Vakit geldi… Referanduma sayılı günler kala, anayasada yapılacak değişiklikleri irdelemeye ve ne için oy vereceğimizi anlamaya çalışmanın vaktidir artık…
Biraz geçmişe gideyim izninizle. Yıl 1982… Askeri darbe gerçekleşeli yaklaşık 1,5 yıl olmuş, yeni anayasa taslağı üzerinde çalışmalar sürüyor. Anayasa Hukuku dersi alıyorum okulda; konunun en iyi hocasından, Mümtaz Soysal’dan. İlk anayasalardan başlıyor anlatmaya, sonra batıdaki anayasa örnekleri, 1876 Anayasası’ndan başlayarak bizim tüm anayasalarımız, 1921, 1923, 1961 ve yeni anayasa taslağı… Bütün anayasaları anlıyordum da; 17 yaşındaki bir genç olarak, 1961 Anayasası gibi demokratik ve özgürlükçü bir anayasadan sonra nasıl 1982 Anayasası’nın çağdışı içeriğine ulaştığımızı anlamakta zorlanıyordum. Yıllar sonra, Mümtaz Hoca’ma, “dersinizden zor geçtim, 1982 Anayasası beni çok zorladı” dediğimde, “o anayasadan geçilmez zaten yavrum, sadece kalınır” demişti o sevecen gülümseyişiyle…
Anayasaların “ruhunu okumayı” o öğretti bana. Sözcüklerin değil, ardındaki anlamların önemli olduğunu; küçük bir noktalama işaretinin bile, anayasaların ruhunda değişiklik yapabildiğini… Bugün, onun öğrettikleri sayesinde, anayasa değişikliğinin “ruhunu okuyabiliyor” ve bu nedenle rahatlıkla “hayır” diyebiliyorum.
Hiçbir partinin üyesi ya da sempatizanı olmadığımı beni tanıyanlar bilir; sadece daha yaşanabilir bir ülke isteyen bir vatandaş olarak “hayır” diyeceğim anayasa değişikliğine; bu ülkeye vereceği zararların farkında olarak. “Ne zararı olacak ki” diyenlerdenseniz, birlikte bakalım anayasa değişikliğine. Ağır ağır…
* * * * *
Örneğin, Milletvekili Seçilme Yeterliliği başlıklı madde 76…
Anayasamıza göre, milletvekili olmak için, diğer şartların yanı sıra, en az ilkokul mezunu olmak, 25 yaşını doldurmak ve askerlik hizmetini yapmış olmak gerekir. Yapılmak istenen değişiklikle, seçilme yaşı 18’e indiriliyor ve askerlik yapmış olma şartı kaldırılarak, “askerlikle ilişkisi olmamak” koşulu getiriliyor. Ankara’daki yönetim kademesinin çocuklarının ve yakınlarının büyük bölümünün sahte çürük raporu alarak, diğerlerinin de parasını ödeyerek askerlik yapmadığını düşünürsek, askerlik yapma şartının kaldırılmasının nedenini anlamak çok kolay. Bunu geçelim; bu maddedeki en önemli ayrıntı, ‘18 yaş’tır. “Gençler yönetime giriyor, ne güzel işte” demeden önce, anlatacaklarımı dinleyin ve tekrar düşünün.
* * * * *
Gençlerin dinamizminin yönetimde yer almasına karşı değilim; tam tersine, siyasetin ‘dinozor’lardan temizlenmesi gerektiğine inananlardanım. Ancak genç derken, 18 yaşı kast etmiyorum; onların, henüz ‘yönetebilecek’ kadar olgunlaşmadığını düşünüyorum. Bu, benim kişisel düşüncem değil sadece. Ergenlerin beyin gelişmesi üzerine yapılan kapsamlı bir bilimsel çalışma, insan beyninin 25 yaşına kadar gelişimini ancak tamamladığını; o yaştan önce, çok yönlü, ayrıntılı ve doğru karar verme yeteneğinin henüz oluşmadığını ortaya koydu. Bu nedenle, 25 yaşın altındaki gençlerin, milyonlarca insanı ilgilendiren kararlar alması doğru değil.
“Sadece Meclis’te bir koltuk” diye düşünüyorsanız, 18 yaşındaki bir milletvekilinin bundan daha ötesini nasıl yapabileceğini de anlatayım.
* * * * *
104. maddede yapılan değişikliğe göre, Cumhurbaşkanı, 18 yaşını bitirmiş ilkokul mezunları arasından istediği sayıda kişiyi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atayabilir. Yardımcının tek sorumluluğu Cumhurbaşkanına karşıdır; yargılanmaları çok zordur ve hepsine ömür boyu dokunulmazlık sağlanmıştır.
Diyelim ki Cumhurbaşkanı seyahatte, ya da hasta veya öldü… Bu durumda, 18 yaşındaki ilkokul mezunu Cumhurbaşkanı Yardımcısı, tam yetkiyle onun yerine geçer.
Neler mi yapabilir 18 yaşındaki eğitimsiz ve deneyimsiz Cumhurbaşkanı Yardımcısı?
Örneğin, hepimiz için bağlayıcı olacak uluslar arası antlaşmaları onaylayabilir.
Milli güvenlik politikalarını belirleyebilir; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığını temsil eder ve bu sıfatıyla, herhangi bir ülkeye savaş açabilir.
İstediğini görevden alıp, istediğini atayabilir. İstediği kararnameyi çıkarıp, milyonlarca insanı istediği gibi yönetebilir.
* * * * *
Sizi bilmem ama, ben buna razı değilim. “Hayır” dememin gerekçelerinden biri budur; diğerlerine sonra devam ederiz.