Haftasonu şehir merkezi turu yaptım. Yoruluncaya kadar kentin merkezinde her noktayı gezmeye özen gösterdim. Bir değişiklik var mı? Sokakta hayat nasıl geçiyor diye gözlemleme fırsatı buldum. Masa başında olmaktansa yolda, çarşıda, pazarda yaşananları gözlemlemek gazeteciliğin en güzel hali diye düşünüyorum.
Şehir merkezinde gezinti yaparken öncelikli olarak ilk dikkatimi çeken Markantalya önünde Kızılay’ın kan bağışı kampanyası için sokakta kurduğu sistem dikkatimi çekti. Karavanda kan alımı yapılması adına kurulan bu sistem çok güzeldi ancak saat öğleden sonrayı göstermesine karşın, insan kalabalığına rağmen bir tek kişinin bile kan vermek için karavana yanaşmadığını, hatta orada görevli bulunan sağlık personelinin zaman doldurmak adına sandalyelerde oturduklarını fark ettim.
Kapalı yola doğru yürüdüğümde daha doğrusu insan kalabalığı nedeniyle yürümekte zorlandığımda bu kez Kızılay’ın kan bağışı kampanyası için caddenin ortasına çadır kurulduğunu fark ettim. Biraz burayı gözlemledikten sonra Kaleiçi’ne kadar yürüyüş yaptım. Saat 18.00 sıralarında yine kapalı yol üzerinden yürürken Kızılay’ın çadırının önünden geçerken, görevliye kan vermek istediğimi söyleyerek, formu doldurdum. Tesisat ve sağlık görevlileri tamdı. Bir doktor ekibin başında görevliydi. Formu doldurduktan sonra hemşire tansiyonunuzu ölçüyor ardından da küçük bir iğne darbesiyle kanınızın değerlerine bakıyor. Kan değeriniz sizin kan verip, verememe durumunuzu kontrol ediyor. Bu işlemler oldukça steril bir ortamda gerçekleşiyor. Bu işlemin ardından her şey yolunda ise, görevli doktor size birkaç soru yöneltiyor ve kan verme işleminiz gerçekleşiyor. Başvuru, kan verme ve kan verme sonrası ikramları yemeniz için toplam ayırdığınız zaman 15 dakikayı geçmiyor.
Kan vermeyi beklerken benim sıra numaramın 18 olduğunu, sıra numaram ve ismim söylediğinde kan verebileceğimi söylediler. Kanımı verdikten sonra sıra numarası dikkatimi çekti.
18 numaralı kan bağışı yapandım…
İşim bittikten sonra görevli doktora sordum: “Sıra numaram 18. Bu saat 18.20 ve bu saate kadar 18 kişiden mi kan bağışı aldınız?”diye sordum.
Doktor, ‘evet’ yanıtını verdi.
Etrafıma şöyle bir bakındım gün içinde yüzlerce insan yollardan geçiyordu. Genci, yanlışı, kadını, erkeği havanın da biraz olsun nemsiz olmasından fırsat bularak çarşıya çıkmıştı. Ancak öğle saatlerinde kurulan Kızılay Kan Bağışı kampanyasına sadece 18 kişi katılmıştı. Zaten Markantalya’nın önündeki Kızılay’ın kan bağışı karavanı da bomboştu.
Ne zaman bu kadar duyarsız olduğumuzu düşündüm.
Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgideyken bizim ya da sevdiklerimizin ihtiyacı olabilecek kanın değerini mi bilmiyoruz, yoksa duyarsız mıyız?
Düzenli kan vermenin insan sağlığına kattığı değer bir kenara başkalarının yaşaması adına sizin ayağınıza kadar gelmiş böylesi bir bağışı yapmamak hatta yok saymak bir kenara…
İşte bu nedenle kanın değerini ihtiyacımız olduğunda fark etmeyelim. Kızılay’ın her daim bağış adına kapısının açık olduğunu unutmayalım. Size de bir gün lazım olabilecek yaşamı bulabilmek için…