Hepimiz; sevgi ve aşk köklü, Akdeniz gibi tuzlu, kanı sıcak adamlarız..
Hepimizin mayasında; iyilik, güzellik ve Antalyaspor var.
Kaleiçi, Yenikapı, Şarampol var, Dokuma var.
Bildiğiniz gibi memleketin aşkı, bitmeyen muhabbeti var..
Dedelerden kalan eskimeyen atasözlerimiz de var.
‘Ak Akçe Kara Gün İçindir’, ‘Damlaya Damlaya Göl Olur’, yada ‘Ayağını Yorganına Göre Uzat’ dersin. Ancak ahir zaman geldi bu günlerde, ihtiyaç oldu mu söylenen, yazılan atasözlerine pek itibar kalmadı.
İlla adamın başına bir iş bela yada ders alacak olay olacak, sonra bu sözler hatırlanacak haldeyiz...
Genel olarak konumuz, yazımız spor olunca, para konuları malum..
Koku, gaz, dedikodu, fitne ve şöhret bu kazanda, ‘delinin birisi’ ateşe odun atınca kazan kaynıyor kaynıyor, kaynıyor…
Akseki’den bir atasözü söyleyeyim sizlere; ‘Azgın, kendi başını yer’
Yemesine yesin de amma çamurun izi de bir yere kadar geçiyor, vicdanlarda ahı kalıyor.
Bilen bilir; Antalyaspor’da görev almak, taraftarı olmak zor, hele sütte hile yoksa daha da zor…Sinekle mücadele gibidir bazı şeyler. Ya rüzgar yapacaksın yada belediyeden ilaç atacaksın.
Neyse gelelim transfere…
Şimdilerde Süper lig takımlarında bir transfer sarhoşluğu moda oldu. Ayak yorgan yok gibi davranılıyor…
Şampiyonluk hedefli Antalyaspor’umuzda ise transferler fena değil.
Hepsi yıldız ancak tam maliyetleri ve performansları merak ediliyor.
Şehir de, taraftar da beklenti yüksek.
Yönetim için en tehlikelisi de bu bence.
Şimdilerde ‘10 numara’ transfer bekleniyor. Bekleniyor ama bu işi bilenlerin içinde hafiften bir telaş ve korku da yok değil. Ya bu göle, bu maya tutmazsa ..
Düşünmek bile beni titretti.
Allah muhafaza..
Matematik bitmez…