Altın top, gümüş ayakkabı, bronz heykel, gol krallığı gibi eskimeyen simgelerle anıları canlandırıp konuya hafiften girelim...
Eskiden hakemler arasında aynı maçta 4 penaltı çalan, aslan yürekli adamlar, rakibini yere göğe sığdıramayan başkanlar ve çok daha centilmen sporcular vardı.
Beşiktaş’tan kaptan Rıza, Fenerbahçe’den Rıdvan, Antalyaspor’dan kaptan Osman, Galatasaray’den kaptan Cüneyt, Bursaspor’dan Nejat Biyediç, Altay’dan Müjdat; bu isimler harbi topçu, delikanlı adam sınıfından yazılırlar ve hala sevilirler.
Bir de zalim topçular vardı; topa, topçuya acımayan futbolcular.
Hem topa, hem topçuya sağlam girerler…
İlk akla gelenler; Altay’dan Yesiç, Beşiktaş’tan Recep, Fenerbahçe’den Müjdat, Antalyaspor’un sağ beki Turan, Eskişehirspor’dan Selahattin, bir de Galatasaray’dan Melo.
Devam edelim; Arjantinli Maradona, Portekiz’den Şalana, Alman Rumenige, İspanyol Butregione, İtalyan rossi ve Dino Zoff, şimdi olsalardı eminim almaya para yetmezdi.
Antalyaspor’dan dişçi Hasan, Adana’dan gelen Ümit, Sarıyer’den Çelebiç, Antalya’da oynasalar şampiyonluk kesin bizim derdik…
Hollandalı Van Basten, Gullit, Romanyalı Hagi, Popescu büyük yıldızlardı, adeta bu gezegenden değillerdi.
Bu isimlerin yanına bir de Eto’o’yu koyalım.
İşte bu yüzden Antalya; Avrupa şehridir…
Takımının yeri de Avrupa olmalıdır.