Hayata daha yeni ‘merhaba’ dediğinde annesini kanserden kaybetmişti. Babası ise onu ve kardeşlerini terk ettiğinde küçücük yüreğini dedesinin sevgisine bıraktı…
Bakacak durumu olmadığından dedesi 2 kardeşi evlatlık verince, yüreği buz kesti…
Sevdikleri birer birer gidiyordu…
Yetimdi…
Öksüzdü…
Kimsesizdi…
Tüm sevgisini dedesine verdi. Okuyamadı ama marangoz mesleğini sevdi. Ahşaba şekil verdikçe, yüreği rahatlıyordu.
Herşeye rağmen hayata tutundu, Barış…
Askere gidecek adı gibi vatan topraklarına barış ekecek, geldiğinde ise yuva kuracaktı. O evlatlarını hiç terk etmeyecekti…
Dedesinin ona öğrettiği gibi Anadolu insanı olarak ekmeğinin peşinde koşturacak eşine ve çocuklarına bakarken onu büyütenleri hiç unutmayacaktı…
Dedesi bir kuru ekmeğe şükretmeyi öğretmişti ona…
Askere giderken de hep bunu tembihledi, ona…
Olmadı, olamadı, izin vermediler Barış’ın yaşamasına, hayallerinin gerçekleşmesine…
Savaşa ‘Barış’ı şehit verdik…
Barış dün öksüz, yetimdi ama dün herkesin evladı oldu…
Öyle uğurlandı…
Arkasından güle güle diyemeyenler hep birlikte karşıladı evladını…
O artık Antalya’nın evladı oldu, son yolculuğuna uğurlanırken…
Dedeme can kurban
Ramazan Akkabak… Yaşını fotoğrafa bakarak tahmin etmeye çalıştım. Ne önemi varsa? Yüzündeki, duruşundaki yaşanmışlık yetmiyormuş gibi…
Dün hiçbirimizin tanımadığı Ramazan Dede’yi bugün herkes tanıyor. Üzerinde ve ayağında ne var basının dikkatini çekti de, bana göre o kocaman yüreğini kaç kişi gördü, bilemem…
Ramazan Dede, Anadolu insanı… Acısı yerine gelen devlet erkanını karşıladı. Evin reisi olarak… Ne istersin, ne yapalım diyen koca koca adamlara tokat gibi yanıt verdi:
“Sakat aylığım yeter bana. Bir şey istemem… Vatan sağ olsun… Bir tek yavrumun yüzünü son kez göreyim…”
Sözün bittiği yer… Kocaman yüreğin, Anadolu insanının kirlenmemiş hali…
Ramazan dedeler var oldukça, onun yetiştirdiği evlatlar hiç bitmez…
Korkma TÜRKİYEM…