Geleceğe doğru bakarken, geriye doğru bakıp değerlendirmek gerekiyor. Dönem dönem ne demişiz, ne yapmışsıza bakıp, ne yapacağımızı belirlemeliyiz. Nereden bakarsanız bakın her alanda bu değerlendirmelerin yapılması şart oldu. Hele hele söz konusu ekonomisi ise, iş dünyası bunun bir zorunluluk olduğunu bilir. Çünkü ne iş yaparsanız yapın gelir-gider tablosu ihtiyacı söz konusudur. Banka ilişkilerinde, kredi başvurularında yatırım ya da işletme ihtiyacı nakit için sunduğunuz bütçe ve ödeme yeteneğinizi değerlendirir. Geçtiğimiz yıllarda otel yatırımları acenta anlaşmaları karşılığında kredi veriyorlardı. Yatırımcı önümüzde ki yıl gelirini bildiğinden yeni yatırımı için bankaya operatör anlaşmalarının yanı sıra bir önceki tesisini ipotek verebiliyordu. İhracaat yapan bir önceki verilerin öngörüsü ile üretime devam edebiliyordu. Oysa 2016 bütün hesapları alt üst etti…
MUHTEŞEM ÜÇLÜ
Bu gidişatla kentimiz Antalya ekonomisinin muhteşem üçlüsü 3T (turizm, tarım, ticaret) ne durumda?
23 Şubat 2016 tarihli köşe yazımda ‘KRİZ GELİYOR’ başlığıyla ufukta görünen krizin etkisinin adeta bir doğal afet yaşamış durum niteliğinde değerlendirilmesini, Antalya’nın afet bölgesi ilan edilerek, afet desteği alması gerektiğini yazmışım.
21 Aralık 2016 tarihli köşe yazımda ‘ANTALYA SEKARET’TE’ başlığıyla yaptığım köşe yazımda kent ekonomisini sekaret dönemine girdiğini ve neyi beklediğimizi sormuşum.
13 Şubat 2017 tarihli köşe yazımda ise ‘2017 YILINI BIRAK, 2018’İ UMUT ET’ başlığıyla turizmde daha yaşanmayan 2017 sezonundan herkesin umudunu kestiğini, 2018 sezonunda ne yapabilirizi düşündüğünün altını çizmişim.
Dün turizm adına yapılan kriz değerlendirmeleri bugün kentimizin temeli 3T ile birlikte sanayi içinde geçerli halde…
DEPREM VE EKONOMİ
Düne kadar turizmde, tarımda, ticarette hatta sanayide bir numara olan Antalya aynı deprem bölgesi derecesi gibi sınıf değiştirdi. 1999 büyük depreminin ardından belirlenen deprem yönetmeliğine göre Antalya 4. derecede deprem bölgesi iken önce 2. dereceye ardında da birinci derece deprem bölgesi oldu.
Kent ekonomimizin dünüyle bugünün karşılaştırdığınızda tarımda, turizmde, ticarete durum aynı değil mi?
Hatta Antalya’da yapılaşma yıllarca öncesinden itibaren deniz kumundan yapılmış. Her hangi bir deprem karışışında kumdan konutların ne hale geleceğini bile bile, bir yıkılsın da öyle bakarız mantığıyla hala oturmaya devam ediyoruz. Aynı bugünkü halimiz gibi…
Kriz geliyor!..
Kiriz geldi!..
Yandık, bittik!..
Yok olduk!..
TARIMDA DURUM
Bina başımıza çöksün sağ kalırsak düşünürüz, ekonomi bitsin o zaman gerekeni yaparız diye diye bugünlere geldik.
Son 3 yıldır özellikle turizmde Rusya yok ama Ukrayna var, Ukrayna gelmiyor ama Almanlar geliyor gibi, tarımda da domatesler elde kaldı, üretici müjdeli haber bekliyor diye diye kumdan yapılmış binanın deprem artçılarını hissetmemiş gibi yapıp, algı yönetimine umudu katıp bekliyoruz, bekliyoruz, sabırla bekliyoruz.
10 YIL ÖNCESİNE DÖNMEK
Örnek vermek gerekirse; 2014'ten başlayalım… 2014 yılında kent ekonomisinden özellikle turizmden ne kadar etkileneceğini belirleyemeyen sektörler, Antalya’ya Rusların gelmesiyle ilgili sıkıntı yaşanacağını bile bile sessizliği tercih ettiler. Bu risk karşısında bilançolarını buna göre düzenleyen pek çok kuruluş bankalar ve tedarikçilere karşı zor duruma düşecekleri anlaşılmasın ve sıkıntı yaşamayalım diye sustular. Tez Tur hadisesini defalarca Hürses Gazetesi ile duyurduk. Yaklaşık 350 milyon dolar piyasada buharlaştı. Rusya ile yaşanacak sıkıntının en açık delili en büyük tur operatörü TEZ’in Türkiye den çekilmesi değerlendirilmedi. Herşey uçağa bağlandı ve turizmde, tarımda beklenen Rusya geliri 2016’da Antalya’yı 10 yıl öncesine döndürdü.
BORÇLANMALAR
2016 yılının sezon başlangıcında kaçak göçek gelen Ruslar dışında, cebinde parası olmayan Rusya ile sorunlu Ukraynalı elbette Rusların sayısını yakalayamadı. Bu arada gelen turist sayısında düşüşe rağmen oteller SGK, elektrik, su ve vergi
gibi mali sorumluluklarını ve bankalara karşı pozisyonları gereği tesislerini kapatmadan yarı kapasite ile misafir ağırlarken, zorunlu giderlerini yüzde yüz borçlandılar. Bunları yaparken de kulağı haberlerde Rusya ile olan ilişkilerin düzelmesini umutla ve heyecanla beklediler.
TİCARET ANLAYIŞI DEĞİŞTİ
Dış politikayı en yakından takip eden Antalya, bu kez güvenlik nedeniyle tatil yapmayan Avrupalılar’a kendini anlatma derdine düştü. Rusya’nın ardından Avrupa Pazarı’nda sıkıntılar yaşamaya başladı. Şu anda ki pozisyonunuz Rusların gelme ihtimali ve rezervasyon alamadığımız Avrupalılar.
Buna karşılık ise, gecikmeli teşvik kararları, banka ve kurum yapılandırmaları kredi ile yatırım yapan oteller, işletmeler, üreticiler gerçek gelir- gider dengesini ortaya koyamayan turizmcilerden oluşan ticaret anlayışı…
KALKMAYAN YASAKLAR
Turizmde fotoğraf böyle iken, tarımda farklı mı zannediyorsunuz?
Pazara çıktığınızda üretimdeki belirsizliği hatta kargaşayı görebilirsiniz. Ucuz olması beklenen her ürün pahalı. Çünkü geçtiğimiz dönem Rusya’nın yasakları nedeniyle malı elinde kalan üretici aynı sıkıntıyı hala yaşamakta çünkü yasaklar hala kalkmadı.
Turizmde durum nasılsa, tarımda da durum hiç de farklı değil…
Turizm ve tarımın ilk sırada yer aldığı kent ekonomisinde ticareti daha da vahim halde…
SON DARBE HACİZLERDEN
Zira KOBİ kapsamında ki işletmelerin sıkıntıları turizmden daha erken başladı. 2016 yılında SGK, vergi, banka kredilerini ödeyecek ciroları gerçekleştiremediler. SGK ve vergi daireleri var olan mülklerine haciz koydular. Devlet yapılandırma ile destek verirken, kurumlar mükelleflerin hacizlerini kaldırmadığı için mülklerini satıp, çek ya da kredi ödemelerini yapamadı. Hal böyle olunca belki de hasarlı da olsa mevcudiyetini devam ettirebilecek pek çok işletme hayatını yitirecek.
GERÇEKLERİ GÖRMEZDEN GELMEYİN
Neticede içinde bulunduğumuz yıl ya batık ya da hasarlı ama 2017’den umutsuz, 2018'i beklemekte…
Deniz kumundan yapılmış binalarımız gibi yarın ekonomik depremin ardından turizmi, tarımı ve ticareti çökmüş fakat üzerine örteceğimiz kumun bile kalmadığı bir halden bahsediyoruz.
Antalya’da 3T’nin içinde bulunduğu durumu konuşacak, gündeme getirecek hatta çözüm üretecek o kadar çok dinamik varken, kimsenin hiçbir şey yokmuş gibi davranmasına anlam veremiyorum. Antalya ekonomisinin Z Raporu çıktı Antalya hala neyin beklentisi ile dükkanın kapısı açık bekliyor?