Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli ve İleri Sağlık Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Fen Lisesi’nde öğrencilerle bir araya geldi Fen Lisesi Konferans Salonu’nda düzenlenen söyleşiye Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli ve İleri Sağlık Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan Organ nakli konusunda inanılmaz ilerde olduklarını belirterek "Organ nakli konusunda inanılmaz ilerdeyiz ama Türkiye’de organ nakillerinin yüzde sekseni canlıdan yapılırken, İspanya gibi ülkelerde yüzde sekseni beyin ölümü gerçekleşmiş kadavradan yapılıyor. Biz de yüzde yirmisi kadavradan yapılıyor" dedi.
Meslek seçerken bu işi yapmak ister miyim sorusunu sorun
Öğrencilerle bir araya gelmekten duyduğu mutluluğu dile getiren Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli ve İleri Sağlık Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan, öğrencilerin kariyer kararlarının çok kritik bir aşamasında olduklarını vurguladı. Öğrencilerin sadece yüksek puan alıp imrenilen bir yere gitmesinin önemli olmadığını, asıl meselenin yapılan işi severek ve isteyerek devam ettirmek olduğunu belirten Özkan, herkesin hayran olduğu bir meslekte mutsuz olmanın hiçbir anlamı taşımadığını söyleyerek, öğrencilere tercihlerini yaparken "Bu işi yapmak ister miyim?" sorusunu sormalarını tavsiye etti.
Tıp genel hekimlikle sınırlı değil
Tıp alanının artık eskisi gibi genel bir hekimlikle sınırlı olmadığını, inanılmaz bir uzmanlaşma ve alt dallara ayrılma sürecinden geçtiğini aktaran Özkan, kendisinin de ilgilendiği organ nakli, organ üretimi, genetik ve immünoloji gibi konulara dikkat çekerek "Ortopediyi bile seçseniz eklemlerle, uzun kemiklerle, kapalı ameliyatlarla uğraşacaksınız. Göz dediğiniz küçücük bir yer, gözün önüyle uğraşan doktorlar ayrı farklı, gözün arkasıyla uğraşanlar farklı, gözün tansiyon ile uğraşan doktorlar farklı. Durum o kadar farklılaşmaya başladı." dedi.
Hastayla iletişim psikolojik yükü aza indirir
Öğrencilerin cerrahi operasyonlar sonucundaki psikolojik süreci nasıl yönettikleri sorusuna yanıt veren Prof. Dr. Özkan, bir cerrahın ya da hekimin direkt insanla ve onun psikolojisiyle uğraştığını belirterek "Hastayı iyi bir şekilde karşılamak durumunu anladığını belirtebilmek yeterince vakit harcayabilmek bu süreç içerisinde neler ile karşılaşabileceğini anlatabilirseniz o empati içerisinde hastayı az buçuk faydalı olduğunu hissederseniz siz. O olayın sonunda haz hissedersiniz, faydalı olmanın size verdiği hazzı hissedersiniz." şeklinde konuştu. Özkan, tıpta "komplikasyon" kavramının varlığını hatırlatarak, her şeyin yolunda gitmeyebileceğini, hastanın bilgilendirilmesinin (onam formu) etik ve kanuni bir sorumluluk olduğunu söyledi. Özkan, hastayla iletişimi iyi ayarlamanın psikolojik yükü en aza indirdiğini kaydetti.
Yapay zeka insanların yüklediği bir kavram
Yapay zekanın tıp sektörünü ne zaman işlevsiz hale getireceği sorusuna karşılık Prof. Dr. Ömer Özkan, yapay zekanın insanların yüklediği bir kavram olduğunu belirterek "Mutlaka etkisi çok fazla olacak. Ama yapay zeka dediğimiz olay bir yükleme. Sonuçta insanların yüklediği bir kavram. Yapay zeka organik zeka diye bir şey yapıyorum. Hani o sonuçta yapay zekayı belirleyen sizin organik zekâlarınız beyinleriniz. Şimdi sizin belirlediğiniz şeyler kadar gidiyor. Yapay zeka, günümüzde 2 tane ana kavram var. Bir insanların yüklediği kadar olur. Sizin beyninizin o kadar kapasitesi var ki belli bir kısmını kullandığınız için bizim yapay zekaya şu anda uğraşmamız gerekmiyor. Yapay zekaya yüklediğinizin tamamını kullanırsınız. Böyle bir avantajı var yapay zekanın ama günümüzde yapay zeka dediğiniz kavram web’e bakıyor, Google’a bakıyor bir yerlere bakıyor, oradan topladığı bilgilerle gidiyor" ifadelerini kullandı.
Cerrah olduktan sonra mesai kavramı yok
Doktor olmadan önce ve sonraki çalışma düzeni hakkındaki soruya Prof. Dr. Özkan, cerrahlıkta mesai kavramının lüks olduğunu belirterek "Çok çalışırdım. Doktor olduktan sonra da çok çalıştım ama mesela cerrah olduktan sonra zaten ayarı artık kendin yapmıyorsun. Eğer ben 3 saatte ameliyat yapacağım hocam dersen ameliyat 5 saat sürerse ne yapacaksın? Anlatabildim mi? Belki 10 saat sürecek olan ameliyatı 3 saatte bitireceksin. Mesai kavramı yok. O benim için çok lüks bir şey. Çok seviyorum" dedi. Özkan, gecenin ikisinde dahi zevkle işine gittiğini, bu durumun kendisi için inanılmaz bir haz ve zevk olduğunu ifade ederek "Sana ihtiyaç olduğunda faydalı olacağını hissettirdiysen ki çok önemli bir kavram, inanılmaz bir hazdır" şeklinde konuştu.
Akademik ortamda sürekli araştırman gerekir
Mesleğinize başladığınızdan beri teknoloji çok gelişti mi? Siz bunu nasıl takip ediyorsunuz? sorusuna Prof. Dr. Özkan, "Doktorluğun böyle bir şeyi var arkadaşlar maalesef mühendisliğinde bunlar stratejik mesleklerdir bence. Sürekli okumanız gerekiyor, takip etmeniz gerekiyor. Kongrelere katılmanız gerekiyor. Yayınlar yapmanız gerekir akademik ortamda. Bir muayenehane de olduğunuz zaman yayınları çok takip etmezsiniz. Artık yazı yazmak istemezsiniz. Araştırma yapmak istemezsin ama bir akademik ortamda sürekli araştırman gerekir. Sürekli yeni tedaviler bulunacaktır arkadaşlar." dedi. Özkan, mikro cerrahi alanındaki devrimden bahsederek 1905 yılında damarların birbirine dikilip kan akabileceğinin keşfedilmesiyle başlayan sürecin, günümüzde 0.2 mm (200 mikron) ve hatta 50 mikronluk iğnelerle dikiş atılan süper mikro cerrahiye evrildiğini anlattı.
Organ nakli konusunda inanılmaz ilerdeyiz
Beyin ölümü kavramını açıklayan Özkan, beyin ölümünün gerçekleştiği hastaların kadavra olarak nitelendirildiğini ve bu kişilerden organ nakli yapıldığını söyledi. Özkan, "Organ nakli konusunda inanılmaz ilerdeyiz ama Türkiye’de organ nakillerinin yüzde sekseni canlıdan yapılırken, İspanya gibi ülkelerde yüzde sekseni beyin ölümü gerçekleşmiş kadavradan yapılıyor. Biz de yüzde yirmisi kadavradan yapılıyor. Bu durum sağlıklı bir insanda risk alarak organ alınmasına yol açıyor. Türkiye’de kadavradan organ bağışı bilincinin henüz yeterince gelişmedi" dedi.
Organ üretimi ile ilgili çalışmalar
Yapay organ çalışmalarının geleceği hakkındaki soruyu cevaplayan Prof. Dr. Özkan, "Organ üretimi dediğimiz şey rejeneratif tıptır. Rejeneratif tıpta doku üretimi diye bir kavram var, doku üretildi, tabakalar üretildi. Şimdi bunu 3 boyutlu üretebilir miyiz diye bir kavram var, 3 boyutlu da üretilmeye başlandı. Deri üretimleri var, mesane dokusunun böbrek dokusunun 2 boyutlu üretimi gerçekleştirildi bir laboratuvarda. Şimdi bunun 3 boyutlusu oluşturulmaya çalışılıyor. Bu oluşturduktan sonra bunların içine damar sokabilir miyiz diye uğraşılacak, yapıldıktan sonra da çok hızlı gidecek" dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: