Vatandaş değil ama siyasi partiler 1 Kasım erken seçimlere odaklanmış durumda...
Her ne kadar milletvekili adayları sahada olsa da seçim heyecanı olmuyor, olamıyor!
Sahada çalışma sürerken, siyasi partilerin tamamı seçim vaatlerini bir bir açıkladı. Seçim vaatlerinin lideri ise; ekonomi.
Parti ayırt etmeden hepsinin vaatlerini iyi inceleyin, hepimizin cebine bir şeyler giriyor.
Aylık, yıllık vaatler var. Herkes düşünülmüş... Gençler, yaşlılar, memurlar, taşeronlar, işçiler vs...
Vaatlerde öncelik zamlar...
Siyasi partilerin hepsi cebimize gireceklerin tek tek hesabını yapmış. Vatandaşımıza nasıl katkı sağlarız diyerek, herşeyi sıralamışlar...
Eğitim, sağlık derken ne ararsanız var seçim vaatlerinin içinde...
Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi...
Vatandaş bunlara bakacak, değerlendirecek, ondan sonra da oyunu kullanacak...
Benim gördüğüm vatandaş üzerindeki farklılık değil...
Siyasi partilerin seçim stratejisi...
Hepsinde şöyle bir durum var; klasik, bildik söylem olan, "Bize oy verin", "Bana oy verin" cümleleri yerini "Onlara oy vermeyin", "Ona vermeyin" şeklinde değişime uğraması...
1 Kasım erken genel seçimleri Türk siyasi tarihinin dönüm noktası olacaktır. Bu nedenle kendisinin oy oranını bilen siyasi partiler, kimden oy çalabilirim derdinde...
Ak Parti, MHP ve HDP'ye giden oylarımı geri alacağım derken, CHP de, HDP'ye giden oylarımı geri alacağım diyor. MHP, Ak Parti'ye kayan oylarımı kazanacağım diye bakıyor. Siyasi partilerin derdi kemikleşmiş oylar değil! Çünkü onlara zaten 'bizim' zihniyetiyle bakılıyor. Bu nedenle seçim stratejisi şekil değiştirerek, 'beni seçin yerine, onu seçmeyin' siyaseti oldu.
Farkında mısınız?