'Yanan yerlere badem, zeytin, ceviz dikme fikri, bilimsel gerçeklikten uzak'

Yayınlanma: 08.07.2025 11:48 Güncelleme: 08.07.2025 11:48

Orman yangınlarında kızılçam yerine badem, ceviz, zeytin fidesi dikilmesi tartışmaları devam ediyor.

EGE ve Akdeniz'deki orman yangınlarında yok olan alanlara kızılçam yerine badem, ceviz, zeytin fidesi dikilmesi yönündeki tartışmalara değinen Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nden Dr. Yasin İlemin, "Kızılçamın yetiştiği nispeten yüksek tepelere zeytin, ceviz, badem fidesi dikmek yaz boyunca bu ağaçların bakımlarını yapmak, onları sulamak demek. Kızılçam kendiliğinden yetişen, yaz kuraklığına dayanıklı, yangına rağmen hiç müdahale edilmese bile 3 yıl içinde kendini toparlayan bir bitki örtüsü. Yanan yerlere badem, zeytin, ceviz dikme fikri, bilimsel gerçeklikten uzak" dedi. Akdeniz ve Ege bölgelerindeki orman yangınlarıyla ilgili açıklama yapan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Biyolojik Çeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Dr. Yasin İlemin, kızılçam düşmanlarının yine ortaya çıktığını söyledi. İnsanlığın, Rift Vadisi'nden çıkıp Afrika dışına daha ulaşmadan, kızılçam ormanlarının buralarda kendiliğinden yetiştiğini dile getiren Dr. Yasin İlemin, “Kışları bol yağışlarla beslenip 6 ay yaz kuraklığını atlatırlar. Bu ormanlarda Akdeniz endemiği bitki türleri ve nadir yaban hayatı barınıyor. Yanan yerlere, dağa tepeye badem, zeytin, ceviz dikme fikri bilimsel gerçeklikten uzak fikirler. Kızılçamın yetiştiği nispeten yüksek, ovalardan uzak tepelere zeytin, ceviz, badem fidesi dikmek yaz boyunca bu ağaçların bakımlarını yapmak, onları sulamak demek. Bu işlere sulama suyu yetmeyeceği gibi yapılan tüm yatırımlar da boşa çıkar" diye konuştu. KIZILÇAM BU TOPRAKLARIN EN KADİM AĞAÇLARINDAN BİRİ O dağlarda ve tepelerde kanaatkar kızılçamın kendiliğinden yetiştiğini belirten Dr. İlemin, “Doğanın kendisi kış yağmurları ile kızılçamı besliyor ve yazın hiçbir sulamaya gerek kalmıyor. Kızılçam ormanları Doğu Akdeniz Havzası'nda kendiliğinden yetişen, yaz kuraklığına dayanıklı ve yangına rağmen hiç müdahale edilmese bile 3 yıl içinde kendini toparlayan bir bitki örtüsü. Biz bunu Muğla yangınlarında aktif olarak da gözlemledik. Kızılçamlar iddia edildiği gibi Anadolu'ya Marshall yardımı sonucu 1947'de dikte edilen bir ağaç türü de değil. Bu toprakların en kadim ağaçlarından biri. General Marshall kısa pantolonlu çocukken de vardı. 100 bin yıl önce de vardı. Kızılçam ormanlarının Anadolu'da sağladığı ekosistem hizmetleri ile gezegene sunduğu katkılar çok büyük" ifadelerini kullandı. ORMANLARDA KENAR ETKİSİ ÇOK ARTMIŞ DURUMDA Son yıllarda yangınların çok sık yaşandığını, gelecekte daha da çok yaşanacağına vurgulayan Dr. Yasin İlemin, “Ormanlarımızda kenar etkisi çok artmış durumda. Kenar etkisi, insan faaliyetlerinin doğal alanların kenarlarına daha çok sokulmasıdır. Diğer bir ifade ile insan ayak izi ormanlarımızı derinlemesine etkiliyor. İnsan kullanımı, bakımsız enerji nakil hatları, artan sıcaklık ortalamaları ve sayısız insan kaynaklı nedeni üst üste koyduğumuzda, her yangın döneminde kaotik senaryo ile karşılaşıyoruz. Yangın müdahale araçlarının sayı ve niteliği evet önemli. Öte yandan yangın öncesi alışkanlıklarımızı artık değiştirmemiz gerekiyor. Yerleşim ve doğal alanlar arasında keskin sınırlı tampon bölgeler oluşturmamız şart" dedi. 'HER YIL DAHA BÜYÜK KAOSLARA UYANACAĞIZ' Doç. Dr. Okan Ürker'in de her fırsatta dile getirdiği 'yangın yakıt depoları'nın dolmasına fırsat verilmemesi gerektiğini ifade eden Dr. İlemin, “Agresif yangın söndürme stratejisi uzun vadede daha büyük yangınlara zemin hazırlıyor. Yangın sezonu dışında çıkan yangınların yavaşça ve kontrol altında yanmasına müsaade etmek gerekiyor. Çünkü kızılçam ormanları milyonlarca yıldır yangınla birlikte gelişen ormanlar. Bu orman tipinin doğasında zaten yangın var. Tek yapmamız gereken doğayı daha iyi okumak, aksi takdirde gelecek yıllarda, ormanlarımızı ve yaban hayatımızı geri dönüşsüz şekilde kaybedeceğimiz gibi insan kayıplarımız da olmaya devam edecek. Korkarım bu gidişle her yıl daha büyük kaoslara uyanacağız" diye konuştu. KIZILÇAM VE MAKİ YANGINA UYUM SAĞLAMIŞ TÜRLER Öte yandan, Kuzey Ormanları Savunması platformundan yapılan açıklamada, Çeşme'de ormanların ve sakız kokulu makilik alanların büyük bölümünün kaybedildiği belirtilerek, “Ancak kızılçam ve maki örtüsü yangına uyum sağlamış türlerdir ve yangınlardan sonra kolayca yeniden yanan alanlara geri gelmektedir. Bunun sebebi kızılçam kozalaklarının ve tohumlarının yangında zarar görmemesi, makinin de gövde ve sürgünleri yansa da köklerinin yanmaması, bir sonraki bahar 1- 1,5 metre boyunda sürgün verebilmesidir. Ağaçlandırma yerine sadece yanan alanın koruma altına alınması ve sonraki baharın beklenmesi ile fidanın ve çalı otsu türlerin yeniden sahaya gelmesi mümkündür. Sadece orman değil ormanın toprağı da vatandır. Yanan her orman yeniden yeşerene kadar toprağını da savunmalıyız. Savunacağız" denildi. KIZILÇAM DEĞİL, İNSANLAN YANGINLARI ÇIKARTIYOR Yangınlar nedeniyle kızılçam yerine zeytin ve meyve ağacı dikilmesi ve kızılçamı kötüleyenlere yönelik önceki yıllarda verdiği yanıtları sosyal medya hesabından yeniden paylaşan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Kızılçam değil, insanlar yangınları çıkartıyor. Akciğer kanseri için tütün ürünlerini değil de akciğeri suçlamak gibi bir yaklaşım" ifadelerini kullandı. HEMEN AĞAÇLANDIRALIM TELAŞINA GİRMEYİN Yanan ormanlar için 'Hemen ağaçlandıralım, ormana tohum atalım, herkes fidan getirsin, fidan dikelim' telaşı içine girilmemesi gerektiğini de belirten Prof. Dr. Tolunay, “Önümüzdeki günlerde yanan orman alanlarının incelemesi yapılacak. Bu kapsamda, yanan ormanlardaki ağaç türleri, ormanların yaşı, yangınların şiddeti, arazinin eğim, toprak, yükselti, bakı gibi ekolojik özellikleri incelenecek. İncelemelerden sonra yanan ormanların yeniden ormanlaştırılması için yol haritası çizilecek. Bu kapsamda yanmış kızılçam ağaçlarının üzerinde yeterince kozalak olup olmadığı, tohumların zarar görüp görmediği, tohum stoklarının yeterli olup olmadığı, makilikler ve meşe ormanlarında köklerin zarar görüp görmediği incelenmelidir. Sonrasında makilikler, meşe ormanları ve diğer yapraklı ağaç türleri korunarak restorasyon çalışması yapılmalı" diye konuştu. SONBAHARDA KIZILÇAMLAR ÇİMLENMEYE BAŞLAR Kızılçam ormanlarında ağaçlar yanmış olsa da yeterince tohum varsa tohumların dökülmesinin beklenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Yanan ağaçların kesilmesinden sonra kozalaklı dallar toprak üzerine serilmeli. Yeterince tohum yoksa yöreden toplanmış tohumlar yanan alanlara serpilmeli. Birkaç hafta sonra yanan alanlarda makiliklerin yeşermeye başladığını, sonbaharda ise kızılçam tohumlarının çimlenmeye başladığını göreceğiz. Daha önce bunun pek çok örneğini Muğla'da, Antalya'da ve diğer yanan ormanlarda gördük. Telaşla yanan ormanlara vatandaşlar olarak tohum atarsak, elimize geçen her fidanı dikersek hastalıkları ormanlara taşırız, hatta genetik kirliliğe yol açabiliriz. Dahası diktiğiniz fidanlar ormanların yeniden gençleştirilmesi sırasında sökülecektir. Şimdilik sakin olup, sadece vatandaş olarak izleme ve denetim görevimizi yapalım. Gözle görmeyen inanmaz ama gerçekten toparlamaya izin verilmesi lazım" dedi. MAKİLİK VE KIZILÇAMLAR KENDİLİĞİNDEN FİLİZLENİYOR Prof. Dr. Tolunay, 2022 Çeşme Ovacık yangınında yanan alanlarda birkaç hafta sonra yaşanan filizlenmeleri gösteren fotoğraflar ile 2019 yılında İzmir Karabağlar'da yanan ormanın sonraki süreçte yeniden yeşerdiğini gösteren fotoğrafları da paylaştı. 2021 yılında Antalya'nın Manavgat ilçesinde yaşanan, 60 bin hektar alanın küle döndüğü Cumhuriyet tarihinin en büyük orman yangınından birkaç hafta sonra, yanan alanlarda maki türü bitkiler hızla filizlenmişti.  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız
#orman yangınları #kızılçam #ağaçlandırma