İnsan olmanın hakkını veren üç duygudan biri ‘Şefkat’, diğeri ‘Empati’ ve bence en önemlisi de ‘Merhamet’tir.
Şefkat; sevecen ve yakınlık hissi…
Empati; kendini bir başkasının yerine koyabilme…
Merhamet ise dokunana dokunmak, başkasının acısını içinde barındırmak, öteki yada başkasının acısı karşısında acı hissedip, ona yardım etmeyi istemek şeklinde tanımlıdır.
İnsan doğası bu üç duygudan yoksun olduğunda kandırmaya, kazıklamaya, zulme ve vahşete meyillidir.
Dünya insanları günümüzde adeta empatiden yoksun, şefkat eksikliği ile merhamet tembelliği hastalığına kapılmış, birbirlerine bu tembelliği bulaştırmakla meşguller…
Merhamet tembelliği günümüzde ‘merhamet yorgunluğu’ ile tabir ediliyor.
Oysa biz insanoğlu, acımıyor, üzülmüyor, hissetmiyorsak başkasının acısını içimizde barındırmayıp ona yardım etmek hissini duymuyorsak, bunda merhamet yorgunu mazeretinden öte bir sorun olduğunu anlamalıyız.
Başkasının acısına, değişmeyen gidişata, aynı kötülüklere çözüm bulamıyor ve çaresiz hissediyorsak!
Bu halde en azından empati ve şefkat duygularımız var demektir.
Ancak bu hislerden en az ikisi mevcudiyetini koruyorsa ‘merhamet yorgunuyuz’ diyebiliriz.
Tabi bu arada insanoğlunda gelişen görme bozukluğu yada körleşme hastalığına çare bulmak gerek.
Göremiyor yada görmemeyi tercih ediyor.
Kadın cinayetlerini, doğa katliamını, kötülükleri, adaletsizlikleri her geçen gün artan nefreti görmüyor, göremiyoruz.
Oysa bu körlük, kötülüklerle birlikte güzelliklerin de görülmesine engel teşkil ediyor.
Geçtiğimiz günlerde İhlas Haber Ajansı’nın haberleştirdiği, çenesinde çıkan sivilcenin kansere dönüşmüş olduğunu fark etmemiş, 4.5 yaşında çocuğu olan genç annenin dramını okuyan ve yardımcı olmak isteyen insanların bana ulaşması sayesinde, insan olmanın hakkını veren ‘şefkat, empati ve merhamet’ duygularını yitirmemiş, körleşmemiş insanların varlığı beni heyecanlandırdı.
Bu arada haberciliğin; çoğunluğun görmezden gelmesine karşın hala işe yaradığını gördüm.
İyi tatiller…