Türkiye Cumhuriyeti ilk başbakanı, ikinci cumhurbaşkanı, Lozan Antlaşması'nın imzalayanı, İstiklal Madalyası sahibi asker ve siyasetçi İsmet İnönü'nün “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” sözünü söyleyeli 88 yıl olmuş!
Sözün aslı ve söylenme nedeni basın, siyaset ve hükümetin sansür (gazetelerin kapatılması) konusuna katılmadığının, basın özgürlüğüne saygısının bayanıdır.
Atatürk’ün Cumhurbaşkanı, kendisinin Başbakan olduğu dönemde 1931 tarihinde TBMM’de kürsüden Atatürk devrimlerine karşıt yayın yapan gazeteler (siyasi görüşler) vardı.
Gazetelerin
kapanmasını isteyen bazı milletvekilleri ile aynı görüşte olmayan İnönü’nün sözlerinin aslı şöyleydi “Arkadaşlar, eğer bir memlekette erbabı namus, laakal eşirra kadar sabır olmazsa, o memleket behemahal batar. Halk idaresi, millet idaresi diyoruz.
Bu iddiada bulunan herkesin, millete taalluk eden meselelerde hissesi ve mesuliyeti olmak lazımdır. Eğer bir hükümet bütün meseleleri halledecekse, onun kurun-ı vusta padişahından ne farkı vardır?”demiş.
Arkadaşlar, bu maruzatımla, hükümetin elinde bulunan kapatma salahiyetini niçin kullanmadığını izah etmiş oldum zannediyorum. Bugün içinde bulunduğumuz devir, hukukişinasların devridir.”
İnönü, halkın seçimi ile gelmiş bir hükümetin eleştirilebileceğinin altını çizerek, basın özgürlüğüne olan inancını ifade ediyordu.
Bugün basın, herhangi bir siyasiyi eleştirme özgürlüğünde kısıtlanırken, siyasi bireyler, basını eleştirme ve hiçe sayma özgürlüğüne fazlası ile sahipler.
Tabi bu arada vatandaş gerçekleri duymaya ne kadar hevesli orası başka bir tartışma konusu!
Bireyler, taraftarı olduğu siyasi partilerin namuslu ve namussuzlarını ve beyanlarına ne kadar itimat ediyorlar? yada etmeliler mi?
Basında ne kadar sansür varsa siyasette de o kadar sansür yok mu?
Bu sessizliğin çok hayra alamet olduğunu düşünmüyorum!