Gündem, anayasa değişikliği. Meclis’te kıyamet kopuyor. Ekonomi fren tutmuyor, terör ise tam gaz. Vatandaş, mutsuz, umutsuz, uykusuz… Meclis’tekilerin umurunda değil, onların derdi başka…
Bu gündemin ışığında, yakın geçmişe gidip, daha önce duyduğumuz, okuduğumuz aşağıdaki cümleleri, bir kez daha okuyalım.
* * * * *
Türkiye’nin yeni Putin’i
“Başkanlık Sistemi tartışması yeniden gündeme geliyor. Propagandası yapılan budur. Alttan alta işlenen, servis edilen, medyayla güçlendirilen, sistemin etkilendiği, tıkandığı söylemleridir. Bunların tutar ve kayda değer bir yanı yoktur. Mesele, Erdoğan'ı güvence altına almaktır. Mesele, Erdoğan'ın kişisel gayesinin tatmin olmasıdır. Erdoğan başbakanken de cumhurbaşkanıyken de çift başlılıktan şikayetçidir. Çünkü sözünden başka söz söylenmesini kaldıramamaktadır. Devleti aile şirketi gibi yönetmek istemiştir. Bu milletin yegane derdi Erdoğan'a koltuk imal etmek midir? Peki Erdoğan başkan olduktan sonra krallık ilan etmeyeceğine kim garanti verebilir? Oğlunu ikinci Erdoğan olarak tahta geçirmeyeceğine kim garanti verecektir? Türkiye'nin yeni Putin'i yavaş yavaş oluşmaktadır.”
* * * * *
Tahtsız ve taçsız sultanlık
“Recep Tayyip Erdoğan, aslında Türk tipi değil 'Tayyip tipi' başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı Meclis'in kendi kontrolüne sokulduğu, denge, denetim ve fren sistemi olmayan, tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır.”
* * * * *
Türkiye bölünür
“Türkiye prangalardan kurtulsun ve şaha kalksın, daha hızlı karar alınsın, daha süratli iş yapılsın sözleri, gerçek ve sinsi amaçların üzerini örtmek için piyasaya sürülen yalanlardır. Amaç başkadır, hesap başkadır. Başkanlık, federasyon demektir. Bu da Türkiye'yi bölünmeye götürecektir. İmralı canisiyle pazarlıklarda, yeni anayasayla bölünme yolunun açılması amaçlanmaktadır.”
* * * * *
Demokrasinin idam fermanı
“Beştepe hanedanı ve AKP yönetimi, aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır. 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının bir daha açılmamak üzere kapatılması; bu rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk çarkının döndürülebilmesi, Tayyip Erdoğan'ın bütün yetkileri elinde toplayarak diktatörlüğünü ilan etmesine bağlıdır. Yeni anayasayla başkanlık sistemine geçilmesi bunun için istenmektedir. Recep Tayyip Erdoğan tipi Başkanlık sistemi; Türkiye'nin bölünmesinin reçetesidir. Demokrasinin idam fermanıdır. Tek adam diktatörlüğünün beratıdır. Hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır. Beştepe'nin ve peşinde sürüklenen AKP'nin 'Yeni Türkiye'den anladıkları ve murat ettikleri budur. İstedikleri ve amaçladıkları; bölünmenin, hırsızlık ve soygunun, hukuksuzluk ve zorbalığın önünün açıldığı, bu konuda Erdoğan'ın sınırsız yetkili olduğu karanlık bir Türkiye'dir. Erdoğan'ın gizli ve sinsi amaçları bunlardır.”
* * * * *
Diktatörlük kaçınılmaz
“Anayasaların çağın ihtiyacına göre yenilenmesi zorunludur. Ancak yeniden yazıyoruz kisvesiyle karanlık ve kirli hevesleri hoş görmek vatana ihanetle eş değerdir. Erdoğan, yeni anayasa derken, asıl amacının başkanlık olduğunu gizlememektedir. Başkanlık sistemini kılıf olarak kullanmanın peşindedir… Erdoğan Hitler'i örnek alıyorsa, gitsin neo-Nazilerin avukatlığını yapsın… Erdoğan'ın mizacıyla diktatörlük kaçınılmazdır. Yeni anayasayı saray fermanı gören Erdoğan'a Türk milleti göz açtırmayacaktır. MHP başkanlık sistemine tümden karşı olup, parlamenter sistemin revize ederek geliştirilmesinden yanadır.”
* * * * *
Yukarıdaki açıklamalar, MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye ait ve çok yakın geçmişimizden. Peki bu kadar kısa sürede ne değişti de, Bahçeli, AKP’nin anayasayı değiştirmesine ve başkanlık sistemine geçişe tam destek sağlamaya karar verdi; kendi partisi içerisinden karşı çıkanları partiden atıp, muhalif örgütleri kapatmaya, hatta partinin tabanını yok saymaya kadar radikal bir değişim içine girdi?
Söylenti çok…
AKP’nin elinde şantaj yapacak belgeler olduğu söyleniyor. Bahçeli’nin ‘kasedi’ olabileceği iddiası, bana gerçekçi gelmiyor; bu iddia, sığ bir bakış açısını yansıtıyor gibi görünüyor.
AKP ile MHP’nin devlet yönetimi konusunda koalisyon yapacaklarını iddia edenler var. Bu teze göre; AKP, kendileri için tehlikeli gördükleri milliyetçi hareketi, bünyelerinde eritmek istiyor. Bu, MHP için de, devlet yönetimi içerisinde yer almak anlamına geliyor. Yargıda, emniyette, istihbaratta, eğitimde, sağlıkta, bürokrasinin her kademesinde, Fethullahçıların boşalttığı yerleri ülkücüler dolduracak.
Bir başka söylentiye göre de, AKP ile MHP, Devlet Bahçeli’nin başkan yardımcısı olması konusunda anlaştı.
* * * * *
İddialara yanıt, yine Bahçeli’nin geçmişte söylediklerinden: “Bizim sarayla anlaştığımız namertçe söylendi. İlk aşamada partili cumhurbaşkanlığına evet dediğimiz, başkanlık sistemine sıcak baktığımız soysuzca iddia edildi… Bilmiyorlardı ki, ömrümü verdiğim, 47 yılının her zerresinde bulunmaktan şeref ve onur duyduğum davamı dünyevi hiçbir menfaate değişmem, değişmedim.”
Bir söylediği bir diğerini tutmayan sayın Bahçeli’nin bu sözlerinin arkasında durup duramayacağını, zamanla hepimiz öğreneceğiz.