Farkında mısınız bilmiyorum ama toplumda bir reaksiyon oluştu. İnsan olduğunu anlatmaya çalışanlarla dolu çevremiz. Doğruyum, dürüstüm diye başlayan cümleleri çok duyar olduk. İnsanı insanı yapan bu önemli değerlerin var oluş sebebimiz olmasına karşın dile gelmesinin sebebi bana göre toplumun temel direği olan güven duygusunun yok olmasıdır.
Artık farkındalık olmak adına doğup, hayata kök salmaya başladığımız, bizi biz yapan değerlerimizi maalesef arkadaşımızda, dostumuzda, ticaretimizde, sosyal yaşamımızda büyüteçle arar olduk. Bu durum umutlarımızı da kaybetmemize neden oluyor. Sosyolojik olarak değerlendirilmesi gereken bu durum karşısında samimiyet ve vicdanın ön planı çıkacağı ve kendisine ait olma duygusunu aşılayacak her türlü akım böylesi bir dönemde insanları bir araya getirmeye başladı.
Şimdi size anlatacağım hareket ne bir siyasi parti, ne bir dernek, ne bir federasyon. Sadece ayrıştırmadan ortak paydada buluşarak vatanına, bayrağına, demokrasiye, eşitliğe hatta vicdanlara sahip çıkan bir hareket.
Dün beni Bursa’dan Avukat Sayın Ekrem Demiröz aradı. Bursa Barosu eski Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Yönetim Kurulu üyesi olan Demiröz, Bursa’da 2 ay gibi kısa süre önce ‘VİCDAN HAREKETİ’ni başlattıklarını belirterek ne yapmak istediklerini anlattı.
Aslına bakarsanız Demiröz’ün anlattıklarında bir hedef yok. Sadece görünen tehlikeye karşı bir olma anlayışı var. Her ne kadar Bursa’dan yola çıkılsa da konunun merkezi Bursa'da değil. Ne bir şehre, ne bir siyasi partiye, ne bir ideolojiye hizmet etmeden aynı Türkiye gibi olma dertleri var.
Türk, Kürt, Alevi, Ak Partili, CHP’li, MHP’li, solcu, sağcı, açık, kapalı, dindar, ateist diye hiçbir ayrım söz konusu olmadan “FARKLIYIZ, BİRLİKTEYİZ BİZ TÜRKİYEYİZ” sloganıyla yola çıkan, kimsenin acı çekmesini istemiyoruz zihniyetiyle hareket eden bir grup. Şimdilik konuyu 60 kişiyle sınırlandıran, sosyal medyada yer almayan ve isimlerine Vicdan Hareketi diyen bu grubun şimdilerde Antalya dâhil Türkiye genelinde birlik ve beraberlik mesajı vermeye hazırlanıyor. Antalya ile ilgili olarak beni arayan Demiröz, bakın 2 aydır yaşadıklarını nasıl anlatıyor:
“Amacımız umut olmak. Türkiye’nin farklılıklarıyla ne kadar güçlü olduğunu göstermek. İçimizde ülkücü kardeşlerimiz de var, Saadet Partisi’nde siyaset yapan da. Hatta inancı gereği erkeklerle tokalaşmayan kadınlarımızla birlikte vicdan hareketini başlattık. Sosyal demokrat, Kürt, Alevi aklınıza kim gelirse birlikteyiz. Farklı olduğu için dışlanan değil, farklılıklarıyla kenetlenen bir vicdan hareketiyiz. Eşitliğin ön planda tutulduğu, düşmanca dilin kullanılmadığı, birbirimizi yok sayarak değil, farkındalıklarıyla severek hareket ediyoruz. Bu vicdan hareketiyle birbirine güvenini kaybetmiş, hatta umudunu kaybetmiş insanlara umut olmak istiyoruz. Türkiye'yiz ve hepimiz varız. Bu nedenle en uzun gece kabul edilen 21 Aralık’ta hem sosyal medyada, hem basında kendimizi anlatacağız. Bu hareketin ne yönetim kurulu, ne başkanı, ne de kent olarak merkezi olacak. Tüzel kimliğimiz yok sadece Vicdan Hareketi adı altında herkesin karşısında değil, yanında olduğumuzu hukuk ve demokrasi adına hangi güç odağı karar alırsa alsın kavga etmeden birlikte hareket etme arzusunu taşıyoruz. Kültürel bölünme ile Türkiye’nin ayrıştırılmasına, birbirimizin ötekileştirilmesine izin vermeyeceğiz.”
Şimdilik anlattıklarım köşe yazımın imkânı doğrultusunda. 21 Aralık 2017 tarihinde gerek basından, gerek sosyal medyadan tanıma fırsatı bulacağınız Vicdan Hareketi’nin bugün neden ortaya çıktığını hepimizin oturup düşünmesi lazım. Toplumun böyle bir şeye neden ihtiyaç duyduğunu bu ülkenin aydınları, siyasileri, gazetecileri iyi değerlendirmelidir.
Neyin eksikliği tamamlanmak isteniyor ya da toplumun ihtiyacı olan nedir?
İşte tüm bu sorulara doğru yanıt verecek olan sosyal bilimcilerdir. Türkiye farklılıklarıyla bugünlere kadar gelmiş, bugün ise vicdan diyerek yola çıkıyorsa işte burada karar vericilerin şapkasını önüne koyup düşünme zamanı gelmiştir.