınız. Venedik, her yıl 1-2 mm suya batıyor. İtalyan bilim adamları, hem kenti batmaktan kurtaracak; hem de dalgalar nedeniyle her yıl sayısız binanın sular altında kalmasını engelleyecek planlar üzerinde çalışıyor. Tam anlamıyla ‘sulak’ bir kent Venedik. Deniz suyu, kentin içerisinde dolaşıp, son derece nemli ve sağlıksız bir iklim yarattığı gibi; binaları da çürütüyor. Her yıl birçok binanın sular altında kalması da, Adriyatik dalgalarının kentte yarattığı en büyük sorunlarından biri. Birbirinden kanallarla ayrılan kentte, ulaşım da, doğal olarak denizden yapılıyor. Ulaşım için, bizdeki ‘dolmuş’lara denk düşen vaporettolar kullanılıyor genellikle. Ünlü gondollar ise, sadece turistlere hizmet verir duruma gelmiş. Murano, Venedik’te küçük bir ada. Ünü, cam ürünlerinden geliyor. Adada, bin yıldan uzun süredir cam üretimi yapılıyor. Üfleme tekniği yapılarak incelikle üretilen kristal kadehler, bir zamanların kralların masalarını süslermiş. Muranolu ustaların yaptıkları jilet keskinliğindeki cam hançerler, bütün Avrupa’ya ihraç edilirmiş. Muranolu ustaların, bu rakipsiz sanatı başka ülkelere taşımamaları için, bir dönem, ustalara, adayı terk etme yasağı konulmuş; buna kalkışanlar da idamla cezalandırılmış.Son derece kalabalık bir kent Venedik. 300 bin nüfuslu kentte, kilometrekare başına yaklaşık 650 kişi düşüyor. Buna, her yıl kente gelen milyonlarca turisti de eklediğiniz zaman, sokaklarda yürümek bile zorlaşıyor. 40 gün süren Venedik Karnavalı zamanında ise, kent, en kalabalık dönemini yaşıyor. Venedik’in başkenti olduğu Veneto bölgesi, bir süredir bağımsızlık mücadelesi veriyor. Zengin bir bölge olan Veneto’nun halkı, Roma’ya vergi ödemek istemiyor; ödediği vergilerin, yoksul bölgelerin kalkınması için kullanıldığını, bölgeye gerekli yatırım ve hizmet verilmediğini ileri sürüyor. Bu bölgedeki ayrılıkçı taleplerin yaygınlığının tek nedeni ekonomik değil; bölgenin bin yıldan uzun süre Venedik Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmüş olması da, bağımsızlık isteğini artırıyor. Roma’nın, bu ayrılıkçı tavırdan memnun olmadığını belirtmeye gerek yok.* * * * *Venedik’ten ayrılırken, yine üst güvertede fotoğraf çekiyorduk hep birlikte. Saat 16.30’da kente veda etti gemimiz ve İtalya’nın güneyine, Brindisi’ye doğru yola çıktı. Ertesi gün 13.00’e kadar denizdeyiz; geminin tadını çıkarmanın tam zamanı. Daha önce söylediğim gibi, gemide sıkılmak mümkün değil, sayısız etkinlik var. Benim için, sadece oturup denizi izlemek bile, son derece keyifli. Geminin ardında bıraktığı beyaz köpüklerden oluşan Akdeniz ebrusu, doyumsuz bir manzara. YARIN: BRİNDİSİ VE ALBEROBELLO
GÜNCEL
25 Temmuz 2015 - 09:38
SUDA YÜZEN KENT: VENEDİK
Biz dinlenirken, gemimiz durmaksızın yol aldı. Ağır ağır… Sabah olduğunda, İtalya’nın kuzeyinde yer alan Veneto bölgesinin başkenti Venedik’e yaklaşmıştık. Kahvaltımızı, ilk kez gördüğüm Venedik manzarası eşliğinde yaptık. Venedik’e giriş, tam bir görsel şölen. Koca gemimiz, sığ sular arasındaki dar şeritte kıvrılarak yol alıyor. Etrafta sayısız ada… Yolcular, üst güvertede, bu muhteşem manzaranın tek bir karesini bile kaçırmamak için, aralıksız deklanşöre basıyor.
GÜNCEL
25 Temmuz 2015 - 09:38