Referandumun ardından yeni bir sisteme geçiş yaptık. Bu geçişin farkındalığına 2019 yerel ve genel seçimlerde varacağız.
Kimi siyasilerin ağzında dar bölge, daraltılmış bölge söylemleri var ancak kimse net olarak konuyla ilgili açıklama yapmıyor. Siyasi konjonktürden bakıldığında milletvekilliğin eski cazibesi kalmayacak. Çünkü milletvekilliği sadece yasama görevini üstlenecek. İcraat ise Cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı yardımcılarıyla hayata geçirilecek. Bu durumda milletvekilliğin cazibesini azalacak. Milletvekilli olmak yerine belediye meclis üyesi olmak hem cazibe, hem etki, hem de fors anlamında daha etkin olacak.
Her daim milletvekilliği aday adayı sayısı bu nedenle her partide fazla olurken, beğenilmeyen ilçe belediye başkanlıklarının yaptırım ve etki gücü yeni sistemde artacağından 2019 seçimlerinde farklı bir tablo ile karşılaşacağız. Milletvekili aday adayı sayısı 2019’da daha azalacak, belediye başkan ve belediye meclis üyesi aday adaylarında ortaya çıkacak sayının şaşırtıcı boyutta olacağını tahmin ediyorum.
Belediyeler adeta karar verme anlamında meclisleriyle birlikte tek yetkili olacağından önümüzdeki seçim sürecinde en fazla kavgaların bu alanda yaşanacağı kanaatindeyim.
Bu durumda milletvekili olmak isteyenler sadece partilerin sayı çoğunluğu adına anlamlı olacak.
Yeni sistemde belediyelerin bu etkisinin iyi tartılıp, yeni seçim sisteminde aynı cumhurbaşkanlığında olduğu gibi iki turlu seçim yapılması gerektiği önerisinde bulunmak istiyorum. Bir kentin, bir ilçenin neredeyse tüm yetkisi belediye başkanına verilecekse, vatandaş bazında bu durumun ince elenip, sık dokunması adına iki turlu seçim ve 50+1 oranında değerlendirirse daha sağlıklı ve tartışmasız sonuç elde edilmesi sağlanır. Yeni sistemi getirip, eski sistemle seçim yapmak 2019 yılından sonraki yönetim anlayışında sağlıklı sonuçlar getirmez. Bu öneriler, işin uzmanları tarafından değerlendirildiğinde, hiç de haksız olmadığım ortaya çıkacaktır.