İstediğiniz kadar ‘kadına şiddete’ karşı olun. Hatta kampanyalar düzenleyin. Şiddeti uygulayan erkeklerden ‘kadına şiddete hayır’ demesini bekleyin. Toplumsal eğitimi öncelik sıralamanızda birinci sıraya yerleştirmediğiniz sürece hiçbir yere varamazsınız. Sadece çocukları yetiştiren annelerden değil, annelerin yanında olan babaların eğitimi de konuya dahil etmezseniz istediğiniz kadar, avazınız çıktığı kadar ‘KADINA ŞİDDETE HAYIR’ diye haykırsanız da nafile…
Bir ülkenin refahı sadece ekonomideki gidişatına ya da istikrarına göre belirlenmez. Eğer ki, o ülkenin kadını mağdursa, çocuğu şiddet görüyorsa, özürlüsü yok sayılıyorsa, hayvanları canlı olarak kabul edilmiyorsa o ülkede refahtan bahsedemezsiniz.
Şiddetle ilgili olarak öldürülen kadınlarımızın rakamları değerlendiriliyor. Kadına şiddette eğer öldürülen kadınlar birer rakamdan ibaret olarak algılanmaya başladıysa sözün bittiği yerdeyiz.
Herkes şiddetin derecesini tartışıyor. Bedene yapılan şiddetin kime olursa olsun savunulacak hiç yanı yoktur.
Ben size kadına şiddette farklı bir bakış açısı değerlendireceğim. Hayatım boyunca çalışan oldum, yönetici oldum, patron oldum, gazetecilikle birlikte ticari hayat, siyasi hayat, sosyal hayat içinde bulundum.
Çok çalışarak, her gün kendini geliştirerek, daha fazla insana ekmek vererek, bir kadın olarak geleceğiniz nokta bellidir. Bu noktayı size toplum belirler.
Hayatım boyunca ideallerim ve hedeflerim noktasında her daim çok çalışmayı bildim. Çalıştım, didindim. Yeri geldi öngörülerimle gelecek siyaseti hatta ekonominin gidişatını okudum. Çok akıl verdim. Bu akıllar vermeler sayesinde kiminin Türkiye’de en üst seviyelere yükseldiğini gördüm. Bu başarım ve öngörüm sayesinde sadece kullanılabilecek, saygı değer patron ya da gazeteci oldum. Ondan sonrası yok!..
Neden yok!..
Çünkü kadın isen, geleceğin nokta bellidir. O sınırı aşamazsın, o sınırı geçmene izin vermezler…
Diyeceksiniz ki, Ebru Hanım o kadar çok Türkiye’de kadın patron var. Siyasette, ticarette, sosyal yaşamda söz sahibi olan…
Evet var ama nasıl var bir bakalım?
Aydın Doğan’ın kızları var medya dünyanın patronları arasında, Sabancı’nın kızı var, Güler Sabancı sektöründe bir numara. Alaton var, var da var… Kesinlikle yanlış anlaşılmasın. Bu kadınların hepsi çok çalıştı, çok çırpındı, didindi. Ancak onlar için sınırlar yoktu. Çünkü onlar ya babalarının, ya eşlerinin (yine bir erkek sayesinde) sayesinde o sınırlara maruz kalmadılar. Kaldılarsa, soy isimleri yükselişlerinde onlara kolaylık sağladı.
Eğer bir kadın olarak küçük bir kasabadan sonra kentinize, sonra ülkenize daha sonra da dünyaya açılmayı hedefliyorsanız çok çalışmanız, kendinizi geliştirmeniz hatta çok kazanmanız bile bir fayda sağlamaz. Sizi var olan sistemin içine dahil etmezler. Baktılar her türlü oyuna, her türlü itibarsızlaştırmaya, her türlü entrikalara karşı başarılarınıza başarı ekliyorsunuz o zamanda sizi içinde bulunduğunuz her ortamda yok sayarlar.
İşte siz artık yok hükmündeki bir kadınsınızdır.
Belki hiç koca dayağı yememişsiniz, aile içi şiddete maruz kalmamışsınızdır ama bir kadın olarak başarılı ve mücadeleci iseniz, erkeğin bir adım arkasında durmayı bilmiyorsanız, iş hayatında en önemli kadına yönelik şiddetle karşı karşıya kalmışsınızdır, demektir…
Yaşadığınız, görünmeyen şiddete en çok desteği de hemcinslerinizden alırsınız. Oyunu kuralına göre oynayan, toplumun belirlediği çizgilerin dışına çıkmadan talimatla iş hayatında var olan kadınlar erkeklerin başlattığı bu şiddete karşı koymak yerine sessiz çığlıklarıyla ‘evet, evet’ diye haykırmaya başlarlar.
Ben bu iş hayatında yok hükmünde bir kadınım…
Yok hükmündeki kadınlara selam olsun…