Yıllar öncesinden bilirim Eskişehir’i… Ortasından koyu kahve renkli Porsuk’un aktığı çirkin bir bozkır kenti… Kışın yakılan kömür, kentin havasını öyle dayanılmaz hale getirirdi ki; kentin yanından geçerken bile aracın hızını arttırırdım.
Bugün Eskişehir bir turizm kenti. Akın akın turist gidiyor kente; oteller hep dolu, yurt dışından ve ülkenin dört bir yanından gelen turist otobüsleri park edecek yer bulamıyor.
Bir ‘mucize’ye tanıklık etmek için geliyor insanlar… Bir çölden yeşil bir vahaya dönüşen kentin inanılmaz öyküsüne tanıklık etmek için…
Gerçekten inanılmaz… Kentin o “eski bir Anadolu kenti” görüntüsü tamamen değişti; bir Avrupa kentine dönüştü. Pırıl pırıl, ışıl ışıl, çiçeklerle ve heykellerle donatılmış, sevdalısı olunabilecek bir kent…
O çamur deryası Porsuk, artık içinde yüzülebilen, kenarında güneşlenilebilen, gondollarla gezilebilen bir nehir. Anadolu’nun ortasına deniz getirilmiş gibi…
1999 yılından bu yana, kentteki yeşil alan sayısı yaklaşık 8 kat artmış. Her yer park…
Ülkenin başka hiçbir yerinde göremeyeceğiniz bir Bilim, Sanat ve Kültür Parkı var kentte. İçinde yapay bir gölet, çocuklar için Bilim Deney Merkezi, Uzay Evi, dev bir akvaryum ve sayısız oyun alanı.
Kültürel etkinlikler hiç bitmiyor; festivaller, sergiler, konserler… Bu yönüyle Anadolu’nun kültür başkenti olmaya aday Eskişehir…
Kentteki müze sayısı her gün artıyor. Belediyenin çabasıyla… Türkiye’de başka örneği olmayan, Balmumu Müzesi, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi ve Kent Belleği Müzesi, ziyaretçi akınına uğruyor.
Özetle; iki üniversitesi, iç içe geçmiş tarihi ve modern dokusu, çağdaş ulaşım sistemi, meydanları, köprüleri, heykelleri, kanalları, tramvayları, plajları, kafeleri, parkları, müzeleri, tiyatroları, senfoni orkestrası, operasıyla, birçok insanın yaşamayı seçeceği, mutluluk veren bir kent artık Eskişehir…
* * * * *
Bütün bu değişimin altındaki imza, 1999’dan beri Belediye Başkanlığı görevini yürüten Yılmaz Büyükerşen’in… Onun dürüst, çalışkan, geniş vizyonlu kişilik yapısı; bir kenti alıp baştan aşağı değiştirmesine neden oldu. Sanatçı yönü, kenti bir açık hava müzesi haline getirdi.
En az bunlar kadar önemlisi, eğitime yaptığı katkı… Göreve geldikten sonra, kentte ikinci üniversiteyi kurdu. Belediye başkanı seçilmeden önce, Anadolu Üniversitesi’nin rektörlüğünü yapıyordu. Ama ‘eğitim mucizesi’, bu tarihten çok daha önce başlamıştı…
* * * * *
Büyükerşen, 1971 yılında, ülkemizde o yıllarda o çok sınırlı olan üniversite kontenjanlarından dolayı gençliğin büyük bölümünün üniversite eğitiminden yararlanamamasına bir çözüm olarak, uzaktan eğitim modelini geliştirmeye başladı. Çok sayıda öğrenciye eğitimde fırsat eşitliği sunan proje, 1982 yılında uygulanmaya konuldu. Bugün çok sayıdaki programıyla ve teknolojiyi de kullanarak, milyonlarca gence eğitim şansı veriyor.
Aynı yıl Anadolu Üniversitesi Rektörlüğüne atandı Büyükerşen. Üniversite, onun yönetiminde, en iyilerle yarışmaya başlar hale geldi. İki dönemlik rektörlük dönemi, yasa nedeniyle sona erdi.
1995 yılında, ilköğretim çağındaki çocuklara eğitim ve gelişim olanağı sunmayı hedefleyen Türkiye Eğitim Vakfı Gönüllüleri’nin (TEGV) kurucuları arasında yer aldı. Bu kurumda, ilk yönetim kurulu başkanı olarak 4 yıl görev yaptı; ardından Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığına atandı. 1999’dan yana kesintisiz sürdürdüğü bu görevinde, Eskişehir’i sadece bir ‘Avrupa kenti’ haline getirmekle kalmadı; aynı zamanda, bir üniversite kenti yarattı, çocukların ve halkın eğitimine yönelik çalışmaları da aralıksız sürüyor.
* * * * *
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Yılmaz Büyükerşen’in adı geçiyor. “Ekmek için Ekmeleddin” tercihinin başarısızlığından sonra, CHP’yi düştüğü yerden kaldırabilecek ve tüm ülkeye özlediği umudu verebilecek bir isim Büyükerşen.
Sanki “elindeki sihirli değnekle balkabağını muhteşem bir arabaya dönüştürebilen” bir masal kahramanı olan Büyükerşen’in estirebileceği fırtınanın AKP yetkilileri de farkında. Onun için Erdoğan, “Gönlüm Kılıçdaroğlu’nun yarışta olmasını istiyor. Başkasını aramasına gerek yok, kendisi meydana çıksın” diyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, umarım böyle bir hata yapmazsınız; çünkü hiç birimizin sizin bir hatanızı daha tolere edebilecek halimiz kalmadı.