Bakmayın siz Türkiye’de 3 Aralık Engelliler Günü’nde herkesin nutuk atmasına. Sapasağlam insanların bile ülkemizde ayakta durması zorken, engelliler olarak zorlu yaşamda verdiğimiz mücadeleyi sadece biz engelliler biliriz, bir de engelli anaları…
Kimseyi acındırmak, muhtaçlıklarına karşı yardım dilemek adına bu satırları yazmıyorum. Sadece biz engellilerin gönüllerinde hissedip, istediği tek şey ayrıcalık değil, farkındalıktır…
2.5 yaşında yaşadığım çocuk felci hastalığının ardından yaklaşık 3 yıl yürüyemedim. Ailemin çabaları, ortopedik ayakkabılar, hastanelerde büyümenin sonunda 5.5 yaşında yeniden adım atarak, yürüdüm. Sol ayağımın felçli olmasından dolayı zayıftır ve yürürken aksarım. Üst üste geçirdiğim ameliyatlar sonrasında ayakta durmanın özgürlüğü paha biçilmezdir. Ortopedik engelim dışında gazetecilik mesleğinin bana armağanı olarak 25 yaşından sonra her iki kulağımda işitme kaybı olduğundan, kulaklık kullanıyorum. Duymayan bir gazeteciyim ama bazen duyduklarım bile bana yetiyor. Bazen çok şey bilmek insanda sorumluluklarıyla birlikte yükünü de getiriyor. Kulak ameliyatlarımın ardından da bir de işitme engelli bir bireyim.
Sol ayağım ve duymayan kulaklarımla yaşama tutunurken, verdiğim mücadelenin onurunu her daim yüreğimde taşıdım. Başarmanın ve ‘ben yaptım’ diyebilmenin gücüyle her daim hayatın tam ortasında oldum. Kimseden yardım istemeden, kimseye muhtaç olmadan var olmanın ve başarmanın sonunda farkına vardım ki, sol ayağım ve duymayan kulaklarımla en büyük gururu yaşıyorum. Allah’ın benim gibi engellilere verdiği bir lütuf.
Engelli insanların hayata çok farklı bir yönünden bakabilme gururu…
Bizler farklıyız, kimine göre özürlü, kimine göre sakat, kimine göre engelli… Adı ne olursa olsun toplumun farklılığıyız. Bu farklılık bizlere hayatta küçücük engeller karşısında yaşama tutunamayan insanları anlamamızı zorlaştırıyor. Yaşam denilen, düz yolda yürürken taş takıldığı diye üzülenlere rağmen biz engelliler dağları, tepeleri aşarak yol aldığımız hayattı ki engelleri hiç dert etmeden adeta koşar adımlarla ilerliyoruz ve sizlerin mal, para, koltuk sevdası hırslarınızı anlamıyoruz. Her şey sevgiyle başlar denir ya bizler engellerimizi severek başlıyoruz yola…
Zayıf, güçsüz sol ayağımı severek başladım ben bu hayat denilen yola…
Sol ayağımda beni sevdi ve başardık…
Biz engelliler için bu sevda meselesi bile bir sınavdır. Kaybetsek de her daim yeniden gireceğimiz bir sınav. Bu sınavı başarı ile geçen engelliler, engellerini unutup, etrafına sevgi, saygı, azim ve umut olarak çoğalırız.
Hiç kimse bilmez gençlik yıllarında aşık olduğumuzda yaşadığımız zorlukları ya da yapamazsın denileni inadına başarabilmeyi, doğacak çocuğunun senin gibi zorluklarla karşı karşıya kalmaması adına geceler boyu ettiğin duayı, engelini sevene kadar kendinle verdiğin duayı…
Bizler bu ülkenin gerçeğiyiz…
Otobüste karşılaştığınız, okulda aynı sırayı paylaştığınız, aynı mahallede, aynı bakkalda görüp, görmezden geldikleriniziz biz…
Varız ve buradayız…
Bizlere acımayın sadece bu ülkenin birer ferdi olduğumuzun farkına varın…
Bir ülkenin refahının engelli sayısı ve engellilerin haklarını kullanmasıyla eş değerde olduğunu bilin ve özgürlük, demokrasi adına verdiğiniz mücadelede en fazla bizlerin sesinin değerli olduğunu anlayın. Engellilere acımak yerine onların eğitimine katkı sağlayın, onların yaşam olanaklarını arttırın, üretime katkı sağlamasının yolunu açın. Ve bunları engellilere siz vermeyin, sadece engel olmayın. Bırakın bizler haklarımıza sahip çıkalım, farkı göreceksiniz..!
Bizler sizlerin vicdanını rahatlatacak, insanlar değiliz. Sizlerle birlikte omuz omuza hayatın tam ortasındayız.
Bu bakış açısında olduğum için engelliler günümü dostlarım, evladım, sevdiklerim kutlar. Bu duruma o kadar çok sevinirim ki; çünkü benim gibi onlarda sol ayağımı ve duymayan kulaklarımızı hatırlar ve sevgilerini sunarlar. Engelleri severek aşın…