YENİ TREND: VERİ GAZETECİLİĞİ

Yayınlanma: 06.06.2016 06:21 Güncelleme: 06.06.2016 06:21

Bizim mesleğimizin kökeninde şüphe yatar. Çıkacağınız yolun başlangıcı şüphedir. Mesleğe başladığımda uzun yıllar polis-adliye muhabirliği yaptığım da bilinmez, bu his sayesinde yanlış yapılan işlerin önüne geçtim, kimi zaman ödüllendirildim, kimi zaman da 'bu haberi nereden buldun' sorusuyla karşılaştım… Eskiden bilgisayar, hatta internet denilen dev arşiv yoktu elimizde. Güven duygusu içinde her yerde dostluklar kurar, haber kaynağımız olan dostlarımızı namusumuz gibi korurduk. Bunların içinde makamlarda oturanların çaycıları, adliyenin ofis boyu vardı. Onlar sayesinde belgelere ulaşır, bu belgeler doğrultusunda araştırmalarımı yapar haber haline getirirdim. Tabi ki bunlarla beraber şansımın da iyi gitmesi gerekirdi. Kimi zaman herkesin can atıp, ulaşmaya çalıştığı insanlar tam önünde durur gibi karşıma çıkardı. Bir gazeteci olarak her zaman bu konuda şanslı oldum. Artık araştırmacı gazeteci olarak tanınmaya başlamıştım. Nerede yolsuzluk, nerede ihaleye fesat karıştırma varsa, bunu gazetelerde çıkan bir fotoğraftan yola çıkarak ya da ihale ilanlarını takip ederek bulabiliyordum. Sezgilerim bugüne kadar beni hiç yanıltmadı ve hiçbir haber davasından ceza almadım. Sonra her sektörde olduğu gibi gazetecilik de teknoloji ile tanıştı. İnterneti keşfedip, doğru kullanmayı bildikten sonra ulaşamayacağım bilginin olmadığını anladım. Yeri geliyordu bir araştırma için uykusuz geceler geçiriyor, 5 binin üzerinde dosyayı tıklayıp parçaları birleştirerek habere ulaşıyordum. Bir örnek vermem gerekirse, gazetecilik yaptığım kentte ünlü bir kişi Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmuştu. Ünlü olmasının sebebi ise son hayata geçirdiği projenin Türkiye genelinde duyulmasıydı. Adaylığını açıkladıktan sonra tüm gazeteler bu kişiyle adeta röportaj yarışına girdi. Tüm röportajlarını okuyordum. Doğum tarihi biliniyor, okullar sıralanıyor ancak projeyi uygulama safhasına kadarki bölümde boşluk vardı. Hiçbir röportajda bu soru sorulmuyor, söz konusu kişi de dile getirmiyordu. Konuşulmak istenmeyen bölümü araştırmaya başladım. Şahsın internette adı geçtiği tüm dosyaları tek tek inceledim. Hakkında yapılan yorumları, geçmişte bir yerde sadece adı bile geçmişse hepsini tek tek araştırdım. Yabancı dilde anlatımları Türkçe’ye çevirdim. Aslına bakarsanız herkesin proje ile tanıdığı kişinin her dönemin adamı olduğu, Turgut Özal’dan başlayarak yurt dışında çalıştığını, öğrenciyken İngiltere’den burs aldığını, Alparslan Türkeş’i kimlerle tanıştırdığını, ülkücüler tarafından nefret edilen adam ilan edildiğini, hiçbir iş yapmadığı halde çocuklarının okuduğu yurtdışı okulları, yatlarını, evlerini, en küçük detaylarına kadar inceleyerek sorular oluşturdum. Aslında bu soruların cevabını bile biliyordum. Geçmişindeki karanlık tarafta oğlu adına kurduğu şirketle neler yaptığını, Ticaret Sicil Gazetesi taramalarıyla şirket yapılarını, ortaklarına kadar herşey  belgelenmiş bir şekilde önümde duruyordu. O dönem çalıştığım gazetede ‘Bu sorulara cevap ver… Bey!’ diye manşet attığımın sabahı söz konusu kişi gazetenin kapısından içeri girerek, bana korku dolu gözlerle bakarak, sorularımı yanıtlıyordu. Sonunda proje adayımız adaylıktan çekildi. Bu haberle araştırmacı gazeteci kimliğime, herşeyi bilen gazeteci sıfatı eklendi. Diğer gazetecilerden farklı iş yapmadığımı düşünerek yoluma devam ettim. Halen araştırmaları sürdürür, belgelere ulaşır adeta sabırla iğneyle kuyu kazarım. Bunları durup dururken yazmadım, son zamanlarda bana göre olması gereken gerçek gazetecilik tüm Dünya basınında yer almaya başladı. Araştırmaya, sabıra, güvene dayanan gazetecilik günümüzde veri gazeteciliğine dönmeye başladı. Toplumların sosyolojik olarak değerlendirildiğinde birbirlerine karşı, insanların birbirlerine karşı güvenleri her geçen gün azalırken, hepimizin tek istediği güven duygusu. Emin olmak istiyoruz. Hele hele yapılan anketlerde en güvenilmez mesleklerde ikinci sırada gazetecilik yer alıyorsa, eskilerin araştırmacı gazetecileri, bugünlerin veri gazetecileri tüm dünyada etkisini gösteriyor. Nedir bu veri gazeteciliği? Dünyada son olarak Panama belgeleriyle, Türkiye’de ise Pelikan Bildirisi adı altında karşımıza çıktı. Bir dedektif, bir ajan, bir polis yaklaşımıyla adına her ne derseniz deyin herkesi ilgilendirecek bir konu hakkında iz sürerek belgelere ulaşmak, bu belgeleri elde etmek adına ölüm dahil her türlü tehditle karşı karşıya kalmak, temin ettiğiniz belgeleri doğru amaçla kullanmak, belgeleri habercilik diline çevirerek kamuoyu ile paylaşımda bulunmak her biri adeta uzmanlık isteyen mesleğimizin önemli detaylarını barındırıyor. Veri gazeteciliği, aynı zamanda gündem oluştururken, mesleğimizin kaybedilen itibarı ve basın gücünün geri gelmesi adına etkin bir misyonda yükleniyor. Zor, meşakkatli süreçlerden geçerek belgeleriyle sunduğunuz haber toplumlarda kaybedilen mesleki değeri beraberinde getiriyor. Kaç kişi bunu başarır? Veri gazeteciliği bu kadar zorluğa ve tehlikeye karşı çoğalır mı? Bunu bilemem ancak bizim mesleğimizi ancak cesur yürekli insanların yapabileceğini çok iyi bilirim. Bu anlattıklarım madalyonun bir yüzü. Diğer yüzü ise, bu belgelerin ortaya çıkmasıyla ülkenizde ya da dünyada dengelerin yerinin değişmesidir. Bu bilinçle hareket eden ülkelerin istihbarat birimleri, değiştirmek istedikleri güç dengelerini bu veri gazeteciliğini icra edenler üzerinden yapmak isteyeceklerdir. Veri gazeteciliği aslına bakarsanız vicdanlarda yargılanan kişinin oyun dışı kalmasına neden olacaktır. Bu da güç dengelerini elinde tutan ülkelerin savaş vermeden, mücadele etmeden tabiri caizse tereyağdan kıl çekercesine veri gazeteciliği üzerinden dünyayı yönetme hedefine ulaşması demektir. Burada yine gazetecinin tecrübesi, duruşu ve mesleğini icra etme şekli çok önemlidir. Elindeki verilerle bir tuşla dünyaya ulaşma imkanı bulan gazetecinin, ince bir çizgi üzerinde dimdik durabilmesi en önemli gerçektir. İyi haftalar…   UNUTMA Dolandırıcılara karşı bu uyarılara dikkat! Son zamanlarda bankalar taklit edilerek artan dolandırıcılık olayları tüketici örgütleri ile bankaları birlikte hareket etmeye yönlendirdi. Sanal dolandırıcıların banka çağrı merkezi gibi SMS, elektronik posta ve arama motorları ile tüketicilere ulaşarak dolandırdıklarını anımsatan Tüketici Sorunları Derneği Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, konuyla ilgili açıklama yaptı. Ağaoğlu, "Bankaların uyarı için gönderdiği iletilerde link bulunmamalıdır; çünkü o gönderinin bir tuzak link olma ihtimali vardır ve tıklandığında kişinin hesap bilgileri karşı tarafın eline geçebilir" diye uyardı. Sahtekarların tuzak kurdukları kurbanlarına bankadan aradıklarını belirterek, daha önce kestikleri kart aidatı veya dosya masrafı bedelini kredi kartı hesabına iade edeceklerini söyleyerek, teyit için kart numarasının tamamını tuşlamalarını ve daha sonra da kendilerine şifre göndereceklerini, bu şifreyi kendilerine aktarmalarını istediklerini, aslında bu esnada internet ortamında kurbanın kartıyla harcama yapıldığını belirten Ağaoğlu, "Ortaya çıkan tüketici mağduriyetinin çözümü kördüğüm gibi. Şifreyi karşı tarafa aktardığı için kendisi de sorumlu oluyor. Bu noktada kesin çözüm, bankalardan şifre gönderimi esnasında o şifrenin hangi amaçla gönderildiğinin de belirtilmesidir" diye ekledi.   GÜNÜN SÖZÜ Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenirler ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler. MarcusPorciusCato GÜNÜN FOTOSU  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız