Modern dünyanın trendlerinden biri düşünceni, konuşmanı ve tavrını açıkça beyan etmektir.
Bizleri konuşmaya, fikrini beyan etmeye ve bilelim veya bilmeyelim, bir konu hakkında fikrimizi yalan yanlış da olsa beyan etmeye şartlamaktadır.
Sadece konuş!
Konuşmak için bilgi ve birikime ihtiyacın yok!
Bir konu hakkında eğitime de ihtiyacın yok!
Sen bir bireysin!
Bu nedenle konuş!
Yalan yanlış da olsa konuş!
Modern dünya, bizi konuşmaya teşvik ediyor…
Konuşmak, cesaret ister. Bazen birikim ile bazen cahil cesareti ile…
Çocuklarımızı da cesaretlendiren, teşvik eden de modern dünya bireyleri, bizleriz.
İngilizce konuş çocuğum, şiir oku çocuğum, konuş, konuş çocuğum …
Böylelikle ben varım demeyi öğren!
Ancak gerçek, ne yazık ki çok ama çok farklı.
Düşünmeden konuşmak tam bir felâkettir.
Öğrenmeden konuşmak ise geri kalmış toplumlarda görüldüğü üzere cehalettir.
İnsan formasyon geçirmeden, eğitilmeden düşünemez. Düşünmeden ve bu düşünceyi tartmadan, sindirmeden konuşamaz.
Bizlerin balıklardan farkımız bu olmalı. Düşünmeden ve öğrenmeden konuşmayıp fikir beyan etmemeliyiz.
Ne yazık ki uzun zamandır, bizde eğitimin ve düşüncenin pek bir ehemmiyeti yok. Herkes doktor, herkes teknik direktör, herkes ekonomist, herkes her şeyi bilir oldu …
Önce dinlemeyi öğrenmeliyiz. Dinlediklerimizi ve öğrendiklerimizi kendi mantık silsilemizde tartıp fikrimizi beyan etmeliyiz.
Aksi taktirde Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayed’in Kutsal Emanetleri İstanbul’a getiren Fahreddin Paşa ile ilgili beyanatının ispat ettiği gibi balıklardan bir farkımız kalmaz.