Kalite belgesi, garanti belgesi veya Türk Standartları..
Alıcı yada satıcının marka değeri hakkını koruma ve kollama için yasalarla netleşen kuralların dünyadaki büyük kurumlarıdır.
Markalar kanunlarla korunurken, anonim yada limited şirketlerin başkanları yada spor branşlarındaki anonim şirketlerin başkanları yada yönetim kurulları yada bu değerli maddi manevi mirasa bakan, akrabalar, veliahtlar, prensler...
Bunların boş ama hoş hedefleri ve yanlış duygusal refleksleriyle hayatta çok kocaman hatalar yapılır. Ve kaçınılmaz acı sonda ne marka kalır, ne iş kalır, ne garanti kalır...
Yıkımlar ve dökümlerine bakarsak Gaziantep, Sakarya, Kocaeli, Ordu, Manisa, Aydın, Mersin, İstanbulspor, Karşıyaka, Altay bize örnektir.
Dünyada bu böyle…
Avrupa, Çin, Türkiye yada İtalya, İstanbul, Milan hep aynı...
Duygular ve hayaller, mantık ve akıl dışı reflekslerin önüne geçerse acı son, hatta çok acı son kaçınılmazdır. Sporu çok seven hepimiz için acı son, hayallerin yıkılması, harabe olmak, takımın küme düşmesinden kötüdür. Allah korusun.
Buraya kadar spor dünyasının, siyaset ve ticaretin bol boyalı renk kartela magazin federasyonlu imajı tamam. Tamam da bir şey var hesap tutmayan, kendi şirketlerinde vergi rekortmeni olan, ödüllere doyamayan, başarı üstüne başarı kazanan, cemiyet hayatının çok güzel insanları, bu kulüp başkanlığı aşkı nedeniyle zor günlerden geçtiğini, hatalarıyla dolu son günlerinde spor siyaset dünyasından silinip gittiklerini de hatırlarız...
Bu zor dünyada başarılı olanlar da vardır. Onlara hayranlıkla bakar, süper ilahlar dünyasında başkanları kahraman, aziz ilan ederiz.
Ne yaptı? Şampiyon yaptı, altyapı, tesis, kupalar, nam, şan, kim yaptı başkan yaptı. Çok büyük başkan, en büyük başkan... Bizim başkan.
Bunlar bir yana Süleyman Seba ve Ali Şen ise gerçek efsane başkanlardır. Bana göre Aziz Yıldırım’ı da bir kaç yıl sonra efsane başkanlar arasında sayarız...(Ali Koç başkanın durumu bunu belli eder) Sefa Sirmen Kocaeli, Hasan Subaşı Antalya. Siyasetin en efsane kulüp başkanlarıdır. Altyapı, tesis, Avrupa hayallerini gerçek yapanlar, başaranlardır. Sporun, siyasetin nasıl olacağını merak edenlere ışık yol olmuşlardır.
Bu yazı nereye bağlanacak, nereye gidiyoruz diyenler varsa, hatırlatmakta fayda var...
Bu sezon başı, takım düşer diyenlere rahat olun Cihan Bulut’a ve yönetime güvenin. Antalyaspor’da kadro iyi, ufak dokunuşlar yeterli demiştik. Sağolsun Cihan Bulut başkan bu konuyu doğru tespitle, fazla maliyetli futbolcuları gönderme, altyapıdan futbolcu takviyesi ile hal yoluna koydu. Projeli ekonomik tedbirlerle nefes aldık. Moraller düzeldi, takım raya girdi. Ali Şafak Öztürk başkan, tekrar geldi, iki ekonomik yerinde transferle bu yoldan ilerledi. Ekonomi huzurla birleşti, puanlar geldi. Ali Şafak Başkan bravo, devam, ekonomi iyidir diyelim…
Antalya’ya zorunlu mantık ve akıl başarı mutluluk getirdi. Antalya’da bundan sonra duygusal refleksler mantığı yenerse, transferde Ali Şafak Öztürk’lü dejavu kapıda. Gerçi Başkan Türel buna izin vermez. Kesin eminim diyenlerdenim. Kış bitermiş ama kurt yediği ayazı unutmazmış misali. Yanlış transfer, mali yükü kim taşımak ister ki. Hele bundan sonra seçim var, kriz var, risk ortamına gerek yok demeliyiz.
Dediğim yazdığım şu; Standart Enstitüsü ve garanti belgesi yada siyasi garantörlük belgesi. Sportif kulüplerdeki yada sportif anonim şirketlerdeki başkanlar ve yönetimleri için, bu kişiler iyidir maddiyatı eğitimi yeterlidir gibi geçerli belge karne vermiyorlar. Yönetimin ekonomik hamleleri ve yerinde transferleri karnedeki pekiyi gibi tüm sevenleri mutlu eder. Karnedeki zayıf notu kimse sevmez, önceki sömestrdeki 17 puanla gidişli zayıf not, artık önemli değil. İkinci yarı başladı, bundan sonra not ve başarı yönetim ve başkan için çok önemli. Okulu bırakıp gitmek, devamsızlık yapmak artık yok, anlaşılan disiplin, mali yada sosyal olarak kendini hissettirmiş...
Uzatmadan bu yazıyı bağlıyorum, mali disiplin başarının temeli, ilk dersimiz bu sömestrde notlara bakalım. Karneler elimizde, en büyük Antalya...