FİNİKE'deki aile mirası binaya 4'üncü kuşak ev sahipliği yapan Feyza Sayman'ın tarihi konağı otantik yapısını koruyor. Geçmişle gönül bağını koparmayan Feyza Sayman, hem anılarını canlı tutuyor, hem de bir kültüre ışık tutuyor.
Özenle korunan tarihi binada salondaki birkaç eşya dışında hiçbir mobilyayı değiştirmeyen Feyza Sayman, eve kendi zarafetine uygun şıklık katmış. Yatak odası duvarında asılı duran annesine ait üç etekten, dedesinin askıda duran fötr şapkasına, 1941 yılında yapılmış kömür sobasından vitrindeki fincana kadar her şey tarihe tanıklık ediyor. Kendisine emanet edilen mirası hatıralarıyla yaşattığını belirten Feyza Sayman, "Bu binanın mübadele yıllarından çok daha önceki dönemlerde, 1880- 1890 yıllarında yapıldığı söyleniyor. İlk olarak kereste tüccarlığı yapan 'Sava' adlı Rum asıllı bir gayrimüslim oturmuş. Çikilay ormanlarının Sedir ağacı kullanılmış. Parkeler, kapılar, pencereler tamamen Sedir kerestelerinden. 100 yıl sonra üstünden cila geçtik, pırıl pırıl parlıyor. Bu kişinin evi yaptığını ve mübadele yıllarında Rodos'a gönderildiğini biliyoruz" diye konuştu.
Sonraki dönemde konağın hizmet binası olarak kullanılması için bir süre Finike Kaymakamlığı'na tahsis edildiğini belirten Sayman şöyle devam etti:
"1930'lı yıllarda kaymakamlık için farklı bir yer düşünülünce, konak dedemin babası Hacı Salih Şekerci tarafından maliyeden satın alınmış. Hacı Salih Şekerci'nin eşi, 3 oğlu, gelinleri, torunlar ve çalışanlar 1945'e kadar bu evde yaşamışlar. İki katlı ev içinde yaşayanlar için yetersiz hale gelince, o yıllarda hemen bitişikteki ev yapılmış. Ailenin bir kısmı o eve taşınmış. Benim dedem Mehmet Şekerci, anneannem, annem bu evde yaşamaya devam etmişler. 2000'li yıllara kadar annem bu evde oturdu, daha sonra ise sahil evine taşındı. 2006 yılında küçük bir restorasyon yaptım. 4'üncü nesil olarak yaşamaya başladım. Oğlum 5'inci nesil olarak yaşamaya başlar diye umut ediyorum."
Çocukluğundan bu yana dedesinin evi olmasına rağmen, konakta her zaman kendi evi gibi yaşadığını dile getiren Sayman, "Anneannemi ve dedemi, annem- babam kadar çok severdim. İlkokulu İstanbul'da babamın yanında okudum. Yaz aylarında Finike'ye gelirdim. Üniversite eğitimi bittikten sonra 30 yıl İstanbul'da yöneticilik yaptım. Oğlumu orada büyüttüm ve evlendirdim. Sonrasında ise annemle birlikte Finike'ye döndük" dedi.
Konaktaki restorasyonda çalıştığı mimarın bazı değişikler yapmak istemesine rağmen karşı çıktığını anlatan Sayman, anılarını nasıl saklı tuttuğunu şöyle anlattı:
"Dedim ki, bunların hiçbiri değişmeyecek. Gördüğün her şeyi aynı yapacaksın. Yıkmak istediği yüklüğümün içinde çocukken saklambaç oynardım. Orayı hatırlamak ve görmek isterim. Orijinal bir hamam var, kapısı küçük. Büyükbabam çok boyluydu, anneannem de şişman. Birisi kafasını eğerek, birisi de sıkışarak girerdi. Bunlar benim için çok güzel anılar. Mimara, hamamın kapısını asla değiştirmeyeceksin. Anılar korunacak. Sadece benim seçeceğim malzemelerle yenileyeceksin dedim. Restorasyon da böyle bir anlayışla yapıldı. Orijinalini bozacak hiçbir işlem yapılmadı. Evin birkaç eşyası dışında mevcut mobilyaları değiştirmedik. Aslına uygun tutmaya çalıştım."
Yorumlar
Kalan Karakter: