SOVYET ESİNTİLERİNDE KÜLTÜR BAŞKENTİ: MOSKOVA

Yayınlanma: 18.10.2015 11:20 Güncelleme: 18.10.2015 11:30

Gezi köşemizde bu hafta kendine has kültürü, tarihi ve devrim geçmişiyle Dünya'nın görülmesi gereken eşsiz şehirlerinden biri olan Moskova'dayız... Tolstoy ve Dostoyevski gibi edebiyat tarihine ismini altın harflerle yazdıran edebiyatçıları, Dünya siyasi tarihinde önemli bir yeri bulunan Lenin'i yetiştiren toprakları, Sovyetlerin esintisini hiç kaybetmeyen kültür başkenti bu şehri bin bir heyecanla gezmeye başlıyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda gezi köşemizde Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük kentlerinden biri olan New York'u, sizler için kaleme almıştım. Gökdelenleri ve meydanlarıyla ünlü New York'tan ayrılmak kolay olmamıştı. New York'tan sonra rotamızı Türkiye yerine Rusya'nın başkenti Moskova'ya çevirmeye karar verdik. Sovyet Devrimi'nin izlerini görmek, Kızıl Meydan'da Lenin'e selam vermek ve Tolstoy, Dostoyevski gibi Dünya edebiyatçılarının yaşadıkları yerleri ziyaret etmek bize son derece heyecan veriyordu. Çok fazla düşünmeden Moskova'ya doğru yola çıkmak için uçak biletlerimizi aldık. Rus havayolları Aeroflot ile yaklaşık 11 saat süren yolculuğun ardından Sheremetyevo Havalimanı'na indik. Daha havalimanına iner inmez bizi karşılayan soğuk havadan kar yağışının başlamak üzere olduğunu anladık. Yanılmadık da... Öğlen saatlerinde indiğimiz Moskova'da akşam saatlerinde kar yağışı başladı. İlk günümüzü dinlenerek geçirdikten sonra ertesi sabah kendimizi yollara attık. İlk rotamız görmeyi dört gözle beklediğimiz Kızıl Meydan... MASAL KİTAPLARI GİBİ... Meydana girer girmez göze çarpan ilk yapı görkemi, rengarenk kubbeleri ve heybeti ile Aziz Vasili Katedrali oluyor. 1555-1561 yılları arasında Korkunç İvan tarafından yaptırılan katedralin sekiz kubbesi, kazanılan sekiz zaferi sembolize ediyor. En uzun kulesi 65 metre yüksekliğinde olan katedrali tasarlayan İtalyan mimarın, daha sonra aynısını tekrar etmemesi için kör edildiği rivayet ediliyor. 1561 yılında ibadete açılan yapı bugün müze olarak kullanılıyor ve turistlerden büyük ilgi görüyor. Meydanın bir diğer tarafında da GUM adı verilen dev bir alışveriş merkezi bulunuyor. Rusya'ya has ürünleri bulabileceğiniz GUM'un hemen arkasında da yerel ürünlerin satıldığı pazarlar bulunuyor. Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri olan Moskova'da nispeten ucuz ürünleri buralarda bulabilirsiniz. Hiç şüphesiz meydanın en çok ilgi gören yapısı Kremlin Sarayı... Günümüzde hala Devlet Başkanı Putin'in kullandığı Kremlin Sarayı, hükümet dairelerine de ev sahipliği yapıyor.1147 yılında yaptırılan bu sarayın surları görenleri kendine hayran bırakıyor. Surların hemen önünde Rus Devrim tarihinin lideri Vladimir İlyiç Lenin'in mozolesi bulunuyor. Sarayı ziyarete gelen turistler, Lenin'in mozolesine çiçek bıraktıktan sonra ziyaretlerine devam ediyor. LENİN'İN KÜTÜPHANESİ Kızıl Meydan'ı ziyaret etmişken, meydanın hemen arkasında bulunan ve dünyanın üçüncü büyük kütüphanesi sıfatını taşıyan Rusya Devlet Kütüphanesi'ni ziyaret etmemek olmazdı. 1925-1992 yılları arasında Lenin SSCB Devlet Kütüphanesi adıyla anılan bu kütüphanede 17 milyonu aşkın kitap bulunuyor. Ayrıca 1925-1991 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde (SSCB) basılan tüm kitapların birer kopyasının da bulunduğu kütüphanenin önünde Rus edebiyatının önemli ismi Dostoyevski'nin heykeli yer alıyor. USTALARI ZİYARET Moskova'nın edebiyata düşkün olan kişiler için yeri çok farklıdır. Ben de edebiyata olan düşkünlüğümden dolayı Moskova'yı hep ziyaret etmek istemişimdir. En büyük hayalim "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür; bir orman gibi kardeşçesine..." diyen büyük usta Nazı Hikmet'in mezarını ziyaret etmekti. Novodevichy Mezarlığı'nda yatan Nazım Usta'nın karlar içinde kalmış mezarı, bambaşka duygular uyandırdı bende. Nazım'ın en sevdiğim şiirlerinden biri olan Rüzgara Karşı Yürüyen Adam figürünün olduğu mezar taşına uzun süre bakakaldım. Nazım'la birlikte Rus edebiyatının çok önemli isimlerinin mezarlarını da burada ziyaret edebilmek mümkün. Anton Çehov, Mikhail Bungakov, Tolstoy ve Gogol gibi isimler de bu mezarlıkta yatıyor. ARBAT CADDESİ Moskova'nın tam ortasından geçen ve trafiğe kapalı olan Arbat Caddesi'nin adını Moskova'ya gitmeden önce sıkça duymuştuk. Bizdeki İstiklal Caddesi'ni anımsatan Arbat Caddesi, sağlı sollu restoranlar, kafeler, dükkanlar ve sokak sanatçılarından oluşuyor. Kalabalık olmasına rağmen sessiz ve huzurlu olan bu cadde ilginç bir şekilde sıcak karşılıyor insanları. Cadde boyunca Rusya'ya has lezzetlerin tadına bakabilir, kafelerde oturup içeceklerinizi yudumlayabilir, sokak ressamlarından birine portrenizi çizdirebilir ya da müzisyenlerin neşesine ortak olabilirsiniz. Arbat Caddesi'nin en önemli özelliklerinden bir diğeri de aşırı derecede pahalı olan Moskova'nın diğer yerlerine nazaran daha ucuz olmasıdır. Tavsiyem, buraya kadar gelmişken Rusya'nın ünlü Matruşka bebeklerinden almadan sakın dönmeyin... Moskova'da kalabileceğimiz zaman sınırlı olduğundan alelacele gezdiğimiz yerleri elimden geldiği, kalemim döndüğünce anlatmaya çalıştım.Burada geçirdiğim iki gün içerisinde edindiğim izlenimlerden en önemlisi Rusça bilmeden Rusya sokaklarında dolaşmak gerçekten çok zor... İngilizce bilen insan bulmakta gerçekten zorlanıyorsunuz. Belki de bilseler de konuşmuyor, yardım etmek istemiyorlardır. Orada geçirdiğimiz süre boyunca neredeyse hiç kimseden yol tarifi alamadık. İnternet sağolsun, gidebildiğimiz yerlere internet sayesinde gittik. Ancak şu bir gerçek ki, Moskova mutlaka görülmesi gereken şehirler listesinde üst sıralarda... Bu hafta da gezi köşemizin sonuna geldik... Önümüzdeki hafta Rusya'nın bir diğer mükemmel şehri St. Petersburg'u satırlarımıza taşıyacağım. Haftaya görüşmek dileğiyle...    

Devamını Okumak İçin Tıklayınız