Duyarlı bir esnaf arkadaşım beni arayıp; Kaleiçi’nde kötü kıyafetler içinde yarı çıplak dolaşan bir bayanın durumunu anlatmıştı.
Ben de görmüştüm defalarca. Sadece üzülmüştüm onun durumuna.
Geçen haftalardaki bir yazımda; üzülmekle değil bir çare bulmakla yardımcı olunabileceğimizi yazmıştım.
Sokak kedilerine ve köpeklerine bile yardım eden onlarca hayırsever insanlar, dernekler ve Belediyelerimiz var demiştim.
O İNSAN
Evet, o insan, o bayan bizim sokaktan geçti gitti. Oturdu, sessiz sessiz bir sağa bir sola bakındı ve kalkıp gitti.
Bilinsin ve anlaşılsın diyerek bir fotoğrafını çekmek zorunda kaldım. Üzerindeki kıyafetten de belli gerçekten de ne durumda olduğu.
DEMEM O Kİ
Kaleiçi’nde dolaşan zabıtalarımız, sivil ve resmi polislerimiz var ama onların bu işlere bakacaklarını zannetmiyorum.
Çünkü kimse artık “duygusal” davranmak istemiyor!
Temizlik işçisi bile “mesaim başlamadı” ya da “benim bölgem değil” gibi sözlerle görevini savuşturabiliyor!
Polis ve belediyenin “kör kameraları” var her bir köşede; attığımız her adımı, konuştuğumuz her kişiyi gizli ve açıktan devamlı kayıt ediyorlar!
Ama ne fayda?
Bu kameralar; ne bayrakçı, ne simitçi, ne hanutçu, ne hurdacı ve ne de kağıt toplayıcılarını “tespit” edip; onlara anında müdahale edilmesini sağlayamamaktadırlar.
Onları görmeyen bu kameralar gibi görevden kaçan bazı ekipler yüzünden bu “zavallı kadın” her gün Kaleiçi sokaklarında gezmektedir.
Turistler; “Neden buranın belediyesi veya herhangi bir bakanlığı veya sağlık kuruluşu bu bayanı alıp tedavisini yaptırmamaktadır” diye sormazlar mı?
ÇOK YAZIK
Yıkık dökük, harabe olmuş Kaleiçi konakları arasında; onlar kadar perişan bir kadın avare avare dolaşmaktadır.
En turistik bir kentin görüntüsü böyle mi olmalı?
Lütfen bu kadınımıza Devlet ve Belediye olarak, vatandaş olarak sahip çıkalım.
Teşekkür ederim.
::::::
KALEİÇİ NEREDE?
Bence Avrupa gezmemiş hiçbir bürokratımız yoktur.
Ben olsam; yetkim de olsa; derim ki:
“ Avrupa da yollar böyle, Türkiye de böyle olsun.
Avrupa da otobüsler ter temiz ve saatinde hareket ediyor. Neden benim şehrimdeki otobüslerde öyle olmasın?
Metro başlarında ve kavşaklara konulan “şehir haritaları” ne kadar güzel ve faydalı. “ You are here” yani “siz buradasınız” diye yazmışlar. Bu haritaya bakan birisi hiç kimseye yol sormadan tüm şehri dolaşabilir. Neden benim de kentimin sokaklarında böyle faydalı şeyler konulmasın ki?” derim.
…
Gidilecek, gezilecek yerleri gösteren “yön levhaları” o kadar sıktır ki; dediğim gibi siz hiç kimseye yol sormadan şehirden şehre gidebilirsiniz.
Bizde şehir içinde ve dışındaki levhalara bakan yandı!
Sormadan yolunu bulana helal olsun dersiniz.
Kaleiçi nerede?
Kaç tane yön levhası gördünüz ki; Kaleiçi’ni göstersin.
Kalekapısı’nda ve dönerciler çarşısı önünde öyle saçma sapan levhalar var ki şaşarsınız.
Ama Kaleiçi’ni gösteren yoktur.
Balbeyi, Lara’yı, müzeleri gösteren hiç levha gördünüz mü?
KALEİÇİ’NDE TRAFİK VE PARK SORUNU
Kaleiçi’ne otosuyla giren veya gezerek giren bir kişi; sormadan gideceği yeri bulması mümkün değildir.
ANET diye bir belediye kuruluşu; bereket versin girerken para almıyor ama çıkarken afetmiyor!
“Para…para…para”
Bisikletliden, motordan para almadığı için onların da ne girmesine ve ne de çıkmasına karışmıyor. “Bariyer kolu” onlara tam bir engel oluyor!
YANİ
O kadar para toplayan bu kurum;
Önce kendi kulübesinin içini ve dışını bir yenilesin.
Sonra; ciddi ve güzel bir trafik planı yapsın. Nereden girilir, nereden çıkılır; gerekirse her sokağa “yön levhaları” koysun.
Park yapacak yerleri belirlesin.
Resmi ve özel park yerlerini işaretlesin.
Okul bahçeleri bomboş duruyor. Oraları park sorununa bir alternatif olarak “oto park” yeri yapsın.
Kaleiçi’nde trafik karmaşasına bir son verilsin.
Hızlı giden ve gürültü yapan motorların sahipleri uyarılsın.
Kaleiçi Kaleiçi olsun.
Huzur olsun.
Huzur veren de huzur bulsun.
::::::