Ben hep derim ki kendi kendime;
Her zaman olan biteni görüp anlama!
Ya da anladığını anlatmak için acele etme..!
Bir boşluk, bir aralık bırak ki anlatamadığın, gerçeklik görülebilsin.
Acele etme!
Bir şeyi yanlış anlamaktansa, anlamamak daha iyidir.
Bildiğini sanmaktansa bilinçle bilmediğini bilmek daha iyidir.
İlişkilerine bak!
Eşe, dosta, düşmana, tüccara, patrona, ortağa ,çalışana,… Bak!
Ama görüyorum ki,
İletişim yok!
Dolayısı ile ortak bir düşünce yok!
Herkes kendi açısından düşünüyor,
Sonra bir ayrışma, bir çatışma...
İki insan arasında yaşanan çatışma değil gördükleriniz...
Yansıttıkları yüzünden her birinin çevresinde gerçek olmayan bir dünya doğmuş…
Aslında çatışma sahte imgeler arasında…
Sonra yine kendime diyorum ki, OLSUN!
Sen, ne kadar zahmetli olursa olsun, hatta imkansız görünse bile gerçekle kal.
Her şeye doğrudan, oldukları gibi bak.
Yapılan yorumlara, anlatılanlara, yansıtılanlara ve dayatmalar yerine eninde sonunda ortaya çıkacak, gerçekliğin kendini göstermesine izin ver.
Ama çevremde gelişen olaylar ve insanlar, kendini gösterip duran gerçeklik yerine hep yanılsamaları dayatıp duruyorlar.
Kendilerini aldatmaya devam eden, her şeyi kendi anlayışına dayandıran gerçekliğe, olduğu haliyle bakmak zahmetine katlanıyorum.
Mehmet Murat ildan’ın dediği gibi;
‘Yenilgide sakin kal; zaferde sakin kal! Şeytanı görünce sakin kal; meleği görünce sakin kal! Yuhalandığında sakin kal; alkışlandığında sakin kal! Her durumda sakin kal! Sadece sakin kal!’