Antalyaspor Kulübü tarafından bana ve çalıştığım kuruma ambargo uygulanmaya başladı.
Babası kulüpte yıllarca yöneticilik yapmış, kulübün içerisinde büyümüş birisi olarak hayatımda ilk kez Antalyaspor Kulübü tarafından ambargo yiyorum.
Şunu çok iyi bilmelisiniz ki;
Ben Antalyaspor’u; ne Hasan Subaşı Tesisleri’nde, ne de Atilla Konuk Tesisleri’nde tanımadım.
Ben Antalyaspor’u; Antalya Stadyumu’nda da tanımadım.
Ben Antalyaspor’u; Karaalioğlu Parkı içerisindeki tek göz odalı kulüp binasında tanıdım.
7 yaşında babasının omzunda Atatürk Stadyumu’nda maç izlerken tanıdım.
Ankara’da oynanan Play Off maçlarında Antalyaspor’un 1. Lig’e yükselişini izlerken sevdim.
Kelebek Levent’in sürati, kaptan Adnan’ın frikikleri, Oral’ın muhteşem sol ayağını babamdan dinleyerek Antalyasporlu oldum.
Balıkesir deplasmanlarını, İzmir deplasmanlarını rahmetli babamdan dinleyerek bu takıma sevdalandım.
*****
Peki ne oldu?
Sosyal medyadan fake hesaplar aracılığıyla, algı operasyonuna başlandı.
Neden?
Antalyaspor yönetiminin yanlışlarını söyleyen tek gazete olduğumuz için.
Neden?
Antalyaspor Alt yapısının başına getirilen İspanyol hocanın aldığı maaşı yazdığımız için.
Neden?
Antalya’da TÜFAD’a kayıtlı 700 hoca varken, Antalyaspor alt yapısına başka şehirlerden hoca getirilmesini eleştirdiğimiz için.
Neden?
Antalyaspor yönetim kurulundaki yöneticilerin bir anda istifa etme gerekçelerini sorduğumuz için.
Neden?
OPET’in Antalya Stadyumu’na isim sponsoru olacağını kendilerinin açıklamasına rağmen hala bir adım atılmamasının nedenini sorduğumuz için.
Neden?
Nasri’nin iki yılda Antalyaspor’dan alacağı 65 milyon TL’yi sorduğumuz için.
Neden?
Bu sezon yapılan bütün transferlerin, tek bir İtalyan menajer üzerinden yapılmasını sorduğumuz için.
*****
Bu takım ne Ali Şafak Öztürk’ün, ne Eto’o’nun, ne Nasri’nin ne de Rıza Çalımbay’ındır.
Bu takım Antalya’nın ve Antalyasporlularındır.
Kişiler gelip geçici, kurumlar her daim kalıcıdır.
Burada esas mesele kişiler değil, Antalyaspor’un menfaatleridir.
Başkanın iyi niyetinden asla şüphem yok.
Elinden geldiği kadar Antalyaspor için çalışıp, çabalıyor.
Elini taşın altına koyuyor, büyük hedefler için de risk alıyor.
Ancak bu riskleri alırken, doğru yönlendirildiğini düşünmüyorum.
Yapılan yanlışları gördüğümüz halde söylemezsek, işte o zaman Antalyaspor’a en büyük kötülüğü yapmış oluruz.
Bu yüzden tavsiyem, İrlandalıları dışarıda değil, en yakınınızda aramanız…
Yapılan doğruları da her zaman alkışladım, alkışlamaya da devam edeceğim.
RIZA HOCA VE FUTBOLCULAR
Antalyaspor’da Rıza Çalımbay dönemi sona erdi. Yaklaşık 1 yıl takımın başında kalan tecrübeli teknik adam ile yolar ayrıldı. Şimdi ise tüm gözler, yabancı olmasını beklediğimiz yeni teknik direktöre çevrildi
Antalyaspor geçtiğimiz yıl, 8 hafta sonunda Morais ile yolları ayırmış ve takımın başına Rıza Çalımbay’ı getirmişti. Antalyaspor üzerinde öylesine büyük kara bulutlar vardı ki, Antalyaspor’a küme düşer gözüyle bakılıyordu. Rıza Çalımbay ilk yaptığı basın toplantısında takımın içindeki huzursuzluktan bahsetti. Öncelikle takım içindeki huzuru sağlamalıyız demişti.
Sonrasında ise Kayserispor deplasmanında gelen galibiyet, kara bulutların az da olsa dağılmasına neden olmuştu. Bir sonraki hafta Trabzonspor deplasmanında çok zorlu geçen bir maçı kırmızı beyazlı takım 3 puan ile kapatınca takımda keyifler yerine gelmişti. Hatta o zaman iki deplasmanda alınan kritik 6 puanın nedenini; camia içerisinde birlik ve beraberliğin sağlanması olarak yorumlamıştım. Sonrasında ise Antalyasporlu futbolcular öylesine önemli bir başarı hikayesi yazdılar ki, sezon sonunda kırılmadık rekor bırakmadılar.
*****
Bu sezon başlangıcında ise Antalyaspor yönetimi hedefi şampiyonluk olarak belirledi ve bu doğrultuda transfer politikası izledi. En çok merak edilen konu transferin kimin yapacağıydı. Bu konu hakkındaki bir soruya Antalyaspor Başkanı Ali Şafak Öztürk, TSYD ziyaretinde cevap vermişti. Öztürk önce bombayı kucağımıza bıraktınız dedi, sonrasında ise hocamız ile fikir birliği yaptıktan sonra yönetim olarak transferi biz yapacağız açıklamasında bulundu. Menez, Nasri, Maıcon gibi üst düzey futbolcular transfer edildi. Özellikle Nasri transferi için Rıza Çalımbay’ın ‘Dengeleri bozdu’ açıklaması belki de fitilin ateşlendiği gün olarak kabul edebiliriz. Çünkü ondan sonra Nasri ile hoca arasında idmanda bir tatsızlık yaşandı. Galatasaray maçında ortaya konan futbol ve alınan sonuç biraz olsun krediyi arttırsa da, Kayserispor maçındaki gerek futbol, gerekse sonuç Rıza Çalımbay ile yolların ayrılmasına neden oldu.
*****
Futbolda dün yoktur, bugün vardır sözü sanıyorum Antalyaspor ve Rıza Çalımbay’ı özetliyor gibi. Bu söz herkes için geçerlidir. Eto’o için de, Nasri için de…
Yalnız ben, Rıza Çalımbay’ın ‘5 maç çok erken keşke biraz daha şans verilseydi’ sözlerine katılmıyorum.
Çünkü Antalyaspor’daki sorun saha içinde değil.
Kendisini hocadan üstün tutan futbolculardadır.
Yani Antalyaspor’u ve hocayı küçümseyen futbolculardır temel sorun.
Değil 5 maç, 15 maç da olsa bu sorunlar Rıza Çalımbay ile çözülemezdi.
Yönetim, futbolcular anlamında çok radikal kararlar almak zorunda kalabilirdi. Bu da kolay bir şey değildir.
Rıza Çalımbay ile yolların ayrılıp, yerine futbolcuların kendilerini üstün göremeyeceği yabancı bir hoca getirmek düşüncesi ağır bastı ve hoca ile yollar ayrıldı.
*****
Her takımda sorun olur. Bugün çok büyük yatırım yapan PSG de bile Neymar-Cavani kavgası yaşanıyor. Futbolcular arasında, oyuncu ve hoca arasında, hatta hoca yada futbolcu ile yönetim arasında sorunlar zaman zaman çıkabilir. Bu sorunlar zamanla düzelirde. Önemli olan şey, bu sorunlardan en az hasarla çıkıp, doğru kararları alabilmektir.
Rıza Çalımbay’ın hataları yok muydu?
Elbette var.
Ancak temel problem Rıza hoca değildi.
Yönetimin esas dikkat etmesi gereken konu; takım içindeki yabancı oyuncular ve bu oyuncuları Antalyaspor’a getiren, kulüpte danışman sıfatıyla bulunan İtalyan menajerdir. Çünkü yeni gelen hocayı da aynı menajer getiriyor. Bilmem anlatabildim mi.
TÜRK FUTBOLUNUN HASTALIĞI
Türk futbolunun en büyük hastalığı futbolcuya dayalı bir sistemdir. Hatta sistemsizliktir de diyebiliriz.
Avrupa’daki kulüplerde ise insana dayalı düzen kalmadı. Orada sistem işliyor.
Çünkü sistemin olmadığı yerde, insanların borusu öter. Bazen başkanlar, bazen hocalar, genellikle de futbolcular söz sahibidir. Burada en büyük önem, takımların gerçek sahipleri taraftarlara düşüyor. Taraftar yeni transfer değil, önce sistem talep etmelidir. Büyük paralar alan ancak yatan eski yıldızlar değil, A takıma geleceğin gençlerini kazandıran bir alt yapı istemelidir. Kulüp için harcanan her kuruşun hesabını yeri geldiği zaman sormalıdır. Ancak bunları yapabildiğimiz zaman, bu sistemi oturtabildiğimiz zaman başarıyı yakalarız. Yoksa günü yaşar, sorunlarla boğuşmaktan bir adım yol alamayız.