Olan Antalya’nın onuruna ve marka değerine oluyor

Yayınlanma: 14.07.2025 00:22 Güncelleme: 14.07.2025 00:22

Antalya Türkiye’nin yalnızca bir kenti değil; yüzümüzdür, vitrinimizdir, dünyaya açılan kapımızdır. Her yıl milyonlarca turistin indiği, milyarlarca doların döndüğü, tarımdan ticarete, sanayiden diplomasiye kadar onlarca alanda Türkiye’nin temsil edildiği stratejik bir merkezdir. Bu nedenle Antalya’da yaşanan her gelişme, yalnızca yerel bir olay değil; ulusal ve hatta uluslararası itibar meselesidir. Ve bugün, Antalya’nın adı, yolsuzluk, rüşvet ve irtikap suçlamalarıyla aynı cümlede anılıyor. Kentin siyasi yönetiminde yaşanan sarsıntılar, sadece kişilerle sınırlı değil, doğrudan kurumsal yapıya ve şehrin kimliğine zarar veriyor. Her şey Manavgat Belediyesi’ndeki bir kamera kaydıyla başladı. Baklava kutuları içinde taşınan paralar, önce başkan yardımcısını, ardından belediye başkanını hedef tahtasına oturttu. Kamuoyunun nefesi daha yerine oturmadan, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı benzer suçlamalarla görevden alındı, tutuklandı. Olayların mahiyetini yargı kararı belirleyecek. Ancak Antalya halkının zihninde, kalbinde ve itibarında şimdiden onarılması zor bir hasar oluşmuştur. Turizmde öncü, tarımda merkez, dış ticarette geçiş noktası olan bir şehir, yöneticilerinin adları yolsuzlukla anıldığında yalnızca iç kamuoyunda değil, dış dünyada da itibar kaybeder. Bugün Antalya’daki otel yatırımlarıyla ilgilenen yabancı sermaye temsilcileri, hukuk sürecini değil, “güven duygusunu” izliyor. Bugün bir çiftçi ihracat bağlantısı kurduğunda karşı tarafın ilk sorduğu, “Belediye başkanlarınız neden tutuklandı?” oluyor. Çünkü dünyada hiçbir ekonomik ilişki, güvenin yerini tutamaz. Ve şu an Antalya’nın en büyük eksiği ne para, ne proje, ne de plan… En büyük eksiği: GÜVEN. Yüce Türk Yargısına düşen en önemli görev, bu süreci adil, tarafsız ama aynı zamanda hızlı ve net bir şekilde tamamlamaktır. Bu sadece bir hukuki dava değil, Antalya’nın kaderidir. Ne bir suçlu cezasız kalmalı, ne bir masum zan altında bırakılmalı. Ama en önemlisi, bu kentin ismi daha fazla lekelenmemelidir. Yargının karar süreci geciktikçe, şehir daha fazla belirsizliğe sürükleniyor, siyasi dedikoduların, komplo teorilerinin ve güvensizlik ortamının içinde boğuluyor. ÖNCE KONKORDATO SONRA AMERİKA Bir yanda kamu otoritesinin sarsılması, diğer yanda özel sektörün çöküş hikayesi. İbrahim Kocademir ismi, Antalya iş dünyasında uzun yıllardır bilinen, güven duyulan bir figürken; 25 Haziran’da konkordato ilan edip ertesi gün yurt dışına çıkması, arkasında onlarca mağdur, milyonlarca liralık alacak ve devasa bir soru işareti bıraktı. Üç aylık konkordato koruması altında, icralar durdu, çekler yazılmadı, şikayetler ertelendi. Ama hikayeler çoğaldı: – Villasını yok pahasına satıp ödeme bekleyenler, – Lüks aracını teminat olarak bırakanlar, – Kıymetli saatini “yarın öder” umuduyla teslim edenler... Ve bugün hala bazıları “25 yıllık dostumdu” diyebiliyor.  Peki dostunuz konkordato ilan ederken siz neredeydiniz? Bu kadar para dönerken, bu kadar mal el değiştirirken kimse “Bu sermaye nereden geliyor?” sorusunu neden sormadı? Antalya'nın ticari zekası neredeydi? Muhasebeciler, finans uzmanları, bankalar bu akışı neden görmezden geldi? MASAK bir gün harekete geçerse, bu hikayeden sadece bir şahıs değil, belki de bir düzen çıkar. SONUÇ İster belediye başkanları, ister iş insanları olsun; iki olayda da ortak bir tema var: Kontrolsüz güç, denetimsiz para ve sessizlik. Ne kamu yönetiminde denetim işliyor, ne özel sektörde risk kontrolü. Ve herkes “Ben de mağdurum” diyerek sıyrılmaya çalışıyor. Hayır! Bu şehirde yaşamak yalnızca ekmek kazanmak değil, sorumluluk almaktır. Eğer kentinizin üstüne kara bulut çökerken güneş gözlüğünüzle seyrediyorsanız, yarın “ben bilmiyordum” deme hakkınız yoktur. Antalya yalnızca yaşadığımız şehir değil, aynı zamanda temsil ettiğimiz değerdir. Bugün o temsil zarar görmüştür. Hem kamuda hem özel sektörde ciddi bir ahlaki aşınma, denetim eksikliği ve sistemsizlik ile karşı karşıyayız. Artık mesele bir başkanın suçu ya da bir iş insanının kaçışı değil. Mesele: Bu şehrin nasıl yönetildiği, nasıl denetlendiği ve nasıl temsil edildiğidir. Suçlu cezasını çekmeli. Masumlar aklanmalı. Ama hepsinden önce, Antalya’nın onuru korunmalıdır. Çünkü biz bu şehirde yalnızca yaşamıyoruz…  Biz bu şehri dünyaya temsil ediyoruz.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız
#antalya #marka değeri #itibar