Son 6 ay içinde yaşananların ardından toplumumuzun travma geçirdiğini bu konuyla ilgili olarak toplumsal bir araştırma içine girilmesi gerektiğini yazmıştım. Ahlaki anlamda yaşanan çöküşün ardından adeta toplumumuzun içinde insan olarak insanlığı arar hale geldik. Toplumun genelinde bugün belki fark edilmeyen travmanın yarınlarımızda nasıl bir geri dönüşüm yaşacağını ise, bilmiyoruz. Hal böyle olunca, her sektörün içinde kırılmalar da meydana geliyor. Mesela; dünkü Hürriyet Gazetesi’nde bizi ilgilendiren dikkat çekici bir haber vardı. Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, gazetecileri uyararak, "Sürekli kötü haberler gördükçe, bir süre sonra gerçek hayatla kameranın arkasından görülen hayat birbirine dönüşüyor ve kişi için kötü olaylar hikayeye dönüşüyor" uyarısında bulundu. Yrd. Doç. Dr. Karayağız, "İşten çıktıktan sonra muhabir işle alakalı konuları düşünmemeli, haber takibini bırakmalı. Ailesi ile vakit geçirmeli, zihnini rahatlatıp, boşaltması, sevgi bağı kurabileceği insanlarla bir arada olması, hayatın bu kısmını diğer insanlar gibi normal bir şekilde yaşamaya çalışması gerekir” dedi. Sadece haberleri okuyanların değil, haberi kamuoyuna ulaştıran biz gazetecilerin bile ruh halleriyle ilgili uzmanlar değerlendirme yapmak zorunda kaldı. Sokakta vatandaş, ‘bir gün televizyonda haberleri açtığımda, gazetenin sayfaların çevirdiğimde şurada bomba patlamış, şurada çocuk tecavüzü olmuş, bak kadına yapılan şiddete, siyasetçiler şunu dedi, bunu dedi yerin sadece pembe haberler okusak. Hatta kedi ağaçta kaldı itfaiye kurtardı. Yarın havalar sıcak, çiçekler açtı haberlerini bilsek’ diye konuşmaya başladı.
Bizler sadece haberleri okuyanların etkilendiğini düşünüyorduk ki, meğerse bu haberleri sokakta yapan muhabir arkadaşımızdan, gelen haberleri değerlendiren editörlerimize kadar bizim sektörün her birimi ciddi manada etkileniyormuş.
Bizler farkında değiliz ama bu yaşanan travmaların yarın nerede çıkacağı belli değil derken, hiç kendimizi bu işin içine katmıyordum. Travmaların bilimsel olarak yansımalarının geç ortaya çıkması bir tür cinnet hali olduğunu sakın unutmayın. Bu nedenle Doktor Karayağız’ın sözlerine dikkat edin! İşte Karayağız’ın anlattıkları:
Karayağız, Osmanlı dönemi uzun süre kasaplık yapan insanların belli aralıklarla bahçıvanların yanına çırak olarak gönderildiğini belirterek "Böylece daha kibar bir işle uğraştırılarak ruh sağlıklarının etkilenmesinin önüne geçilirdi. Sürekli aynı tedirginlikte ve aynı yoğunlukta çalışan habercilerin de kısa süreli farklı birimlerde görevlendirilmesi rahatlatıcı olur” dedi.
Karayağız, sürekli olumsuz olayların haberini yapan medya mensuplarının psikolojilerini değerlendirdi. Bir süre sonra gazetecilerin empati yeteneğini yitirdiğini ve hissizleştiğini ifade eden Şaban Karayağız, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sürekli kötü haberler gördükçe, bir süre sonra gerçek hayatla kameranın arkasından görülen hayat birbirine dönüşüyor ve kişi için kötü olaylar hikayeye dönüşüyor. Kötü olaylar bu kişi için artık hayatın normali haline gelmiş oluyor. Kişi böylece empati yeteneğini kaybediyor. Bu, aslında o kişinin ruh sağlığını normalize etme çabasından kaynaklanır. Çünkü o kötü olayı sürekli yaşasa ve etkisini düşünerek sürdürse ruh sağlığı bunu kaldırmaz. Aslında kısmen de kendisini olayın kötü etkisinden kurtarması için bir normalleştirme süreci.”
Sürekli olumsuz haber yapmanın bir diğer etkisinin de, karamsarlık olduğunu belirten Şaban Karayağız, ilerleyen durumlarda karamsarlığın kaygı bozukluğuna yol açtığını kaydetti. Kaygı bozukluğunun belirtilerini sürekli irkilme, tedirginlik ve sürekli alarmda olma şeklinde sıralayan Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaygı bozukluğu, gün içerisinde normal bir olayla ilgili hafif kaygı duymamız konsantrasyonumuzu biraz daha artırır. Kaygının oluşturduğu bir alarm sistemi vardır ve kişiyi alarm durumuna geçirir. Bir iş yapmamız gerektiğinde bu mekanizmanın ortaya çıkması ve kaygının oluşması doğal ama kaygı ile birlikte, çarpıntı, terleme, sıkıntı basması, titreme gibi fiziksel sonuçların ortaya çıkması artık kaygıyı bir bozukluk haline getirir ve kişi günlük işlerini yapamaz hale gelir. Bütün bunların görülmesi durumunda birey mutlaka bir uzmana başvurmalıdır.”
Yrd. Doç. Dr. Şaban Karayağız, hissizleşme, empati yeteneğinin kaybı ya da karamsarlık yaşayan medya mensuplarına şu önerilerde bulundu:
“Eğer iş değişikliği yapamıyorsa ya da kısa süreli başka türde haberlere gidemiyorsa, işten çıktıktan sonra muhabir işle alakalı konuları düşünmemeli, haber takibini bırakmalı. Ailesi ile vakit geçirmeli, zihnini rahatlatıp, boşaltması, sevgi bağı kurabileceği insanlarla bir arada olması, hayatın bu kısmını diğer insanlar gibi normal bir şekilde yaşamaya çalışması gerekir.”
Sevgiyle kalın…
UNUTMA
Bireysel emeklilik
zorunlu hale geliyor
Hükümet Haziran ayı sonuna kadar yapılacak düzenlemeyle, tüm çalışanlara otomatik bireysel emekli hesabı açmaya hazırlanıyor. Düzenlemenin amacı, tasarruf oranlarını artırmak olarak belirlendi. Bununla ilgili olarak bir kanun taslağı üzerinde çalışılıyor. Çalışmanın bu yasama döneminde meclisten çıkarılması ve yasalaşması hedefleniyor. Çalışanlar otomatik olarak bireysel emekliliğe yönlendirilirken, belirli bir süre içinde isterlerse sistemden çıkabilecekler. Bireysel emeklilik sistemine otomatikman dahil olacak çalışanlara, Hazine'den de yüzde 25'lik devlet katkısı da verilecek. Söz konusu düzenlemeyle ilgili çalışmalardan sorumlu kurum da Hazine Müsteşarlığı olacak.
İş gücü araştırması 2015 yılı sonuçlarına göre, Türkiye'de şu anda çalışan sayısı 26 milyon 621 bin kişi. Bu kişilerin sisteme otomatikman dahil edilmesinin, bireysel emeklilik piyasasına ciddi bir yükseliş ivmesi getireceği öngörülüyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahiptir. Setphan Hawking
GÜNÜN FOTOSU
Yorumlar
Kalan Karakter: