Antalyaspor; ego savaşlarının yaşandığı, ego tatmini yapılan yer değildir.
Antalyaspor, bu kentte yaşayan ve ‘ben Antalyalıyım’ diyebilenlerin takımıdır.
Ve bu cennet kentin, en büyük değeridir.
Yani; sana, bana, bize, hepimize baba yadigarıdır.
Bugüne kadar Antalyaspor, kimsenin ne tapulu malı olmuştur, ne de oyuncağı…
Antalyaspor bugüne kadar ne işadamları gördü.
Kayyımın eşiğinden de dönüldü, şampiyonluk şarkılarının söylendiği günler de oldu.
Süper Lig’e yükselmenin sevincini de çoğu kez yaşadık bu kentte, bir alt lige düşmenin hüznünü de.
Ancak hiçbir zaman, takımımızdan sevgimiz eksilmedi…
*****
İşte bu yüzden dün Twitter’dan bana gönderilen bu mesaj aslında her şeyi kısa ve net olarak açıklıyor.
‘İbrayim’ isimli bir Antalyaspor taraftarı, sosyal medyadan aynen bu şekilde isyan etti; ‘Ben öğrenciyim. Korkuteli'den 4 maça geldim. Onlar erkenden evine giderken, ben gecenin bir yarısı evimde oluyordum. Sonuç 2 puan.’
Bundan dolayı Antalyaspor’da hiç kimsenin yaptığı işi umursamama gibi bir lüksü yoktur.
Eto’o’nun da yoktur, Morais’in de yoktur, diğer futbolcuların da yoktur…
Herkes şapkasını önüne koymak ve düşünmek zorunda…
*****
Dün, Antalya’nın ve Antalyaspor camiasının yakından tanıdığı İsmail Erten beni aradı.
Bana, 1996 yılında kendisinin de Antalyaspor yönetiminde yer aldığı dönemi hatırlattı.
Ve o dönem yaşanan bir olayı anımsattı.
Antalyaspor 1996 yılında Hasan Subaşı başkanlığında ligde kötü günler geçiriyor. Ligden küme düşme tehlikesi ile karşı karşıya.
Takımın kaptanı ise o dönem, Antalyaspor’un yıldızı ve kaptanı Adnan Gülek.
Adnan Gülek bir olaydan dolayı yönetim kurulu ile tartışıyor ve hatta küfür ediyor.
Yönetim kurulu toplanıyor ve Adnan Gülek’in bu davranışından dolayı kadro dışı kalması isteniyor. Hatta yönetim kurulunda sert tartışmalar yaşanıyor. Bazı yönetim kurulu üyeleri rest bile çekme noktasına geliyor. Ancak Hasan Subaşı yumruğunu masaya vuruyor ve “Kadro dışı kalmayacak. Ben Antalya’nın ve Antalyaspor’un kaderi ile oynayamam ve kimsenin de oynamasına izin vermem. Adnan’ı kadro dışı bırakmak yerine kazanmak zorundayız. Çünkü kaybetmek zaten kolay olanı” diyor.
Ve sezon sonunda Antalyaspor, Adnan Gülek’in performansı ile ligde kalıyor.
İsmail Erten, “Hasan Subaşı krizi öyle güzel yönetti ki, belki de Antalyaspor o kriz yüzünden küme düşebilirdi. Ancak hem Adnan’ı geri kazandık, hem de onun performansıyla ligde kaldık” dedi.
Sizce bugün de aynısını yaşamıyor muyuz?
O dönem Hasan Subaşı’nın yönetim kurulunda yer alan, başta İsmail Bilal gibi isimler, bugün de Ali Şafak Öztürk’ün yönetiminde yer alıyor.
O gün yönetilen bu kriz, bugün de iyi şekilde yönetilebilir…
Yeter ki istenilsin…
Not: Ben dün bu köşeyi yazarken, Samuel Eto’o hakkındaki karar henüz açıklanmamıştı.