Gazetecilik kamuoyu adına yapılan meslektir. Ben, yaklaşık 30 yıldır böyle bildim, kalemimi kamunun çıkarları üzerine böyle kullandım. Mesleğin duayenlerinden öğrendiklerimi, belgeli ve araştırmacı habercilik anlayışı ile ortaya koydum, koymaya çalışıyorum. Kamunun çıkarları denildiğinde akan sular durması gerekirken, Antalya’da durum çok farklı…
Her meslekte olduğu gibi bizim mesleğimiz de erozyona uğrayıp, kişisel menfaatler üzerine icra edilir olması, yıllarca yaşam şekli olarak kabul ettiğiniz bu değerli mesleği icra edenleri elini beline koyup, çirkefçe mahalle kavgasına dönüştürenlerin arenası haline gelmiş.
Başında bulunduğum Hürses Gazetesi, sadece kamunun çıkarları ve Antalyalıların menfaatleri üzerine haber yapar. Çünkü Hürses Gazetesi’nin yayın politikasında kırmızı çizgiler vardır. Belgeli, araştırmaya dayalı habercilikle aynı kulvarda yol alman gerekir.
YA YIK, YA DA HALKA AÇ!
Hürses Gazetesi, çok değil kısa bir süre önce 5 Haziran 2017 tarihli gazetede ‘YA YIK, YA DA HALKA AÇ!’ başlıklı manşet haberiyle vatandaşın falezler üzerinde denize giremediğini, bunu çözüme kavuşturmak adına falezler üzerinde yıkım kararı olan tesislerin kamunun menfaati gereği halk adına ya yıkılmasını ya da halka açılmasını dile getirmişti. Bu haberimizin ardından olağan süreç işlemiş, Muratpaşa Belediye Başkanı Sayın Ümit Uysal, tesis sahiplerinin plajlarını halka açması adına yasal süreci başlatmıştır. Bu halkın adına bir gazetenin görevidir. Yerel yönetici de, bu haberin ardından başka gazetelerden kalemşor kullanarak yanıt vermeyerek gerekli açıklamayı kamuoyuna yapmış, halkın çıkarları doğrultusunda gerekli adımları atmak adına çalışma başlatmıştır.
KONUMUZ KONYAALTI SAHİLİ
Falezlerle ilgili gösterdiğimiz kamuoyu menfaatiyle ilgili duyarlılığımızın aynısını Konyaaltı Sahili için de gündeme taşıdık. Belgeleriyle, fotoğraflarıyla araştırmaya dayalı haberimizde çok ciddi iddialar var. Öncelikli olarak ihalenin şekli…
Hürses Gazetesi; Konyaaltı Sahili, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 51/g maddesine göre ihale edilemez, kanuni sebebi de şudur diye yazıyor.
Hürses Gazetesi, ihale şeklinin yanı sıra uygunsuzluklarla ilgili değerlendirmeleri dile getiriyor. Hatta BİMER aracılığıyla konunun detaylarını sormasına karşın ‘Bu işin sorumluluğu ANET A.Ş.’ye aittir, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğundan değil” diyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin iştirakçi şirketi ANET A.Ş. yine sessiz kalıyor.
Hürses Gazetesi bunları dile getirirken, olması gereken Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın ister yazılı, ister sözlü resmi açıklamasıdır. Ama böyle olmuyor; kalemşorların hizmet verdiği bir gazeteden, Konyaaltı Sahili değil kişisel kavgaya dönüşen hiçbir hukuki dayanağı olmayan, hakaret içeren yayınlar yapılıyor.
KALEMİMİ OYNATMAM
Yaptığımız habere tek yanıt verecek kişi Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel’dir. Sayın Türel, ister yazılı, ister özel açıklamasını yapar, ben de yönetiminde bulunduğum Hürses Gazetesi’nde yayımlarım. Bu konu kişiselleştirilip, mahalle kavgasına dönüştürülmek isteniyor, ama ben gazeteciyim, kamu çıkarları dışında kalemimi oynatmam, oynatmayı da bilmem.
HALKIN SESİNİ KESMEK
Hürses Gazetesi’nin Konyaaltı Sahili haberine karşılık yapacağınız tek şey dersinizi iyi çalışıp, araştırmak, belgeleri dayalı cevap vermektir. Ne aile terbiyem, ne mesleki ahlakım halkın çıkarlarına ters düşüp, birilerinin kişisel menfaatlerine göre hareket etmeme izin vermez.
DEVLET BEKA PEŞİNDE; SİZ NEREDESİNİZ?
Yerel yönetimler halka hizmet için vardır. Halkın menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda hizmet üretirler. Ticari kuruluş gibi kar gözetmek yerel yönetim anlayışında yer almaz. Bu bakış açısıyla bakıldığında, bugün Konyaaltı Sahili’nde yaşananlar kişisel hesapların ortaya çıkardığı gerçeklerdir. Sisteme dâhil olanlar, birkaç yerden gitmedikleri kuruluşlardan maaşlarını alırlar, sisteme dahil olmayıp omurgalı davrananlar ise itibarsızlaşma politikasıyla çirkefleşmelere karşı mücadele ederler. Antalya’nın bakmayın büyükşehir olduğuna. Hepimiz birbirimizi iyi biliriz. Kimsenin Hürses Gazetesi’nin haberciliğini sorgulayacak kadar masum olmadığını bu nedenle herkes bilir. Devlet beka peşinde koşarken, Antalya’da kişisel bekalar adamı bir yere götürmez. Sadece tarih sayfasında kara bir leke olarak yerini alır.