Salı Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Ak Parti Antalya Milletvekili Mustafa Köse oldu. Siyasi yaşantısından, il başkanlığı yaptığı döneme, futbolculuk geçmişinden, genel siyasete kadar her konuda görüşlerini dile getiren Ak Parti’nin genç milletvekili Mustafa Köse, ATSO ödül töreninde CHP Milletvekili Çetin Osman Budak’a ödül verilmesi sonucu törene katılmama kararı alan ve büyük tepki gösteren Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e destek vererek “Menderes Başkan’ın tavrının tamamen arkasındayız. ATSO bir siyasi partinin arka bahçesi olmamalıdır” diye konuştu.
Antalya milletvekilleri olarak aranızda bir yarış yok. Tam aksine birbirinizle olan samimiyetiniz ve bağlılığınız Antalya’nın işine yarıyor. İl başkanlığınız dönemindeki teşkilatçı yapınızdan dolayı mı kaynaklanıyor desek ne dersiniz?
Bu sadece benimle ilgili bir şey değil. Bu uzun yıllardır partimizin içerisindeki o arkadaşlık kardeşlik bağlarının güçlü olmasından kaynaklanıyor. Tabi teşkilatın içinden gelen vekiller var, gelmeyenler var. Ama önemli olan o birlikteliği sağlayabilmek. Daha önce, geçmiş zamanlarda partinin kuruluş dönemlerinde teşkilat içerisinde, milletvekilleri arasında ufak tefek çok dişe dokunur diyemeyeceğimiz bir takım çekişmelerin olduğuna şahit olmuştuk. Ama gerek Hüseyin Samani’nin il başkanlığı dönemi gerek benim il başkanlığı dönemim gerekse de şimdi tamamıyla bir uyum içerisinde ve tek sesin çıktığı bir yapı olduğunu söyleyebiliriz. Bunun da sebebi şu; Antalya gibi bir yerde siyaset yapıyoruz. Çok ciddi siyasi eğilimlerin olduğu, güçlü siyasi aktörlerin olduğu bir siyasi ortam içerisindeyiz. Hem bir tarafta bakıyorsunuz CHP’nin güçlü bir tabanının olduğunu görüyorsunuz. Hem MHP’nin güçlü bir tabanının olduğunu görüyorsunuz. HDP’nin belli bir oyu var. Eski Doğruyol geleneğinin ciddi bir tabanı var ve Ak Parti de önemli bir aktör olarak sahada. İnsanlara kendinizi daha iyi anlatabilmek, partiyi daha iyi anlatabilmek için bir kere kendi aranızda birlik beraberliği ve uyumu sağlamanız gerekiyor. Yani insanlar hep huzurun olduğu birlikteliğin olduğu yere doğru meyil ediyorlar. İki kere iki dört. Yani kendi aranızda uyum birliktelik beraberlik yoksa bu adamlar bize ne verecek diye düşünüyor muhataplarımız. Kitleye ulaşmak için önce bir birliktelik sağlamak tek vücut olmak ve tek ses çıkarmak gerekiyor. Biz bunun farkına ve bilincine vardık ve hizmet noktasında birleştik.
PATRONLUK YARIŞI YOK
Bu açıklamanızdan şunu çıkarabilir miyiz; Antalyalı vekiller arasında bir patronluk yarışı yok.
Yok. Patronluk yarışı niye olsun? Şöyle söyleyelim; bir kere ben derseniz ben denilen yerde patronluk olur. Herkes kendini öne çıkarmak ister. Ama biz burada hep diğerini öne çıkarmak istiyoruz. Böyle daha da güçleniyoruz. Büyükşehir Belediye başkanımızla ki başkanımız bizim için son derece önemli. Ona her desteği vermeye çalışıyoruz, seçiminde olduğu gibi. Yani ta seçimden başlayarak aday olduğu günden itibaren desteği veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki o başarılı olduğu zaman bu AK Parti’ye yazılacak, bize yazılacak aynı zamanda. Sayın bakanımız dünya markası yani onun başarıları onun isminin duyulması aynı zamanda bizim başarımız olacak. Bizim Antalya olarak elimizi kuvvetlendirecek. Bugün Antalya’nın lobisi geçtiğimiz yıllara oranla çok daha kuvvetlidir Ankara’da, Türkiye’de. Bu neden? Bir Dışişleri Bakanımız var çünkü. Türkiye’nin iki numarası diyebileceğimiz pozisyonda bir adam var. Başbakandan sonra gelen biri anlamında. Dolayısıyla bu bizim elimizi kuvvetlendiriyor. Bir yatırım yapılacağı zaman, bir ödenek fazla ayrılacağı zaman sesimiz güçlü duyuluyor. Biz de işimizi sayın bakanımızın marifetiyle yani onun sayesinde kolay yaptırabiliyoruz. Dolayısıyla öbür taraftan her birisi kendi alanında değerli milletvekillerimiz var. Dolayısıyla biz kendi arkadaşlarımıza söz söyletmiyoruz. Kendi içimizde kendimizi eleştireceğimiz yönler oluyor mu? Oluyor. Bunları kendi aramızda konuşuyoruz ama dışarıya tamamen birlik beraberlik görüntüsü veriyoruz. Patronun kim olduğunu zaten kamuoyu takdir ediyor. İstediğiniz kadar siz ben patronum deyin. Burada patronumuzun, takım kaptanımız Mevlüt Çavuşoğlu’dur. Bu kamuoyunun takdiridir. Bir başkası o değil ben kaptanım desin bu ancak komiklik olur. Dolayısıyla o manada bir patronluk yarışı yok. Her birimiz bir diğerini öne çıkararak onun ihtisasından yararlanarak onun gücünden yararlanarak partiyi güçlendirmeyi düşünüyoruz.
Teşkilatınız içerisinde Sena Nur Çelik’in basınla ve kamuoyuyla yeteri kadar ilgilenmediğinden dolayı eleştirildiğini duyuyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Herkesin kendine göre bir tarzı var öncelikle. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var diyelim. Sena Nur Hanım’ın da kendine göre bir tarzı var. Herkesin olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Basınla çok fazla bir diyaloğa girmemek onun bir tercihi şu aşamada. Ama halkla diyaloğu bizim için önemlidir. Basınla olan değil. Sena nur Hanım genellikle Alanya, Gazipaşa o bölgede yoğun çalışma yürüttü. Stratejik olarak da biz böyle planladık. Yani biz derken milletvekillerimiz, il başkanımızla birlikte. Ve orada çok ciddi bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. Biz oraya gittiğimiz zaman, sahada inanılmaz bir şekilde sevildiğine şahit oluyoruz. Çok ciddi bir kabul gördüğüne şahit oluyoruz. Yani Alanya’nın bizim vekilimiz, bizim kızımız dediğini görüyoruz.
GENEL SİYASET Mİ ZOR, YEREL SİYASET Mİ?
İl Başkanlığı yaptığınız dönemde oldukça aktif çalışıyordunuz. Şimdi Ankara siyasetiyle il başkanlığını karşılaştırdığınızda arada nasıl farklar var?
İl başkanlığı zor tabi. Her birinin kendine göre sorumlulukları, zorluğu var. Partinin il başkanları veya milletvekiline yüklediği misyona bakmak lazım. Mesela bizim partimizde il başkanlığı kurumu çok önemli. Yani Tayyip Bey, il başkanı olduğumda bana şunu demişti, diğer milletvekillerine de kastederek; “Ekibe sahip çıkacaksın, senin talimatında ekip yürüyecek. Yani milletvekilinin ismi cismi önemli değil önemli olan senin sevk ve iraden.” Bu daha sonra milletvekillerimizin huzurunda da tekrarladı. Dolayısıyla burada şu var: İl başkanı gerçekten önemli bir fonksiyona sahip. Takımın idare edicisi konumunda. Mümkün olduğu kadar da kararların alınması konusunda odak noktası. Elbette Antalya’da sürekli sahada olmanız gerekiyor. Çünkü çok geniş bir coğrafya. Her türlü problemde orada olmanız, bütün meselelere vakıf olmanız gerek. Çünkü netice itibariyle sevk ve idare etmek için önce bilgi sahibi olmak gerekiyor. Hem basınla olan ilişkiler hem sivil toplumla olan ilişkiler hem diğer siyasi partilerle olan ilişkileri en başta sizin yönetmeniz gerekiyor. Dolayısıyla burada vatandaşında direk ulaşılabilir gördüğü bir mercidesiniz. Partimize uzak insanların bu kadar da çalışılmaz ki dediğini yüzümüze karşı da dışardan da duyduk. Niye o çalışma? Çünkü seçim dönemi yaptığınız çalışmanın bir etkisi olmuyor. Seçim yokken çalışmak faydalı ve insanlarda tesir bırakıyor. Dolayısıyla ertesi gün seçim varmış, hep seçim olacakmış gibi çalıştık. E çok yoğun çalıştığınız zaman insanlara dokunuyorsunuz. Sizin dönemizde diğer il başkanlarıyla uyumlu çalıştık dediniz. Aynı anda futbol oynadınız değil mi?
İl Başkanlığınız döneminde diğer partilerin il başkanlarıyla da ciddi bir uyumunuz vardı. Bu uyumun kaynağı neydi?
CHP’nin o dönemki İl Bakanı Devrim Kök ile ilk İbradı’da programda karşılaştığımızı hatırlıyorum. Orada, “burada bir siyaset dili ortaya koyalım, herkes Antalya’nın farkını görsün” demiştim. CHP’yle, MHP’yle AKP’yle makul bir siyasi zeminde olalım diye. Devrim de sağ olsun çok pozitif yaklaştı buna. Yarın siyaset bitecek. Siyaset bittikten sonra da aynı mecralarda karşılaşacağız. Karşı karşıya geldiğimizde birbirimizin yüzüne bakamayacak bir konumda olmayalım demişti. O da pozitif yaklaştı. Osman’da genel itibariyle pozitif yaklaştı. Ve yumuşak bir iklim oluştu. Az önce dedim ya diyalog diye insanlar bilmediği şeyden uzak olur, çekinir aslına bakarsanız hepimiz, vatan hainlerini bunun dışına bırakıyorum, memleketin daha iyi olması için çalışıyoruz. Daha yaşanabilir bir Türkiye istiyoruz. Ama bizim tercih ettiğimiz yol farklı, diğer siyasi arkadaşlarımızın tercihi farklı. Bazen aslında bu yollar kesişiyor. Seyahatlerimizde de ikili sohbetlerde de bunu fark ediyorum. Aslında birçok konuda ortak düşünebiliyoruz. Ama iş kürsüye geçip konuşmak olduğu zaman herkes sanki bir diğerine düşmanıymış gibi, başka dünyadanmış gibi davranıyor. Bu biraz tabanların ideolojik anlamda zorlamasından kaynaklanıyor. Oysa birçok meselede Antalya için bir araya gelebildiğimizi, ortak düşündüğümüzü görüyoruz. Nezaket, insani bir duruş kimseye bir şey kaybettirmez. Tam tersi çok şey kazandırır. Geçtiğimiz il başkanlığı dönemindeki o yaklaşımlarda bizim şu an da çok pozitif bir şekilde birbirimize bakmamızı sağlamış oldu.
Sizin dönemizle kıyasladığımızda şu an il başkanları arasında bir uyum var mı?
Her dönemin kendine göre bir yapısı var. Bu sadece sizin tavrınızla alakalı bir durum değil. Karşınızdakinin vereceği cevapla da ilgili bir durum. Siz çok iyi niyetle elinizi uzatırsınız ama karşıdan tokat yerseniz burada daha el uzatmak çok iyimser bir tavır olur. Bir nevi yanağımızın bir tarafına tokat atılırsa diğer tarafını da çevirelim demek doğru değil. O başka bir yaklaşım. Başka bir yerin konusu. Burada karşılıklı olmalı bu. O tespiti siz yapın, var mı yok mu? O benim yapabileceğim bir iş değil. Ben bu kadarını söyleyeyim. Eğer karşı taraftan bir yaklaşım olsa bizim il başkanımız da benim gösterdiğim tavrı bugün gösterir.
ATSO ANTALYA’NIN AMİRAL GEMİSİ OLMALI
Hafta sonu bir ATSO krizi yaşandı. Menderes Bey bir duruş sergiledi. Bir siyasetçi olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz Büyükşehir Belediye başkanımızın tamamen arkasındayız. Yani o ortaya bir tavır koymuşsa, o koyduğu tavır kendi kafasınca koyduğu bir tavır değildir. Ortak alınmış bir karardır. Netice itibariyle bütün meselelerde istişare ediyoruz. Bu istişare neticesinde hareket ediyoruz. Dolayısıyla Menderes Başkan’ın tavrının tamamen arkasındayız. Odaların, sivil toplum kuruluşlarının siyaset üstü olmasını savunuyoruz. Bu yüzden yapılanmanın da bu noktada siyasi olmaması kanaatindeyiz. İnsanların kendi siyasi tercihleri elbette olabilir. Ama içinde bulundukları konumları siyasi düşüncelerinin mekanizması gibi kullanamazlar, kullanmalılar. Bu şekilde bizler de Menderes Türel’e bir haksızlık yapıldığını düşünüyoruz. Maalesef bugünkü durumun geldiği nokta siyasileşmiş bir noktadır. Nedir Ticaret Odası? Antalya’nın amiral gemisi olmalı bu noktada. Esnaf odasıyla birlikte. Hem Antalya’nın meselelerini konuşabilmeli, hem de bunlara katkı koymalı. Şimdi burada elbette muhalefetin dillendirdiği şekilde Ticaret Odasının ortaya çıkarak Antalya’nın meseleleri ile ilgili hükümete muhalefet etmesi doğaldır. Ama aynı şekilde de karar verici, uygulayıcı olanların yanında olmalı ve Antalya’ya ne katkı koyabiliriz diye düşünmeli. Bakıyoruz ki ortada durmasını istediğimiz Ticaret Odası muhalefetin tabiri caizse dolmuşuna binmiş gidiyor. Biz, Ticaret Odasının bir siyasi partinin arka bahçesi gibi davranmasının yanlış olduğunu söylüyoruz.
Aynı kefeye Ticaret Borsası, Tarım Konseyi ve Organize Sanayi Bölgesi’ni de katıyor musunuz?
Biz şimdi Ticaret Odası özelinde konuşuyoruz ve bir ödül töreni oldu. Ben olayı genelleştirmek istemiyorum. Kişilerin iyi niyetiyle ilgili de bir eleştiri söz konusu değil. Ama maalesef oradaki yapı ideolojik anlamda bir siyasi partiye angaje olmuş bir yapı ve Ticaret Odası’nı kişisel düşüncelerinden ayıramadıklarını fark ediyoruz. Biz diyoruz ki sizin elbette siyasi yaklaşımlarınız olabilir. AKP’li olmak zorunda değilsiniz, MHP olmayabilirsiniz CHP’li olabilirsiniz kimsenin buna itirazı yok. Ticaret Odası’ndaki yapıyı siyasileştirmek doğru değil. Bunu yapmaktan vazgeçin Antalya’nın Ticaret Odası olun.
Hazırlanan raporlar bakanlıklar tarafından ciddiye alınmadı diyebilir miyiz? Beklenen paketler var.
Hayır, hiç alakası yok. Ankara’da, biliyorsunuz Ticaret Odasının yanında olduk. Onlarla birlikte hareket ettik. Onlar hakkında olumlu düşüncelerimizi de ortaya koyduk ve takdir de ettik. Burada bakanlıkların Ticaret Odasına yönelik bir tavrı olamaz. Netice itibariyle Ticaret Odası kamuoyunun beklentilerini aktardı. Yapacağımız işler, bakanlıkların alacağı tedbirler vatandaşın durumunu iyileştirmeye yönelik. Bu durum o yüzden farklı değerlendirilmesi gereken bir konu. Bir siyasi partinin arka bahçesi konumuna geldiler. Ve bu görüntüden kurtulmaları gerekir. Menderes Başkan’ın da tavrı bu görüntüden kurtulmaları için bir uyarıdır. Umarım bu uyarıyı ciddiye alırlar. Yapıcı bir şekilde tavrımızı değerlendirdiler. O zaman bizde onları bağrımıza basarız.
KEŞKE DEĞİNİNİZ PROJELER
Üzerine düştüğünüz hizmetler, yaptırıp yaptıramadığınız, milletvekili olduktan sonra devam ettirdiğiniz projeler Antalya geneli içinde neler oldu?
Bu çok uzun bir şey. Üzerine uzun konuşulması gereken bir konu. Ama şunu söyleyeyim Büyükşehir Belediye Başkanlığı bizde değilken, hayal ettiğimiz birçok meseleyi hayata geçiremedik. Çünkü yapma kabiliyetimiz olmuyor. Büyükşehirle aynı noktada buluşamıyorduk. Şu yapılsın bu yapılsın dediğimiz zaman kale alınmadığını gördük. Bir çevre yolu açılması gündeme geldiğinde belediye başkanına açalım dedim. O zaman bana bu yol Karayollarının sorumluluğunda dedi. Hâlbuki biliyor ki bu belediyenin sorumluluğunda. Yani hükümetle yerel yönetimin aynı partiden olması şart değil ama uyum sağlayabilirse işler daha çabuk ilerliyor. Antalya daha güzel, daha yaşanabilir bir yer olduğu zaman bu hem hükümete hem yerel yönetime iyi bir şekilde yansır. Böyle yaklaşmak lazım hadiseye. Antalya çok büyük bir il. Her ilçenin kendince birçok sorunu var. Birçok hizmetimiz oldu şimdi bunları bir çırpıda anlatmak mümkün değil. Şöyle bir düşüncem var: Antalya’nın en büyük problemi mülkiyet ve uzun zamandır çözülemiyor. Bu problemlerin çözümleri de çok uzun yıllara yapılan çözümler. Bakın vakıflarla ilgili bir sürü problemimiz var. Bunları çözme adına hazine ve vakıflarla görüşme halindeyiz ve çalışmaları uzun yıllardır devam ettiriyoruz. Son aşamaya getirdik. Vatandaşın mülkiyetinde olan vakıf arazilerinin hazineye devrini sağlıyoruz. Bir iki pürüz kaldı onları halletmeye çalışıyoruz. 2B sorunu vardı. Önemli ölçüde çözüldü.
İl Başkanlığı döneminizde beraber çalıştığınız ekip arkadaşlarınızın birçoğu ilçelere dağılmış ve üst görevlere getirilmiş durumdalar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Netice itibariyle ben il başkanıyken şu andaki il başkanımız benim yardımcımdı. Önce yönetimdeydi, sonra tanıtım medya başkanı yaptık daha sonra seçim koordinasyonu başkanı yaptık. İl başkanlığında yardımcılarımızı kendimiz belirliyoruz. Bu süreçte de kendisiyle birlikte yol aldık hep. Bizim bir tavrımız var. Bir meseleye karar verirken tek başımıza karar vermiyoruz. Mesai arkadaşlarımızla o işin sorumlusu kimse onunla oturup karar veriyoruz. O karar alma sürecinde il başkanımız hep yanımızdaydı. Daha önce bizimle çalışan arkadaşlar bir yerlerde değerlendiriliyorlarsa elbette bizim yaklaşımımızın etkisi vardır. Bir görevi yaptıracağınızın farkında olmalısınız. Onu unutursanız o zaman sıkıntılar baş gösterir. Ben il başkanlığını bırakıp milletvekilliği yaparken il başkanı gibi davranırsam sorun olurdu. Eğer teşkilatla ilgili bir sorun olursa da il başkanımıza iletiriz. Benim tecrübelerimden yararlanmak isterlerse seve seve yardımcı olurum.
Yorumlar
Kalan Karakter: