DEĞERLERİMİZİ NEDEN DEĞERSİZLEŞTİRİYORUZ?

Yayınlanma: 15.12.2016 07:01 Güncelleme: 15.12.2016 07:01

Osmanlı’dan günümüze kadar baktığımızda ülkemizin gerek bilimde, gerek sosyal hayatta, gerekse siyasette ülkesine, milletine faydalı olan kim varsa bir yolunu bulup toplum olarak etkisini azaltma, yok etme adına çabalar sarf etmişiz. Kimilerinin değeri vefatından sonra, kimilerinin değeri ülkemizi terk edince anlamışız… İş işten çoktan geçmiş ama birler bu tarihe not düşen sayfaları tekrarlamaktan vazgeçmemişiz. Değerlerini bu kadar değersizleştiren toplum var mı diye sorarsanız, eğitimin, bilimin ışığını tutanları yok edenler arasında bana göre baş sırada yer alacak kadar çok hikayeler yazmışız. İşte onlardan biri de rahmetli Prof. Dr. Türkan Saylan… Geçtiğimiz gün doğum günüydü… Çağdaş eğitimle bilimin ışığında yetiştirdiği gençler bıraktı geriye… Kanser hastası olduğunda bile dimdik ayakta durmaya çalışırken Ergenokon’dan yargıladık… Yetmedi yerden yere vurarak, hakaretler sarf ettik… Şimdilerde ise 19 Haziran 1999 tarihinde o dönemin en önemli televizyon programlarından biri olan Siyaset Meydanı’ndaki konuşmaları, geleceğe dair görüşleri herkesi hayrete düşürüyor. Sosyal medyada adeta beğeni rekoru kıran Türkan Saylan’ın bu konuşması tam 17 yıl önce yapılmış. İşte Türkan Saylan’ın anlattıkları: 17 YIL ÖNCE BUGÜNÜ ANLATMIŞ “Ben bütün Türkiye’nin bu bantları dikkatli dinlemesini, değerlendirmesini istiyorum, bizim değerlendirmemiz yanında. Bu inanılmaz bir olay ve işte giyimiyle kuşamıyla ifadesiyle ben de hekim olduğum için ciddi bir şekilde yorumluyorum. Ortada ciddi bir sağlık sorunu mevcut olan bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ele geçirileceği konusunda talimatları var. Ben bir öğretim üyesi olarak bunun ürünlerini her zaman görmek durumundayım. Öğrencilerimizin nasıl çeşitli okullarda, çeşitli evlerde nasıl beyninin yıkandığının, böyle bir bilim kurgusal bir olayın içerisine çekildiğini, en akıllarının en çalışkanlarının nasıl kafasını farklı yönlere götürmüş, bir takım çelişkiler içinde olan ve geleceğin dünyasını ele geçirmek için böyle bir insanın peşinden sürüklenen değerli insanlarımız çocuklarımız olduğunu görüyorum her zaman için. Ve adeta şu anda da düşündüm, belki de bütün Türkiye’de yaralı gençlerimiz, yaralı insanlarımız var. Bu cemaatin içine çekilmiş ve oralarda beyni yıkanmış çocuklarımız. Belki de hani işkence rehabilitasyon merkezi gibi, olay kapandıktan sonra bu gençlerin rehabilitasyonu için bir kurumun oluşturulması gerekir diye düşünüyorum. YAŞANMIŞLIKLAR Bir örnek vermek istiyorum. Bundan uzun yıllar evvel Fatih’te fen liselerine el attılar. Çünkü en akıllıları burdaydı.ve özel fen lisesine TÜBİTAK tarafından Atatürk konulu bir konferans vermek üzere gönderilmiştim. Aradım, buldum bu yeri. Ve o zamanlar çok izbe bir yerdi. Hiç hazırlık değiller de ve ben çocukları topladım. Atatürk konusunda bazı şeyler o sırada. Hepsi erkekti küçük çocukların. Dedim ki ‘hepiniz erkeksiniz karma okul değil burası. Ne yapacaksınız çocuklar üniversiteye gidince?’ diye bir şaka yaptım. Konuşmamın sonunda bir çocuk geldi yanıma. Usulcacık sokuldu. Adeta sarılmak istercesine. Hocam dedi güzel şeyler anlattınız ama siz biliyor musunuz biz çok başarılıyız, çünkü hiç kız yok aramızda. Kızlar şeytandır. Onlar aramızda olmadığı için başarılıyız. Şimdi kızların şeytan olduğunu öğrenen bir çocuğun bilim kafası nasıl gelişebilir, hayata nasıl uyum sağlayabilir, nasıl Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik, demokratik düzenine uyum gösterebilir? Ve nasıl kolaylıkla cumhuriyet, Atatürk düşmanı olabilir? Yine öğretmen liselerinden bir tanesinin öğrencilerinin belli bir demokratik modern dershaneye kayıt edildiğini öğrendik, duyum aldık. Baktık ki çocuklar buralara para ödüyorlar, makbuz alıyorlar ama oralara devam etmiyorlar. Allah Allah ne var bunun arkasında dedik!!! DEVLET YAPILANMASI Meğer çocuklardan aldıkları makbuzları ilerde kullanmak üzere bu kuruluşun, bu cemaatin özel eğitim yerlerinde eğitiliyorlar, çünkü askeriyeye girecekler. Orada başvurdukları zaman o makbuzları gösterecekler. Türkiye’nin böyle her tarafının sarıldığını gözümüzün önünde görüyoruz. Bu dış ülkelerde de geçerli. Biz eğitim kanalıyla bu çocuklarla karşılaşıyoruz ve ilk sorduğumuz hangi lise? Burs vermek için özellikle karşılıklı görüştüğümüzde hangi okulda okudun? Hangi dershaneye gittin? Peki bu dershaneden sonra yatılı mı okudun burada? Evet, hayır. Peki kampa da girdin mi? Artık kampa girmiş bir ay 2 ay girmiş o çocuk artık tamamen burada biraz önce dinlediğimiz kasetteki bilgilerle ideolojiyle yetişmiş, gizli olarak Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı ama görünüşte hiçbirini göstermeyen kılık kıyafet itibariyle bir ipucu vermeyen halde karşımızda. Ama gerçekten kafaları son derece karışmış. Her birinin eğer yapısında da varsa bir psikopatiyle zaman içerisinde ortaya çıkacağı bir durum var. Bu çok vahim. Bunlar doktor oluyorlar, bunlar biraz önce söylendiği gibi vali, kaymakam, polis oluyorlar. Bunlar öğretmen oluyorlar en büyüğü. O yüzden biz söylüyoruz şimdi artık yılların deneyimi ile öğretmen yetiştiren kuruluşlar siyasetçi yetiştiren kurumlar, yönetici yetiştiren kurumlar son derece tehlike altında. Bu insanların kuşatması altında. Çünkü bu çocukların çoğu çok yetenekli çünkü ta kaynaklarından bulunarak getirilen özel eğitimden geçirilen çok yoksul çocuklar. Dolayısıyla para açısından, yurt bulma açısından, kitaplarını alma açısından buraya muhtaç, böyle bir kuruma muhtaç. Kolaylıkla içine giriyorlar. Daha sonra bu öğretiden geçenle, hatta abiler, ablalar bu çocukları eğitiyorlar. Öyle dayak, kötek işkence falan yok. Tamamen dinsel ögeleri kullanarak ya da din dogmalarını kullanarak bu çocuklar bir şekilde yakalanıyorlar. Örneğin yanlış yapan çocuk Allah tokadı diye bir ceza görüyor.  Bu Allah tokadı elinden kaleminin düşmesi, ayağını sürtmesi, kapıya çarpması ve böylece kendisini kötü işler yapmış, onlara uyum sağlamamış cezalandırılmış çocuklar olarak görüyorlar. Ruhsal bunalımlar içerisinde yaşıyorlar. Böyle insanlarla sürekli biz karşı karşıyayız. Ve eğer Türkiye, çağdaş, laik bir ülkeyse ve eğer bu insanlarımızın hepsinde biraz akıl varsa madalyonun ön yüzünü değil arka yüzünü görmek zorundalar. Bu bilimkurgu olayının bir yerde durması gerekiyor. Ama en önemli zarar siyasetçilerden geliyor.   ÖZBEKİSTAN’A DARBE Çünkü siyasetçiler Cumhuriyet’in temel ilkelerini sadece bir yemek ismi gibi okuyup, hangi tarikattan hangi cemaatten o alırız kaygısını taşıdıkları için her zaman bu insanlarla bir şekilde temas kurma yarışı içerisindeler. Her siyaset grubunda bu mevcut. Ve dolayısıyla iyi tarikatlar vardır diyebilen siyasetçilerimiz de karşımızda. Bunun bir şekilde çözülmesi lazım. Bu olayın ne boyutlara vardığının bilinmesi gerekiyor. Son olarak bizim birçok Özbekistanlı öğrencimizi bir anda geri çektiler.2 dersi kalmış mezun olmaya yakın çocuklar bildiğiniz gibi Özbekistan’da bir büyük darbe teşebbüsü oldu oranın başkanına ve bunu Fetullahçılar desteklediler ve bu bugünkü gazetede mevcut. 1000 tane Özbek öğrenciyi geri çektiler anında ve Özbekistan’da bütün Fetullah okullarını ayrıca Türk okullarını kapattılar. Yani bu iş öylesine sarmış ve öylesine yanlışlar yapılıyor ki sadece Türkiye’nin içini değil, ülkeyi dışardan da tehlikeye sokan bir örgütlenme aşaması içerisinde sürüp gidiyor. HERKES TEHDİT ALTINDA Belki abartılı olacak ama bir zamanlar Rusya’daki Rasputin’in davranışlarıyla paralellik görüyorum bu olayın içinde. Yani bir yerlere hakim olmak bilim kurgu filmlerindeki gibi. Hani birileri geliyor dünyayı fethediyor sonra bir anda boşalıyor olay. Böyle bir sonuç bekliyorum. Yani bir yerde bu işin Balon gibi sönmesini düşünüyorum. Çünkü bir sürü mağdur insan var ortada. Ve hiç kimse konuşamıyor. Herkes tehdit altında… Bugünkü konuşmadan sonra bizim başımıza ne gelecek bilmiyor!”   UNUTMA Üniversitelilere aylık 1.300 TL İŞKUR, üniversiteli gençlere deneyim kazandırmak için başlattığı eğitim programını 81 ile yayacak. Çalışma saatleri derslere göre belirlenecek, aylık bin 300 TL ödenecek.Kendilerine en yakın İŞKUR birimine giderek başvuruda bulunan gençler, okul saatlerine göre işverenle birlikte çalışma saatini belirleyebilecek. İsteyen üç ay isteyen daha uzun süre çalışabilecek. Program kapsamında iş tecrübesi edinecek olan gençlerin kredi ve bursları kesilmeyecek.   GÜNÜN SÖZÜ Seni sürekli diğerlerinden farksız kılmaya çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermektir. Bu savaş bir kez başladı mı hiç bitmez. E.H. Cumming GÜNÜN FOTOSU #simdiantalyazamanı

Devamını Okumak İçin Tıklayınız