ANTALYA ‘SEKARET’TE
Ülke geneli siyaset ve gece yarısı kanun tasarısı önerisini tartışsa da biz Antalya’nın gündemini ne gece yarısı tasarısına ne de terör ve siyasi gerginliğe teslim edemeyiz, etmemeliyiz. Zira Antalya ‘sekaret'te!.. Peki; Antalya’nın sekaret'te olduğunu görenler yapılması gerekenlere dair ne yapıyor? Sekerât; ölüm sarsıntısı ve sarhoşluğu demektir. Ölüm sarhoşluğu kişinin aklını ve salim düşüncesini kaybetmesine yol açabilir. Kişiyi ne yaptığını ve ne söylediğini bilmez duruma düşürebilir. Bu açıdan kendisinde ölüm belirtileri görülen hastaya veya sekerâta girdiği anlaşılan kişiye iman ve inanç yapısını bozmadan ruhunu teslim edebilmesi için yardımcı olunmalıdır. Sekerâta giren hastaya yapılması gereken sünnetlerin birinde dendiği gibi; Sekerâta giren hastanın yanında yüksek sesle konuşulmaz ve tartışılmaz. Sevdiği bir kişi tarafından kendisinin duyacağı şekilde tatlı bir fısıltı ile ve yumuşak bir dil ile Kelime-i Şehâdet veya Kelime-i Tevhid getirilir. İşte bu sessizlik bana sekaret haline girmiş Antalya adına adeta el birliği ile yaptığımız uygulamayı anımsattı. Adeta ölüm döşeğindeki hastaya denen ve geleneksel olarak yapmamız gerektiği gibi sessizce 'sela' okunmasını bekler gibiyiz. Öldüğümüze ikna olmayı mı bekliyoruz? Yoksa sadece ben mi böyle düşünüyorum? Antalya'nın tarım, turizm, ticaret ve siyasetinin erkleri sesinizi duyamıyorum? Meclisin kapısında “ÖLÜYORUZ!” demek için neyi bekliyoruz beyler? Cenaze namazını mı?