Gencecik çocuklar öldüler yine… Bedenleri, kısa yoldan cennete gitmeyi hedefleyen yine gencecik bir kızın bedenindeki bombayla paramparça oldu…
Yıllardır hükümetin IŞİD’e verdiği destek, bırakın Türkiye’de yaşayanları, tüm dünya tarafından biliniyordu. Bu ilişkiyi engellemeye çalışanlar müebbet hapisle yargılanıyor; belgeleri ortaya koyanlara dava üstüne dava açılıyor.
IŞİD’in gaddarlıkları arttıkça, Türkiye’nin örgütle ilişkileri, daha da tartışılır hale geldi. ABD’nin en saygın üniversitelerinden Columbia’da çalışan bir akademisyen, geçen yıl, bu ilişkiye dair bütün iddiaları bir araya getiren bir makale kaleme almıştı. “IŞİD-Türkiye Bağlantıları’ başlıklı makalede; Türkiye’nin IŞİD’e askeri teçhizat verdiği, IŞİD militanlarına ulaşım ve lojistik destek sağladığı, IŞİD militanlarını eğittiği, gerektiğinde tıbbi yardım sağladığı, petrol alarak IŞİD’e mali destek verdiği, IŞİD’in militan toplamasına yardım ettiği, Türk askerlerinin IŞİD’le birlikte savaştığı iddia edilmişti.
* * * * *
Kanıtlar da sunulmuştu makalede. Kimisi tartışmalı; tartışılmayacak açıklıkta olanları paylaşalım.
Bir IŞİD komutanı, 12 Ağustos 2012’de, Washington Post’a verdiği demeçte, “Bize savaşın başında katılan savaşçıların çoğunun yanı sıra, teçhizatımız ve tedarikimiz Türkiye üzerinden geldi” dedi. Ellerinde silahlarla sınırı geçip, sabah geri dönen teröristlerin görüntülerini internette bolca bulmak mümkün.
19 Ocak 2014’te, Adana’da 3 TIR durduruldu. TIR’lara, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda silah yüklenmişti. Şoförler TIR’ları Suriye sınırına götürüyordu; burada devreye MİT ajanları girecek ve TIR’ların Suriye’deki IŞİD teröristlerine ulaşmasını sağlayacaklardı. Bu, daha önce birçok kez yaşanmıştı. Ancak bu kez, jandarma TIR’ları durdurdu. MİT ajanları, TIR kasalarının incelenmesini engellemeye çalıştı, fakat başaramadı. Kasalarda roket, silah ve mühimmat bulundu. TIR’ları durduran askerler ve konuyu manşetine belgeleriyle ve fotoğraflarıyla taşıyan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, ‘vatan haini’ olarak suçlandı ve yargılanıyorlar.
AKP’nin kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, 12 Ekim 2014’te, Taraf gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, “Hükümet, Rojava’daki oluşumun önünü kesebilmek için aşırı dinci gruplara tavizler vererek, silahlandırıp maddi destek sağladı. Hükümet, en son yaralıları tedavi ediyordu. Sağlık Bakanı kendisi ifade etti, ‘IŞİD yaralılarını tedavi etmek insani bir durumdur’ diye açıklama yaptı. Zaten, yaralanan IŞİD komutanlarının, Hatay ve Kilis hastanelerinde tedavi edildiğinin fotoğrafları var.
Spor Bakanı Suat Kılıç, Almanya’da IŞİD’i destekleyen bir grup selefi cihatçıyı ziyaret etti. Bu grup, Alman istihbaratı tarafından, Suriye ve Irak’a intihar bombacısı göndermekle suçlanıyor.
Kobani’de savaşırken öldürülen IŞİD militanlarının pasaportlarında Türkiye damgası ve Türkiye tarafından verilen kimlikler bulundu.
* * * * *
İddialar, bunlarla sınırlı değil; kanıtlar, “güneş balçıkla sıvanmaz” gerçeğiyle, çok yakında ortaya çıkacaktır.
Bugüne kadar IŞİD militanlarına ‘terörist’ bile diyemeyen Ankara Hükümeti, Suruç’taki katliamın ardından, “bu terör eylemine karşı birlik olmalıyız” şeklinde açıklama yaptı. Bugüne kadar, IŞİD’le koyun koyuna bir ilişki yaşarken bu ülkenin halkını önemsemeyen ve bu ilişkileri ortaya koyarak karşı çıkanları ‘vatan haini’ ilan edenlerin, “birlik beraberlik” laflarını etmeden önce yanıtlaması gereken çok önemli bir soru var: Gençlerimizi aslında kim öldürdü?