Antalya’da yaşamaya karar verdiğinizde karşılaşacağınız ilk kavram samimiyet oluyor. İlk yüzleşme, ilk tanışmada hissettiğiniz samimiyet, süreç içinde nasıl samimiyetsizliğe dönüştüğünü açık ve net şekilde gözlemliyorsunuz.
32 yıldır Antalya’da yaşamanın siyasetin, cemiyet hayatının, iş dünyasının içinde olmanın tecrübesi ile konuşuyorum…
Sevdiğimi severim, sevmediğimi sevmem. Ya siyah ya da beyaz tavrımı yakından tanıyanlar çok iyi bilir.
Ancak Antalya’da durum böyle değil...
Sizi seven, sevmeyen yüzünüze güler, o sıcak gülüşe arkanızı döndüğünüzde adeta kulaktan kulağa oynanmaya başlar.
Sizin yüzünüze, gözünüzün içine bakarak konuşmayanlar başlarlar sırtınızdan bıçaklamaya…
Bu şehirde ticarette, siyasette samimi yapılmıyor.
Belki de samimiyet olmadığı için diğer bütün ilişkilerde samimiyetsizlik Antalya’da yerleşik hale geldi.
Zaman geçtikçe samimiyetsizlikle yaşamayı, ticaret yapmaya alışıyorsunuz.
Sadece bu kente yeni yerleşen ve samimiyetsizliğin ilk sinyalini alan yeni Antalyalıların tepkilerini dinleyince, yaşadıklarınız aklınıza geliyor.
Samimiyetin bu ilişkilerine, dinamiklerine, siyasilerine, iş adamlarına, bürokratlarına işleyenler sayesinde bugün, Antalya gibi tarihi bir kentte, kent bilinci oluşmuyor.
Ortak sahip çıkmak, ortak tepki vermek yok olup gidiyor.
Olan ise yine Antalyama oluyor…