Antalya’nın portakalı ismini ve lezzetini tüm dünyaya duyurmuş özel bir meyve. Bu portakalın ana üretim üssü Finike’de ise çiftçinin sitemini kimse duymuyor. Emek harcayarak bir yıl boyunca en iyisini alabilmek ve Antalya Portakal’ına şanına yakışır şekilde sofrada yer verebilmek için çaba harcayan çiftinin tek sermayesi olan emeği, enflasyona ve diğer maliyetlere kurban gidiyor. Üstelik aynı portakalı tüketmek isteyen vatandaş için de tablo aynı. Kendi ülkesinde yetişen dünyanın en güzel portakalını yemek isteyen bir kişi eline cebine atarken düşünmek zorunda kalıyor.
Ağaçlar sökülüyor
Artan enflasyon, maliyetleri katladı. Nakliyeden ilaçlamaya kadar her kalemin fiyatları özellikle son yıllarda katlanarak arttı. Ancak çiftçiler bu artışa rağmen bin bir emekle ürettikleri ürünlerin hala düşük fiyatlardan alındığını belirtiyor. Konuyla alakalı konuşan Finike Meyve Üreticileri Birliği Başkanı Celal Bülbül birçok çiftçinin umudu kalmadığından ağaçlarını söktüğünü söyledi. Bülbül: ‘‘ Artan maliyetler karşısında bizim ürün satış fiyatımız sabit katlı. Enflasyon altında adeta ezildik. Çiftçiyi memnun edecek bir fiyat yok. ‘Var’ dersem pembe bir tablo çizmiş olurum. Birçok yerde narenciye üretimi yapan çiftçiler ağaçlarını sökmek zorunda kalıyor. Çünkü umutları kalmadı.’’ ifadelerini kullandı.
İhracat sorunu çiftçiyi vurdu
Pandemi döneminde gelen ihracat yasağının etkilerinin hala devam ettiğini söyleyen Finike Meyve Üreticileri Birliği Başkanı Celal Bülbül: ‘‘Pandemi zamanında limon ihracatına yasak geldi. Limon da narenciye pazarınınım en önemli ürünlerinden birisi. O dönem gelen yasaktan dolayı biz dışarıya ürün vermedik. Bu süre zarfında ürün verdiğimiz müşteriler başka yerlerden ihtiyaçlarını karşılamaya başladılar. Alıcı ile devamlılık sağlayamadık. Bir nevi müşteriyi kaptırdık. Şunu atlamamak gerekiyor ki, limon ve portakal birbirini pazarda tamamlayıcı ürünler olarak bilinirler. Yani limon satılıyorsa portakal da satılır. Hal böyle olunca limon da portakal da ihraç edilmemeye başlandı. Günümüzde de bu ihracat sorunu ülke içindeki narenciye arzını çok yükseltti. Narenciye miktarı fazla olunca da fiyatlar düşük kaldı. Bu çiftçinin ağaç sökmesine kadar giden yolu başlatan adımlardan birisi oldu. Sökülen ağaçlar ve narenciye üretimini bırakan çiftçiler yüzünden bir süre sonra da bu noktada bir kriz yaşayabiliriz’’ diye konuştu.
Pazara çıkma maliyeti daldaki fiyatından yüksek
Maliyet artışının akıl almaz bir noktaya geldiğinin altını çizen Celal Bülbül: ‘‘İşleme ve ulaşım maliyetleri inanılmaz derecede yükseldi. Hatta yükseldi demek hafifi kalır. Adeta fırladı. Ürünün daldaki fiyatı, İstanbul’a varma maliyetinin çok çok altında kalıyor. Tüketiciye ulaşmasından bahsetmiyorum dikkat edin, İstanbul’a girmesinden söz ediyorum. Şehre ulaşması için harcanan para daldaki fiyatından daha fazlaya tekabül ediyor. Örnek veriyorum ürün dalda 5 liraysa, İstanbul gibi büyük şehirlere 10 liraya gidebiliyor. Yakıt masrafı, vergiler, hal masrafları derken tablo buraya çıkıyor’’ ifadelerini kullandı.
Şehirleşme arttıkça ürünler pahalılaşır
Sadece üreticilerin değil tüketicilerin da fiyatlardan şikâyetçi olduğunu söyleyen Finike Meyve Üreticileri Birliği Başkanı Celal Bülbül: ‘‘ İnsanlar ürün dalda 5 lira biz 30 liraya alıyoruz diye sitem ediyorlar. Haklılar. Çünkü arada çok fazla zincir halkası var. Daldan alınan bir ürün bir çok aracı elinden geçtikten sonra sofraya gelebilir. Bunun sebeplerinden birisi de şehirleşme. İnsanlar büyük şehirlerde yaşamaya gayret ediyor. Bir çiftçi buradan kalkıp bir şehre yerleştiğinde, üretici rolünden tüketici rolüne girmiş oluyor. Bu da çiftçi sayısının azalıp tüketici sayısının artması anlamına geliyor. Ayrıca o kişi şehre gittikten aracı zincirinin son halkasından sonra ürüne ulaşabiliyor. Köyde olsa, direkt olarak üreticiden ürünü alabilir. Bu sebeplerle artan şehirleşme tarım ürünlerinin daha da pahalanmasının önünü açıyor. Üstelik şimdiki gençler de üretim mecralarında kalmayı düşünmüyor bile. Herkes şehirde yaşamak istiyor’’ dedi.
Kooperatifleşme olmalı
‘Üreticinin birbirine destek olması gerekir’ diyen Celal Bülbül: ‘Maliyetlerin arttığını hepimiz biliyoruz ve bundan ciddi şekilde mağduruz. Bunun önüne geçebilmek için birlikte üretme yoluna giymeliyiz. Üretici birbirine dayanak, destek olarak, bilgilerini ve tarımsal makinalarını paylaşarak üretim yapmalı. Bu maliyeti ciddi oranda düşürecektir. Hep gıpta ile baktığımız Avrupa’da sistem bu şekilde işliyor. Ortak makine kullanım kooperatifleri var. Yüzlerce dönüm tarlası olanların bile traktörü yok. Bir kooperatifte toplanan traktörler var. İhtiyacı olan oradan makinasını veya traktörünü oradan alıp kullanıyor. Bu sayede, traktöre veya tarımsal makinanın satın alma maliyeti, vergisi, sigortası ve hatta yakıtı gibi çok ciddi gider kalemlerini sıfıra indirmiş oluyorlar. Bizde ise bir üretim mecrasında 100 traktöre ihtiyaç varken 1000 traktöre oluyor. Bu da çitçinin maliyetini arttırıyor. Doğal olarak çiftçi için kazanç düşük olurken tüketen vatandaş için de alım gücü düşük oluyor. bu denklemde kazanan traktör satıcısı oluyor. Herkes maksimum karı düşünmek yerine kolektif olarak birleşse ve çalışsa birçok sorunu bertaraf edebiliriz’’ diye konuştu.
Selim Çelik