Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’dan misafirlerim geldi. Turizm kötü dendiği için nasıl olsa boş oda buluruz düşüncesiyle işlerimin yoğunluğunu da bahane ederek, misafirlerim için rezervasyon yaptırmadım.
Misafirlerimi havalimanından aldım. Onlar nerede kalacaklarını soruyor, ben rahat bir şekilde sıkıntı yok, tüm oteller ne de olsa boş, beğendiğiniz otelde kalırsınız yanıtını veriyorum. Konu turizmden açılıyor. Onlar soruyor, ben de turizmcilerin açıklamaları, gazeteci olarak turizmle ilgili yaptığımız araştırmaları adeta işin uzmanı gibi anlatıyorum. Hatta iki hafta önce bir günde 450 uçak seferi yapıldığını, 40 bin turistin Antalya’ya indiğini, ancak bu rakamların Antalya’ya yetmeyeceğini dile getirdi. Turizm sohbetli yolculuğumuz Eski Lara Caddesi üzerindeki bir otelin önünde durduktan sonra son buldu.
İlk otele girdim ‘boş odamız yok!’ yanıtı aldım, ben hiç paniklemeden diğer otele geçtim; yine aynı yanıtı aldım. Misafirlerime gülücükler dağıtarak ‘herhalde konferans ya da seminer var, kafile gelmiştir, bu nedenle boş oda bulamıyoruz’ diye yorum yaparak, diğer otele doğru yöneldim.
Yanıt yine aynı.
Otellerin kapısını çalmaktan yorulduk ama ben oda bulamamaktan değil, turizmle ilgili ne konuşuyoruz, ne yaşıyoruz sorusunun cevabını kendime vermekten zorlandığımı fark ettim.
Bir çok otel, sorgulama denememizin ardından misafirleri ayırarak iki farklı otelde rezervasyon iptali olduğu için oda bulma imkanı buldum.
Otellerin dolu olması tabi ki beni memnun etti. Gönül ister ki, turizmde kriz kelimesini bir daha kullanmayalım. Ancak neden kamuoyuna ‘eyvah! bittik’ diyen turizmciler, bugünlerde her şey yolunda gitmeye başladı diyerek, kamuoyu ile paylaşımda bulunmuyor onu merak ediyorum. Turizmde kriz naraları kime, ne fayda verir ki?