SOKAKTA BİRLİKTE BÜYÜDÜK
80' li yıllarda mı büyüdünüz? Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları, ve kesinlikle hava yastıkları yoktu. Ön koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi. Bebek yatakları ve oyuncaklar renkliydi ya da en azından kurşunlu, muhtelif, zehirli maddeler ile boyanmıştı. Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerinin ve kimyasal ev temizleyicilerinin üzerinde, çocuk kilitleri yoktu... Kasksız bisiklete biniliyordu. Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan veya muhtelif başka kaynaklardan su içiliyordu... Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı, hava kararmadan önce eve dönmekti. Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. Okul öğlen bitiyordu... Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu. Kendimizden, başka kimse sorumlu değildi. Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı. Çünkü hep dışarıda oynardık, aktif olarak... Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... Aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu. Playstation, Nintendo 64, X boxes, video oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız, Dolby surround, cep telefonumuz, bilgisayarımız, internette chat odalarımız YOKTU. Onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!! Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp, hatta çalmayarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk! Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan! Nasıl mümkün oluyordu bu? Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu. Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse psikoloğa ya da pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu. Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı ve bunlar ile birlikte yaşamayı öğreniyorduk. Sokakta yanımızda oynayan arkadaşımızın ismini bilirdik. Soyu, sopu bizi ilgilendirmiyordu. Birlikte gülebiliyorduk ya bunlar yeterdi bizlere... Kişiliklerimiz gelişirken sokaklarımızda, kardeş oluyorduk, candaş oluyorduk beştaş oynarken... Şimdi çocuklarımızı sokağa bile çıkaramazken, evlatlarımız soruyor bize "Nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardınız anne?" Yanıtım basitti: "Güzel ve mutlu yaşarken arkadaşımız yüzümüze bakarken ayna olduk, birbirimize..." Sokakların yasaklandığı ülkemde, biz sokaklarımızda birlikte büyüdük! İyi hafta sonları.