Et yiyemeyen yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ancak azmi ve içindeki heyecanı sayesinde henüz 10 yaşındayken çalışmaya başlayarak 'Günaydın' markasını yaratan Cüneyt Asan, Türkiye genelinde açtığı 41 şubenin ardından Antalyalılara da hizmet vermeye başladı. 45 yıllık deneyimi sayesinde "Et Profesörü" olarak anılan Asan'ın mesleğine olan aşkı ise görülmeye değer... İçindeki meslek aşkını " Benim için aşk bu! O ete dokunmak, kesmek, şekillendirmek, beden olarak alıp ona ruh vermek… Hiç bir şey beni bu kadar mutlu edemez" cümleleriyle anlatan Cüneyt Asan ile sıfırdan başladığı meslek hayatını, Dünya markası yolunda hızla ilerleyen Günaydın Et serüvenini ve Antalya projelerini konuştuk...
Günaydın Et’in marka oluş serüvenini anlatır mısınız?
Biz yoksul bir aileydik. Babam kapıcılık yapıyordu ve bu yüzden de birçok ihtiyacımı okuldan yardım alarak karşılayabiliyordum. Ama bu benim onurumu kırıyordu.10 yaşıma geldiğimde karar verdim, kendi paramı kazanmaya başlamak için kasaplar çarşısında çırak olarak işe girdim. Şuan 56 yaşındayım, bu 45 yılın tamamını işte bu markayı oluşturmaya harcadım. Çocukluğum, gençliğim hep bu uğurda geçti. İşe başladıktan kısa süre sonra ise bu dünyaya bu iş için gönderildiğimi anladım. İşimi çok sevdim, bu yüzden hayatımın hepsi o kasap dükkanının içinde geçti. Birçok kez günde 18 saat çalıştım. Gecem gündüzüm yoktu. Dükkandan çıkıyordum, mezbahalara gidip en iyi eti bulmak için saatlerce uğraşıyordum. Bu sırada dünyadaki gelişmeleri takip ettim, Türkiye'de olmayan şeyleri araştırdım ve dünyada ilk Amerikan bar ve kütüphaneli kasabını açtım. Bu, insanların beni fark etmesini sağladı ve beraberinde basının ilgisini getirdi. Yıllar içinde Türkiye’nin en iyi çiftliğini kurduk. Kendi markası ve mekanı için et üreten ilk ve tek markayız. Tam tamına 42 şubeye ulaştık. Şimdiki hedefimiz ise dünyaya açılmak. Bu süreçte Doğuş Grubu ile ortak olduk ve onların da desteği ile başta Dubai olmak üzere Katar, Abu Dabi, Kuveyt, New York ve Londra’da lokasyon araştırmalarına başladık.
Askere gitmeden önceki 10 yıllık süreçte çok iyi işler başardınız fakat bir restoran açma girişiminde bulunmadınız. Döndükten sonraki süreçte kararı vermenize neden olan şey nedir?
Kasap temelli olduğum için eti tanımam çok büyük bir avantajdı. Bu sektörde eti tanıyorsanız her zaman bir adım önde oluyorsunuz. O dönemde büyük şehirlerde bir kebapçı furyası başlamıştı. Ama restoran sahipleri İstanbullularla damak zevki olarak bağ kuramıyordu. Bu açığı fark ettiğim an en iyi etin bende olduğu biliniciyle restoran açmaya karar verdim.150 kişi kapasiteli ilk şubemizi açtık ve hemen 2-3 ay sonra yoğun talepler doğrultusunda 500 kişilik ikinci restoranımızı açtık. Gelişen zaman içinde Türkiye'deki ilk kasap steakhouse modelini kurduk. Oda yetmedi dünyada 100 yıldır kullanılan etin aromalı hale gelmesini sağlayan ‘dry age’ sistemini getirdik.
Peki, ilk günlerdeki gibi önlüğü takıp arkaya geçmek nasıl hissettiriyor sizi?
Benim için aşk bu! O ete dokunmak, kesmek, şekillendirmek, beden olarak alıp ona ruh vermek… Bu işi bir ibadet gibi severek, aşk yaşayarak yapıyorum ve hiçbir şey beni bu derece mutlu etmiyor.
Bahsettiğiniz gibi başlarda kebap furyası vardı şimdi de herkes steakhouse açmaya başladı fakat kaliteli hizmet sunamadıkları için müşterileri küstürdüler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Millet olarak et yemeği seviyoruz ama etimizin standartları Avrupa ve Amerika'ya göre düşük. Benim ise standartlara uygun et yetiştirdiğim bir çiftliğim olduğu için müşteri memnuniyeti fazla. Sadece et de değil, hizmeti, gastronomiyi, servisi bileceksiniz. Birçok kişinin parasına güvenip açtığı yerler işte bu sebeplerden dolayı başarılı olamıyor.
Türkiye’de nerelerde şube açmayı düşünüyorsunuz?
Antalya şubemizi açtıktan sonra Samsun'da bir şube açmayı düşünüyoruz. Önümüzdeki ay ise Dubai’de lokasyonumuzu belirleyeceğiz. Sonra da Avrupa...
Bünyeniz de kaç çalışanınız var?
1700 çalışanımız var.
Böylesi zor bir sektörde çalışanlarınızla nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Onları nasıl eğitiyorsunuz?
Değişik hatta birçok kurumun başaramadığı bir sistemimiz var bizim. Öncelikle bu alanla ilgilenen herkes bizimle çalışmak için can atıyor. Çünkü Türkiye'nin en iyi ustasıyla olmak istiyorum, kendimi geliştirmek istiyorum düşüncesiyle hareket ettikleri için bir çok şeyin farkındalar. Zaten hiçbir çalışanım bana ismimle hitap etmez. Sadece usta derler. Bu farkındalığı sağladığınız sürece sıkıntı yaşamazsınız. Bir anlamda da yetiştirdiğim elemanlara bakınca, bu işin fabrikası olduğumu düşünüyorum.
Antalya’da günaydın fikri nasıl oluştu?
Büyükşehirlerden Antalya’ya tatile gelen müşterilerimiz bize sürekli burada da şube açmamız konusunda baskı yapıyorlardı. Kimisi İstanbul’dan buraya et taşıyorlardı. Açmaya karar verdik fakat düşündüğümüz lokasyonda inşaat yasağı vardı. Tam vazgeçiyorduk ki Antalyalılar bizim bir şekilde şube açacağımızı öğrendi. Onların istekleri ve bizim de ortaklarımızla anlaşmamız sonucu bu açılış gününe kadar geldik.
Antalya’da konum ve büyüklük olarak çok güzel bir nokta seçmişsiniz. Peki, ne gibi hizmetler verilecek bu şubede?
Müşteri standardımız yüksek olduğundan dolayı açtığımız şehirdeki en iyi nokta, en iyi cadde ve en iyi AVM’de olmamız gerekiyor. Bu bizim misafirlerimize saygımızdan böyledir. Antalyalılar özellikle Günaydın markası kasabının etlerini de istediler. Bizde konsepti geniş tuttuk ve kasap reyonu, kebap ve steakhouse olmak üzere 3 ayrı bölüm oluşturduk. Antalya’nın et ve kebap ihtiyacını en üst düzeyde karşılayacağız.
Dünyayı gezen ve inceleyen bir insansınız. Baktığınızda Antalya’yı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben buranın denizini, doğasını her şeyini seviyorum. Ama burada gelenler için artı bir çekim gücü oluşturacak farklı bir konsept yaratılması gerektiğini düşünüyorum. Sadece otel ve deniz değil de üst düzey kişilerin eğlenecekleri dünya markası olan casinolar. Böylece para harcayan turisti de buraya çekebiliriz.
'Et Profesörü'nden et alırken neye dikkat etmemizle ilgili ipuçları alabilir miyiz?
Et almayı bilmeyen insanların yapması gereken en önemli şey, her zaman aynı kasaba ve aynı tezgaha gidip oradan eti satın almak. Çünkü et fazlasıyla hile kaldıran bir iş. Sonrasında ise yapılacak yemeğe uygun olan eti almaya dikkat edilmeli. Mesela bonfile etin en yumuşak yeridir ama kuşbaşı yaparsanız tiftik tiftik, lezzetsiz bir şey olur. Kontrafile ızgarada güzel olur. Püf noktalar şöyle aslında, ızgara yapacaksak sırt kısımları, kıyma yapacaksak döş, haşlama veya fırında yapacaksak kol ve but alınmalı.
Bilmediğiniz bir şehirde neye göre restoran seçiyorsunuz?
Gitmeden önce bir kere araştırtıyorum, otele yerleştikten sonra oteldekilere soruyorum. Gittiğim yerlerde de mutlaka etler pişmeden önce görmek istiyorum. Kendi etimi seçiyorum ve hayal kırıklığı yaşamıyorum.
Bu isteğiniz karşısında tepkileri nasıl oluyor?
Birçok kez mutfağa gittiğimde sokmak istemediler fakat ben de yiyeceğim yerin mutfağını görmek istediğimi söyleyince karşı koymuyorlar. Enerjim yüksektir bu yüzden herkesle diyalogum iyidir. O sayede o restoranın altını üstüne getirip istediğimi yapıyorum. Onlar zaten bu işi bildiğimi fark ediyorlar. İngilizce bilmediğim için yanımdakiler beni zaten anlatıyorlar, internetteki videomu izletiyorlar. Onlar da hemen yüzüme bakıyorlar, o zaman anlıyorum.
Başarınızın sırrı kısaca açıklasanız ne olurdu?
Başarının sırrı ne dediklerinde aklıma gelen ilk cevap; ihtiyaç. İhtiyacım vardı onu almak için yola çıktım sonra bu noktalara geldim. Hayatta en büyük şans ne derseniz, kapıcı Rıza Efendi’nin oğlu olmak derim. Bu sayede içimdeki madeni cevhere dönüştürdüm. Ama ihtiyacım olmasaydı bunları yapamazdım. Ve belki de yardım ettiğim binlerce insan olamazdı.
Çalışanlarınızın haftalık et ihtiyacını karşıladığınız doğru mu?
Ben kasapta çalışırken ayda 1 kilo et verirlerdi bana. Bu bizim ev için mucize bir şeydi. O yaşıma kadar hiç et yememiştim. Şimdi biz haftada 2 kilo veriyoruz çalışanlarımıza. Bunu yaparak kendimiz de mutlu oluyoruz.
Türkiye’de hayvancılık alanında sıkıntılar var. Gelişmemiz için ne yapılması gerekiyor?
Bizim ülkemizde yıllarca süt ırkı hayvandan et üretmişler. Temel yanlış bu. Tanrı hayvanı 2 ırk olarak yaratmış. Et ırkı varken süt ırkı beslerseniz paranız boşa gider. Niye bu göz ardı edilmiş anlamıyorum. Zaten fazla süt tüketmeyen bir milletiz. Sütümüz fazla... Buna rağmen hala süt ırkı hayvan besleniyor. Ben iddia ediyorum simental ırkı yani hem et hem süt üreten hayvanları kullanırsak ülkenin et sorununu 3 yılda çözebiliriz.
Yorumlar
Kalan Karakter: