İnsan örgütlü yaşamı oluşturur, tutar ve değiştirir çünkü insan örgütlü yaşamın kurucusudur. Birlikte uyumlu yaşamak, her türlü oluşumu hissetmek ve hissettirmektir. Toplumda gelişen olumlu olumsuz her olayın üzerinde düşünülmeli faaliyet geliştirilmeli ve çaba gösterilmelidir.
Yaşanan kültürde birikmiş deneyimler ve bilgiler toplumun inşasında önemli rol oynar. Düşünme yeteneği farklılıklarından dolayı kimi ülkeler kerpiç evlerde yaşıyor, susuz, gıdasız; kimi ülkeler artık teknolojinin her türlü rahatlığını yaratıp akıllı evlerde yaşıyor. Bu farklılık toplumun kendini nasıl ürettigi ile ilgili farklılıktır.
İlk sosyal örgütlenmeler, korunma, barınma, biyolojik varlığını sürdürme, temel ihtiyaçlarını karşılama faaliyetleridir. Sosyal örgütlenmelerin faaliyetlerinin oturması sırasında insanlar hem kendi bilincini hem toplum bilincini yaratır, kendini oluşturur ayrıca kendisini ve çevresini değiştirir, geliştirir.
Bilincin büyüyüp gelişmesi ve farklılaşarak çoğalması güvenli sosyal yaşamın zorunluluğunu geliştirme fikrini doğurur. Herhangi bir toplumsal oluşum karakterine bağlı olarak birlikteliği, iş birliğini, paylaşmayı, egemenliği, özgürlüğü, güvenliğin sağlanmasını, huzurlu bir sistemi de yaratabilir.
İlk ve temel örgüt, dayanışmanın farkında olan çekirdek topluluktur. Çekirdek toplumun egemenliği, siyasal yönetimde ve özel örgütlenmelerdeki aldığı yer kendi özgür seçiminin dışındadır. Egemenliği giden küçük yapılanmalar, siyasal yönetime aitlikten vazgeçemez, bulunduğu yeri fark edemez; egemenlik düşünülse bile oldukça güçlü engellemeler ve çok sınırlı, zor ve riskli seçeneklerle yüz yüze gelir.
Bütün bunlar örgütlenmedeki sosyal yapının, kültürel karakterin ve çekirdek toplumun temelindeki ekonomik yapının nasıl oluştuğu ile ilgilidir. Üst yönetime istenmese bile bağlı kalmanın zorunluluğu doğar. Güçsüz bir sosyal oluşum çökmeye mahkumdur.