Oğlum Ulaş doğacağı zaman, 2000 doğumlular; dünyaca ‘Milenyum çocukları’ olarak tanımlandılar. Yeni bir yüzyıla girerken, yeni doğan neslin teknoloji ve gelişen dünya ile birlikte farklı bir nesil olacağına daha doğmadan karar verildi. O gün uzay bilimi gibi anlatılanlar biz annelere çok uçuk geliyordu.
Yıl 2017 oldu ve bu gençler, bugün hayatın içinde yerini aldıklarında dünya genelinde Z kuşağı olarak anılmaya başladı. 80 milyonluk Türkiye’de nüfusun yüzde 23’ünü oluşturan 2000 yılı ve sonrası doğumlu Z kuşağı, kısa bir zaman içinde çalışanların büyük bir yüzdesini oluşturacak. Hiçbir şeyi zorunluluk olarak görmeyen, yeniliğe açık, teknolojiyi iyi kullanan bu neslin en önemli özelliği özgüvenleri. Bu özgüvenleri sayesinde bağımsız yapılarının dışında ne istediklerini çok iyi bilmeleri, eğitime ve sosyal statüye önem vermeleri, analitik düşünme yetenekleri dikkat çekici düzeyde olması, yeni gelen neslin siyasi dünyaya da şekil vermesi kaçınılmaz olacak.
Doğarken milenyum çocuğu olan, bugün Z kuşağı olarak tanımlanan gençlerimiz, 2019 yılı yerel ve genel seçimlerinde seçme ve seçilme haklarıyla toplumda var olacaklar. Önümüzdeki seçimlerde ilk oylarını kullanacak bu gençlerin siyasete bakış açıları geleceğimiz için etkin rol oynayacak.
Bugün Türkiye’ye baktığımızda kemikleşmiş oy oranları dışında kaygan oyların peşinde olan siyasi partilerin bana göre dikkat etmediği en önemli konu, 2019 yılında oy kullanacak 2000 doğumlu Z kuşağıdır.
Bu bakış açısındayken 2000 doğumlu oğlum Ulaş (Lise son sınıfa gidiyor- Bu yıl üniversite sınavına girecek-bu çocuklar TEOG sınavı hayatımıza girdiğinde ilk sınava girenler- bu yıl ise üniversite giriş sınavında değişiklikle karşı karşıya kalan nesil) kendi fikirleri doğrultusunda aileleri ile konuyu hiç paylaşmadan referandum öncesi arkadaşlarıyla birlikte partileri dolaşarak ‘biz neden referandumda evet diyelim ya da biz neden referandum da hayır diyelim’ sorusunu siyasi partilere (Antalya’da il binası olan tüm partiler- ayrım yapılmadan) giderek, öğrenmeye çalıştı.
Gençlerin bu arayışı beni çok etkiledi. Sorgulayan ve sorularına yanıt arayan bu gençliğin, kendilerini ifade edecek siyasi parti arayışında olduklarını gözlemledim.
Antalya’da önemli araştırma ve anketlere imza atan ve biz gazetecilerin araştırma sonuçlarıyla ufkunu açan Sayın Ali Taş’a konuyla ilgili bakış açımı anlattığımda, hemen Ulaş ile görüşmek istedi. Taş, ben ve Ulaş uzun uzadıya bu konuyla ilgili sohbet ettik. Ulaş, bize bu konuyla ilgili bir fikir verdi. ‘Neden sadece beni dinliyorsunuz? Benim yaşımda olup Türkiye genelinde 2019 yılında ilk oy kullanacak milyonlarca genç var. Onlara da sorun” diye konuşunca, Taş konuşma üzerine Türkiye genelinde anket yapayım kararı aldı. Anket sonucunu ilk benimle paylaşınca, Hürses Gazetesi olarak yayınlama kararı aldık.
Şimdi değerlendirmelerini aşağıda yapacağım anketin fikir babası da bir Z kuşağı…
Antalya, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Diyarbakır ve Erzurum dahil olmak üzere 8 büyükşehirde 2019 yılı seçimlerinde ilk oylarını kullanacak olan 2000 doğumlu 1.600 genç üzerinde yapılan ankette ilginç sonuçlar çıktı. Anketi değerlendirmeden önce bu fikri bize veren oğlum Ulaş’a ve anketi yapan Sayın Ali Taş’a teşekkür ediyorum. Umarım bu anket gelecek neslimin nereye baktığını ve ne istediğini bizlere anlatır. Siyasi partiler de gümbür gümbür gelen bu neslin farkına varır.
Anketin sonuç tablolarını incelerken, siz okuyucularım farklı yorumlar çıkarabilirsiniz. Antalya özelinde değerlendirme yapılabileceği gibi, genel olarak baktığımda benim değerlendirmem şu şekilde:
Gençlerin siyasetle sıcak temasa ve daha yoğun bir siyasal duruşa çok sıcak bakmıyor. Yüzde 69’luk bir oran siyaseti dışarıdan izlemeyi tercih ediyor.
Bununla birlikte gençler siyasete kayıtsız da değiller. Yarısına yakın bir oran ( Yüzde 45,1) sürekli olarak izliyor ve kendilerini siyasete yakın görüyorlar.
Gençler, siyaset kurumuna güven olarak toplumun önünde yer alıyorlar. Yüksek bir güven ortalamasına sahipler.
Siyasete yakınlık derecesi ile siyasete güven derecelerinin skaladaki dağılımında( 1ile 10 arası puanlama verin denildiğinde), kendilerinin siyasete yakınlıklarında 7, 8, 9 ve 10 baremlerinde net bir yığılma gözlenirken, siyasete duyulan güvende bu yığılma; 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 baremlerinde dengeli şekilde gözlemlenmektedir. Bu da gençlerin kendi siyasal pozisyonlarında net ancak ülke siyasetine güvende daha temkinli olduklarını göstermektedir.
En çok tanınan siyasi lider Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olarak öne çıkmaktadır. Burada ilginç nokta, Başbakan Binali Yıldırım’ın gençler arasındaki tanınırlığının düşüklüğüdür. İkinci sırada Kemal Kılıçdaroğlu gelmektedir.
Gençlerin kendilerine model aldıkları siyasi liderler içinde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öne çıkmakta, onu Kemal Kılıçdaroğlu izlemektedir.
Burada dikkat çeken nokta, Recep Tayyip Erdoğan’ın tanınırlıkla (Yüzde 48,4), model alınma ( Yüzde 47) değerleri birbirine yakınken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun tanınırlıkla (Yüzde19,6) model alma (Yüzde 24,8) rakamları arasındaki farktır.
Gençlerin kendilerini siyasi yelpazenin neresinde gördükleri sorusunda muhafazakar (Yüzde 35) ve Atatürkçü ( Yüzde 24) ve Milliyetçi (Yüzde 23) öne çıkmaktadır.
Gençlerde oy verme davranışında ülke geneline paralel bir davranış gözlenmektedir. Bu anlamda genel toplum ile anlamlı bir ayrışma öne çıkmamaktadır.
Detaylı tablolarda öne çıkan en önemli gözlem, iller arasındaki anlamlı farklılaşmadır. Kendilerini ‘muhafazakar’ olarak tanımlayan gençlerin önemli bölümü doğu illerinde yaşamaktadır. Oy verilecek parti konusunda da Ak Parti, yoğunluklu olarak doğu illerimizde, CHP batı illerimizde, MHP ise geleneksel olarak güçlü olduğu güney illerinde ön plana çıkmakta; HDP, Diyarbakır’a açık şekilde damgasını vurmaktadır.