Falezlere hilal topuk sistemi
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) tarafından yapılan bilimsel incele sonucunda hazırlanan raporda, falez kıyısı boyunca iri kayalardan oluşan bir topuk oluşturulmasının en etkili ve uygulanabilir önlem olacağı vurgulandı
Falezlerde inceleme alanını oluşturan bölümünde, deniz dalga eskisinin sinümlenmesi için önlem olarak falez kıyısı boyunca iri kayalardan oluşan bir topuk oluşturulmasının en etkili ve uygulanabilir önlem olacağı raporu hazırlayan Prof. Dr. Kutay Özaydın ve Prof. Dr. Mustafa Yıldırım tarafından önerildi. Gerekçe olarak ise raporda şunlar yer aldı:
Hilal Topuk Sistemi
“Bu sistem ile falez hem dalga etkisinden korunacak ve kıyı kenar çizgisinin aşınması duracak, hem de topuğa yük uygulaması ile toptan kaymalara karşı şevin stabilitesi artacak. Bu şekilde kuzeye doğru gelişip büyüyerek Lara Caddesi’ni (eski Lara yolu) de zamanla tehdit edecek bir kütle hareketi oluşması ve mevcut yapıların zarar görmesi engellenecek. Güncel topoğrafik ölçümlerle geliştirilecek bir uygulama projesi kapsamında falez taban düzlüğünde koruyucu bir taş dolgu topuk oluşturulması (Hilal Topuk Sistemi) iki şekilde düzenlenebilir.
1) Taş Dolgu Topuk Sistemi
Güncel falez diklikleri dikkate alındığında, falezin en alt kotunda deniz seviyesi ile birleştiği kesimlerde, deniz dalgalarının aşındırmasıyla oluşan falez dikliklerinin yer yer 60 derece ile 90 derece olduğu gözlemlenmektedir. Ortalama 4 metre, maksimum 6 metre yüksekliğe ulaşan dalgaların faleze çarpıp oyulmalara neden olmasıyla oluşan bu aşırı dikliğin, deniz seviyesinden itibaren 10 metre – 15 metrelik yüksekliklere kadar etkili olduğu belirlenmiştir. Dalga etkisi ile oluşan bu oyulmaların engellenmesi için, yörenin doğal yapısını ve görüntüsünü bozmayacak şekilde, yöre ile aynı renkte açık kahverengi ve 1 metreküpten daha iri, taşocaklarından temin edilebilecek sağlam kaya niteliğini taşıyan traverten blokları ile şev topuğunda bir kaya dolgu sedde oluşturulabilir.
2) Palyeli Taş Dolgu Yüzey Kaplaması
Bu sistemde yine yörenin doğal yapısını ve görüntüsünü bozmayan, yöre ile aynı renkte açık kahverengi 1 metreküpten daha iri, taş ocaklarından temin edilebilecek sağlam kaya niteliğini taşıyan traverten blokları ile oluşturulacak kaya dolgu ile şev yüzeyi kaplanacaktır. Topukta kıyı çizgisinden itibaren denize doğru 15-20 metre yatay bir mesafeden başlayarak, kıyıya paralel ve kısmen deniz içinde bir taş olgu yapılacaktır. Sahile paralel iç bükey (hilal şeklinde) yapılacak kaya dolgusundan oluşan taş kaplamanın dış yüzü eğiminin her 6 metre yükseklikte en az 3 metre genişlikte bir palye oluşturularak düzenlenmesi uygun olacaktır. Palyeler birbirleriyle bağlantılı ve denize kadar ulaşabilen bağlantı yolları ve gezinti alanları içerecek şekilde düzenlenebilir. Bu sistem, sadece topukta koruyucu bir taş olgu sedde yapılmasına göre daha pahalı ama estetik, gezinti alanlı ve çevre açısından daha düzenli bir görünüme sahip olması yanında, tüm şev yüzeyinin korunması açısından daha güvenli olacaktır.”
Falezlerin denizde oluşan dalgalardan zarar görmemesi ve kaymaların yaşanmaması adına yapılan bu öneri aradan uzun zaman geçmesine rağmen gerçekleştirilmedi. YTÜ tarafından hazırlanan bu rapor da Antalya Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün tozlu raflarında kaldı. Prof. Dr. Mustafa Yıldırım’da özellikle taş dolgu topuk oluşturulması (Hilal Topuk Sistemi) konusunun çok önemli olduğunu sık sık gündeme getirmiştir.
STABİLİTE DEĞERLENDİRMELERİ
YTÜ tarafından 2 yıl boyunca gerçekleştirilen incelemeden sonra hazırlanan raporda, özellikle falez üzerinde bulunan yapıların stabilite durumları da dikkate alındı. Falez üzerinde bulunan yapıların olası kayma modelinin sağlıklı bir şekilde belirlenmesi ve stabiliteyi iyileştirici önlemlerin tespiti açısından önem taşıyan, uzun süreli aletsel gözlemler yapılması için 5 adet ayrı sondaj açılarak inklinometreler yerleştirilerek 18 ay boyunca periyodik ölçümler yapıldı. Yapılan ölçümler sonucundan elde edilen verilere göre, Konserve Koyu’nda arazi zemin yapısının zemin yüzeyinden itibaren 10-15 metre derinliklere kadar travertenlerin kolay dağılgan litolojilerinden (Taşların fiziksel, kimyasal ve dokusal özelliklerini inceleyen bilim dalı) veya tamamen ayrışmış karbonatlı killi düzeylerinden oluştuğunu ve bu derinliklere kadar olan düzeylerin genel olarak zayıf zon olarak adlandırabilecek kesimler olduğu öğrenildi.
Yapılan incelemelerde, ayrıca Konserve Koyu’nda uzun süreli stabilite açısından, falez yarlarında zayıf zonların aşınması ve falezlerin topuğunda dalga etkisi ile meydana gelen oyulmalar sonucu falezlerin gerilemesi en önemli tehdidi oluşturduğu da ortaya çıktı.
SONUÇLAR VE TAVSİYELER
Antalya Valiliği’nin talebi doğrultusunda Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Kutay Özaydın ve Prof. Dr. Mustafa Yıldırım başkanlığında oluşturulan bir heyetin falezler üzerinde 2 yıl süre ile yaptığı çalışma sonucunda hazırlanan 104 sayfalık bilimsel raporun son bölümünde inceleme sonuçları ile tavsiyeler yer aldı.
Falezlerde gözlenen stabilite bozuklukları emarelerine yol açabilecek olası heyelan mekanizmalarının ve kayma yüzeylerinin belirlenebilmesi için düzenli olarak inklinometre okumaları alındı. İnklinometre ölçümlerinin alındığı uzunca sürede kaydedilen maksimum zemin yer değiştirmesi kayıtları, arazide herhangi bir kayma yüzeyi oluşumuna işaret etmediği gibi, gözlem süresi içinde (18ay) belirgin bir yönde ve kayda değer mertebelerde zemin yer değiştirmeleri meydana gelmişi mümkün görülmedi.
Falezlerdeki inceleme alanında yapılan ayrıntılı araştırmalar sonucunda zemin içinde belirli yüzeyler boyunca toptan kayma oluşması türlü bir heyelan mekanizması mevcut olmadığı kanaatine ulaşıldı. Arazide gözlenen zemin yer değiştirmeleri ve bunların yol açtığı zemin yüzü izleri ile bazı binalar üzerindeki olumsuz etkileri, temel zeminini oluşturan travertenlerin zayıf zon olarak nitelendirilen kesimlerinde meydana gelen yerel içyapı bozulmalarından kaynaklanıyor. Temel zemini oluşturan ortamın hassas içyapısı üzerinde zemine sızan yüzeysel suların önemli zararları ve etkileri bulunmaktadır.
Konserve Koyu’nda yüzeysel suların zemine sızmasının engellenmesi için önlemler alınması gerekiyor. Bu kapsamda yüzeysel drenaj eksiklikleri bir ölçüde tamamlandı, yağmur suları ve çatı sularının drenaj kanalları ile toplanması ve travertenler içine sızmasına imkan vermeden uzaklaştırıldı. Binaların eski fosseptik çukurları iptal edilerek, sızdırmaz yeni betonarme fosseptik çukurları yaptırıldı, zemin içine sızması engellenen atık suların eski Lara Caddesi’ndeki kanalizasyon hattı ile uzaklaştırılması temin edildi. Ayrıca, binalara ait 3 adet kullanılmayan eski fosseptik çukuru grobeton ile doldurularak bunlarda kontrolsüz olarak toplanabilecek suların zemine sızmasının engellenmesi amaçlandı.
YTÜ’nün 2 yıl boyunca yaptığı ve daha sonra bilimsel olarak hazırladığı ‘Nihai Geoteknik Raporu’nda falezlerde yüzeysel suların olumsuz etkilerinin engellenmesi için bazı en önlemlerin alınması gerektiğinin altı da çizildi.
Yağışlı dönemlerde, inceleme alanının kuzeyindeki asfalt kaplı yollardan güneye yönelen sular eski Lara Caddesi’ne ulaşmakta ve cadde boyunca batıya doğru gelişigüzel ve sel halinde bu bölgedeki turistik tesislere ulaşarak falezler üzerinden, şelale yaparak akıyor. Yüzeysel suların falezlere yönelmesinin engellenmesi için, falezlere paralel uzanan eski Lara Caddesi’nin Konserve Koyu tarafı kaldırım kenarı boyunca, bir ‘kafa hendeği’ olarak işleç görecek ve aşırı yağışlarda tüm taşkın sularını drene edebilecek kapasitede bir “Yüzeysel Suları Tahliye Kanalı” yapılaması kuvvetle tavsiye edildi.
TOPUK SEDDE OLUŞTURULMASI
YTÜ Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Kutay Özaydın ve Prof. Dr. Mustafa Yıldırım’ın 2 yıl süren falezlerin incelenmesinden sonra hazırladıkları ‘Nihai Geoteknik Raporu’nda şu bilgiler de yer altı; “Konserve Koyu’nda uzun süreli stabilite açısından en önemli tehdidi falezlerin gerilemesi riski oluşturuyor. Yüzeysel sular ve dalga etkileri, falez yarlarında zayıf zonların aşınması ve falezlerin topuğunda meydana gelen oyulmalar, dike yakın falezlerin yıpranmasına ve gerilemesine neden olduğu hatırlatılarak, kısa sürede hemen etkileri görülmeyebilecek olan bu riskin azaltılması için bazı koruyucu önlemler alınmalı.
Güncel topoğratik ölçümlerle geliştirilecek bir uygulama projesi kapsamında, falez topuğunda bir taş dolgu sedde inşa edilerek veya bir taş dolgu sedde inşa edilerek veya kıyı çizgisinden itibaren denize doğru 15-20 metre yatay bir mesafeden başlayarak, kıyıya paralel ve kısmen deniz içinde imal edilecek bir taş dolgu ile şev yüzeyi kaplanarak falezlerin korunması gerçekleştirilebilir.
Taş ocaklarından temin edilebilecek sağlam kaya niteliğini taşıyan iri traverten blokları ile şev topuğunda, yüksekliği 6-8 metre ve üst genişliği 4-5 metre olacak bir topuk seddesi oluşturulması ekonomik bir çözüm olacaktır.”
Yorumlar
Kalan Karakter: