Tüm Türkiye’de olduğu gibi, Antalya’da da hızla yeni yeni yayın organları türüyor.
Özellikle internet üzerinden olanların sayısını takip etmek ise, neredeyse imkansız hale geldi… Bugün web üzerinde baktığınızda yüzlercesini görebiliyoruz.
Bu yayınlar üzerinde henüz yasaların yetkisi ve kontrolü nerede ise yok. Hatta otokontrol sisteminin gelişmediğini görmek, kalitesizliği artırıyor.
Tabi ki bu hızlı işleyiş basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü şemsiyesi altında başka hususları ve güvenlik zafiyetini de beraberinde getiriyor. Bu durum ise, nitelik /nicelik, duruş, taraf ve tarafsızlık gibi kıstasların kaybolmasına neden oluyor.
Sosyal medya, kişisel bloglar ya da köşe yazarlarının internet üzerinden yayınları kurum çatısı altında olma sorumluluğu taşımayanların; süzgeç kullanmadan, eteğindeki taşları dökme hususunda denetimsizlik içinde, serbest atışlarının yanında kurumların ağır sorumluluklarına dikkat çekmek istiyorum.
Basın sektöründe okullu ya da alaylı olmak dışında tecrübenin değeri ve mesleki anlamda, usta çırak ilişkisi içerisinde yetişmenin önemini yok saymak mümkün değil, elbette…
Benim başlıca sıkıntım hatta sadece medya sektöründe değil her sektörde olduğu gibi rekabet etmek zorunda bırakıldığımız hususlar.
Kısa bir örnekle ifade etmek gerekirse; aynı ürünü merdiven altı hiçbir yasal sorumluluk taşımadan üreten ile fabrika koşullarında üretenin alıcı bulması ya da müşterisinin olma hali... SSK, vergi gibi devlet kuruluşlarına olan yükümlülüklerin altında maliyetine yansıyan üretici ile hiçbir yükümlülüğe tabii olmayan merdiven altı üretimin denetlenmesi de söz konusu olmuyor. Bunlara rağmen sorgulanması gerekenler müşteri bulup, ürünü ucuza satarak sektörün içinde var olabiliyor.
Bu örnekle yola çıktığımızda basın sektöründe süreklilik arz eden medya ile ilgili kurum ve kuruluşlar arasında kayıtsız, kontrolsüz, bireysel ama basın etiketini kullanabilen güç vizyonsuz, yetersiz, ehliyetsiz ve denetlenemeyen kişilerin okuyucu ve reklam veren bulabilmesi.
Ayrıca basına dair yasalar mevzuatlar ve yöntemler olsa da maalesef bu hususlar devamlılık arz eden ve alt yapısı olan kurumlar için geçerli. Basın ile ilgili işletmelerde çalışan personelin, fikir işçisi statüsü nerede ise sadece işverenleri yakından ilgilendiriyor.
Bir yayını okuyucu ile buluşturmak başlı başına zorlu ve sorumluluk gerektiren bir konu... Hele bu yayın günlük ise, sürat ve dikkat en önemlisi. Haber içeriği, yazı, imla ve anlam kontrolü, sayfada yer alması, tasarımı, meşakkatli hazırlık sonrası baskıya hazır hale gelmesi prosedürü oldukça zorlu bir süreç. Bu planlamalar gözden kaçan hatalar, süreli yayın olma sorumluluğu bilincinde olan kurumların yayınları için geçerli.
Oysa ki, saydığım hiçbir yükümlülüğü ve özeni göstermeyen ve hatta herhangi bir yayın kuruluşunda basın ile alakalı olmayan kişilerin basın savcılığına verdiği bir dilekçe ile kendini yayıncı ya da gazeteci diye tanımlama hakkına sahip olması...
Ve üzülerek söylemeliyim ki; bu tür şahısları dikkate alan bir kitle ile aynı hizada değerlendirilebiliyoruz.
Bu değerlendirme hizasına vasıflı vasıfsız haber sitelerini de eklersek heyhat diyorum.
Şahsi olarak basın ile ilk tanışıklığım 90'lı yılların başında Hürriyet Gazetesi'nin Türkiye baskısında 3. sayfa haberinde kendimi gördüğümde başladı.
Ticari bir hususta ki anlaşmazlığın mahkemenin kararı için gittiğim adliyede ilgili muhabir tarafından Türkiye'nin en önemli gazetesine haber olmaya layık görülmem beni basın ile tanıştırdı.
Çok genç olmam sebebi ile travma yaşadığımı itiraf etmeliyim…
O yıl benim için bir milat oldu.
Ülkenin en önemli gazetesinde haber olmanın reklamın iyisi kötüsü olmaz algısı ile karşılayanlarının yanı sıra haberin çıktığı sayfa nedeni ile okumadan sadece resmimi görüp, yan sütundaki haberin başlığı ile beni yaralandı sanan yakınlarımın panikle bana ulaşmaya çalıştıklarını hala unutmam.
O nedenle 16 yıllık yayın kuruluşumuzda yayınlanan Antalya Life, HighLife ve 15 yıldır faaliyette bulunan www.haberantalya.com adlı haber sitesi, ulusal gazetelerimizden Habertürk Akdeniz eki ve 58 yıl önce yayın hayatına başlamış ve hala yayınlanan günlük yerel gazete Hürses Gazetesi'ni okurları ile buluşturuyoruz. Ayrıca 20 yıldır reklam, medya satın alma, halkla ilişkiler ve organizasyon faaliyetlerini yürüten Cenajans Akdeniz adlı tam hizmet ajansı ile de yüzlerce firmaya hayat verdiğimi söyleyebilirim.
Sanırım o yıllarda kodlanan meslek hayatımın bugün geldiğim noktada sektörün içindeki durumu sorguluyorum. Bugüne kadar hizmet verdiğim medya sektöründeki deneyimim, harcadığım emek, para ve en önemlisi başarılı ve süreklilik arz etmiş olmak bana fazlası ile konuşma hakkını sağlıyor. Bu pencereden baktığımda benim bu hususta söyleyecek çok sözüm ve konuşma hakkım var.
Tevazu göstermiş olmam , önde olmak gibi bir çabamın olmayışı ,
Sanırım tanımadıklarımın ve beni tanımayanların sözleri ile tanıdıklarını zannettirircesine benimle ya da işimle ilgili fikir yürütme hadsizlikleri nedeni bu yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
Yıllardır içinde bulunduğum sektörde sorumluluk taşıyan biri olarak elim taşın altında olmasına karşın, basın mensuplarının ve kurumların verdiği emeğin ya da haberin reklam ile anılması ve haber ile halkla ilişkiler ayrımının yapılamıyor olması beni oldukça rahatsız etti.
Basın İlan Kurumu'na (BİK) bağlı bir gazete sahibi olduğumda farkına vardığım yerel basına bakış açısını değiştirmek üzere çaba içine girdiğimde ilçelerimizde yayınlanan gazete sahiplerinden Kemer Gözcü Gazetesi'nin sahibi mesleğinin duayeni Ahmet Yenigün'le aynı yöne baktığımızı fark ettik.
Ahmet Yenigün'e buradan teşekkür etmeden geçemeyeceğim.
İlçe gazeteleriyle yaptığımız toplantının ardından BİK'e bağlı ilimizde yayınlanan gazete sahipleriyle bir araya gelerek, güçbirliği noktasında neler yapılabilir, mesleğimizde bugün gelinen nokta, eksiklerimiz, doğrularımız ve yanlışlarımızı belirleyerek, gerçek anlamda birlikte hareket ederek ‘Antalya için daha iyisini nasıl yapabiliriz’i üzerine konuştuk ve beraberlik içinde hareket etme kararı aldık.
Bu çağrı davetime katılan herkese çok teşekkür ederim. Bu birliktelik Antalya'da basın sektörünün gücünü arttıracaktır.
Çünkü birlikten güç doğar...