Salı Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Antalya Tarım Konseyi ve Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır oldu. Çandır,yaşanan Rusya krizinden kent bilincine, bakanlığa verdiği rapordan YÖREX’e kadar perde arkasında kalan tüm gerçekleri anlattı.TURİZMDEN ÖNCE TARIM VARDIRusya krizinden dolayı sürekli turizm konuşuluyor ama tarım ve hayvancılık konuşulmuyor. Teşvik anlamında tarım ve hayvancılığı neden konuşmuyoruz?Antalya aslında özünde bir tarım kentidir. Bu kentte turizm yokken tarım ve seracılık vardı. Şu anda tarım olarak Türkiye’deki GSMH açısından birinci sırada yer alıyoruz yaklaşık 8 milyarlık ciroyla. Bir takım talepleri dile getirmenin, sektörün ihtiyacını talep etmenin çeşitli yolları var. Basın, lobi gücü gibi. Basın yoluyla yaptıklarınızın etkisi sektör tarafından bilinir ama devlet tarafından bilinmeyebilir. Dolayısıyla biz bunu tersine çevirmeye çalıştık. Bizim bir lobi sıkıntımız vardı, bunu aşmak için Türkiye’de ilk defa Tarım Konseyi kurduk. Bu umuyorum ki çalışmalarıyla Türkiye’ye örnek olacak. Bu konsey vasıtası ile bütün sektördeki arkadaşlarımızı, sorunlarımızı alt alta yazdık, bizi bekleyen olumsuzlukları ve acil önlemleri belirledik. İyileştirilmesi gereken konuları yazdık. Bunu Antalya’da ilk defa bütün milletvekillerimizi bir araya getirerek konseyimizde değerlendirdik, bir dosya haline getirerek Tarım Bakanımıza sunduk. Daha sonra da Mevlüt Çavuşoğlu’nun sayesinde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e sunduk. Onlar da olumlu buldu. Birçok konuda zaten kendilerinin de çalıştığını ifade ettiler. O anlamda biz tarım olarak da gayet güçlü bir şekilde, basına çok yansıtmadan çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu tür faaliyetlerle sorunların daha çabuk aşılacağını düşünüyorum. Antalya gerek üretim gerekse hizmet sektörü açısından 90’lı yıllardan itibaren çeşitli krizlerle karşı karşıya kaldı. Bu krizlerin hepsini aştı. Şu anda en çok riskimiz finansmana erişimde. Gerek turizm gerek tarım sektöründe finansman sorunu var. Çünkü bizler her şeyin düzgün gideceğini düşünerek projeksiyonumuzu yaparız. Bu kriz beklentilerimizi alt üst etti. Bu öngörülebilecek bir şey değildi. Dolayısıyla kişilerin bir suçu yok. Bunu bir şekilde aşacağız diye düşünüyorum. Hükümetin yaklaşımlarını olumlu buluyorum. Anlık reaksiyonlar oldu ama bunlar bugünün sorunları. Bizim üreticimizin, turizmcimizin, esnafımızın direncini arttıracak tedbirlerin gelmesini bekliyoruz.
BİRLİKTE HAREKET ETME ZORUNLULUĞUMUZ VARSiz tarım konuşurken turizmin sorunlarını da dile getiriyorsunuz ancak aynı durumu turizm konuşulurken göremiyoruz. Bu aşmak için ne yapılması gerekiyor?Bu aşmamız gereken önemli bir sorun aslında. Bu kentte yaşıyorsak birbirimizi ötekileştirmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor. Bizim birbirimizi etkileyen, birbirimizden kazanç sağlayan bir durumdayız. Ancak böyle bir algı var, maalesef. Bunun aşılacağını düşünüyorum. Örneğin, geçtiğimiz günlerde düzenlenen Bankalar Birliği toplantısında tüm sektörler bir aradaydık. Yılların alışkanlıkları var. Turizm devlet politikası olarak başladı. Ama Antalya’da birlikte hareket etme zorunluluğu var artık. Şimdi artık bir bütün olarak Türkiye ekonomisi açısından can alıcı bir noktadayız. Bugn baktığınızda yarattığı katma değer birçok şehre göre ilerde. Türkiye’nin 7’nci büyük ekonomisi konumundayız. Son dönemlerde yaptığımız çalışmalar sonuç verirse bu sorunun düzeleceğini düşünüyorum. İki çeşit müteşebbis var; biri yerli diğeri de dışarıdan gelen müteşebbisler. Yerli ve dışarıdan gelen müteşebbislerimizde Antalya’da aidiyet duygusunu ve Antalyalılaşmayı sağlayabilirsek, önümüzdeki dönemde işlerimiz daha kolay olacak diye düşünüyorum.BAKANLIĞA VERİLEN RAPORDA NE VAR?Bakanlığa sunduğunuz raporda kamuoyunun mutlaka bilmesi gerektiğini düşündüğünüz bir talep var mıydı?Biz taleplerimizin içerisinde Antalya’da örtü altı üretimin 6’ncı bölge esaslarına göre değerlendirilmesini istedik. Yani en geri kalmış bölge anlamında. Çünkü oradaki vergi, istihdam yüklerinin karşılanması önemli ölçüde bizim üreticimize nefes aldıracak nitelikte. O anlamda en belirgin talebimiz bu.
ŞEHRİN SOSYAL YAPISINI GÜÇLENDİRMEK İÇİN ŞARTKriz turizmi mi yoksa tarımı mı daha çok etkiledi?Bütün sektörlerle birlikte bizim sektörlerimiz. Bir sorun yaşıyoruz ve bu sorun hepimizin. Dolayısıyla bu mukayeseli bakmak doğru değil diye düşünüyorum. Herkes kendi acısını daha iyi ifade etmeye çalışır. Tarımın etkisini anlamak için Antalya’nın ekonomisinde tarımın yüzde 20’lik payı var. Nüfusun yüzde 30’u tarımla ilgileniyor. Dolayısıyla tarımsal ciro turizm cirosunun yanında belki hiçbir şey değil ama fonksiyonel açıdan baktığınızda tarımdan gelen para bu şehrin sosyal yapısını güçlendirmek için son derece önemli.BANKALARIN PANİK OLMAMASI GEREKİYORBankacılar Birliği ile gerçekleştirilen ve basına kapalı olan toplantıda neler konuşulduğundan kısaca söz edebilir misiniz?Baktığınız zaman bankacılık sektörü de bir sektördür. Onların da emtiası paradır. Biz burada içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya çalıştık. Geçmiş krizlerde gördük ki bankacıların panik olması yaşayacak olan işletmeleri batmaya sürükledi. Dolayısıyla biz önümüzdeki sorunu aşacak birikime sahibiz. Bankacıların pozitif yaklaşımına ihtiyacımız olduğunu belirttik. İyileştirici önlemler talep edildi. Bankalar için de önemli bir olumsuzluk bu. Onlar da o anlamda ne yapabiliriz konusunda düşünecekler. Bir çözüm üretecekler. Olumsuz bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum.KENT BİLİNCİ YOKSUNLUĞU HER ALANDA VAR..!Kent bilincinden söz ediyoruz. Bu eksiği gördüğünüz için mi Tarım Konseyi’ni oluşturdunuz?Bu eksiği görmedik, hemen hemen her alanda hissettik. Antalya 1980’den sonra aldığı göç itibariyle çok hızlı büyüyen bir kent konumunda. Bunda da şikayet etmemek gerekiyor çünkü nitelikli göç aldık. Sektörler oluştu ve bu sektördeki insanlar teşvik sayesinde geldiler. Sonrasında sahiplendiler. Oteller Antalyalı olmaya başladı. Kentle çok fazla bir ilişki içinde olmadılar. Bir aidiyet duygusunu yeni gelen yatırımcılara çok fazla veremedik. Bunun sebeplerinden biri de turizm sektörünün devlet tarafından desteklenmesi ve sorunların Ankara tarafından çözülmesi olabilir. Ama son zamanlarda görüyoruz ki bu aidiyet duygusu oluşmaya başladı. Bundan sonrası için de bu birliktelik derinleşecek diye düşünüyorum. Biz toplum olarak başarıda ve hüzünde bir aradayız. Belki bu krizlerin de bize en büyük çıkarımı birlikte hareket etme kültürünü geliştirmek olacak. Tarım Konseyi’nde biz bunu yaşadık. Çok fazla göz önünde olmasa da diğer kurum ve kuruluşlarla ilişkilerimiz pozitif yönde ilerliyor. Umuyorum ki bu daha da gelişecek. Bu bizim Antalya’da en büyük politikamız olmalı. Biz son 35 yıldır gelen insanları Antalyalılaştıramadık. Bunu başarmalıyız. Kentinin sorunlarını kendine dert edinen kesimi yaratmamız gerekiyor.BÜTÜNŞEHİR YASASI REVİZYONUNDA HAYVANCILIK DA DEĞERLENDİRİLECEKTicaret Borsası’nın bünyesinde hayvancılık da var. Antalya bütün şehir olunca köylerimiz de mahalle oldu. Yasalara göre mahallelerde hayvancılık yapılamaz. Hayvancılık nereye gidiyor? Bütünşehir Yasası çıktıktan sonra böyle bir olumsuzlukla karşı karşıyayız. Sadece hayvansal değil tarımsal olarak da birçok alan risk altında. İlgili bakanlıklara da bu dertlerimizi anlattık. Bütünşehir Yasası ile ilgili bir değişiklik olacağını biliyoruz ama zamanı konusunda bir şey söyleyemem. Hayvancılık Antalya için önemli. Hele ki insanımızın proteine erişmedeki zorluğu ve fiyatların yüksek olması bunu daha önemli hale getiriyor. Bütünşehir Yasası’nın bu arızalarının giderileceğini düşünüyorum. Giderilmediği takdirde insanımız bu işlerden vazgeçerse gıda maliyetleri giderek artar. Özellikle dar gelirli insanlara baktığımızda gelirlerinin yüzde 33’ü direk gıdaya gidiyor. Dolayısıyla bir iyileştirme olmalı ve tarım politikalarının destek ve teşvik sistemini iyi ayarlanması gerekiyor.YÖREX BİR KRİZDEN ÇIKTIBirleştirme duygusunu siz YÖREX’le yarattınız aslında. Çok güzel giden bir YÖREX görüyoruz. Önümüzdeki dönemde neler göreceğiz YÖREX’te?Biz göreve başladığımız ilk gün birlikte hareket etme düsturuyla çalışacağız dedik. Her alanda bunu önemsiyoruz. Bu önemli çünkü bir şehir eğer şehir olacaksa şehrin tamamını sahiplenmeli. YÖREX aslında bir kırsal kalkınma projesidir ve millidir. YÖREX bir geçmişe sahiplenme projesidir, kadın istihdamı için de önemlidir. Biz YÖREX Projesi’ni 2008 yılında yaşadığımız bir kriz vasıtasıyla başladık. Ülkemizin sahip olduğu zenginliği olumlu anlamda kullanma arzusunun bir sonucudur. Başladığımız günden bugüne göreceli başarılarımız var. Coğrafi işaretlerle ilgili ciddi farkındalık yarattık. Coğrafi işaretli ürünler giderek artıyor. Umuyorum ki bununla ilgili daha önemli projeler ortaya çıkacak. Bizim yıllardır yaşadığımız ötekileştirmeye de bir cevaptır aslında YÖREX. İnsanların arasında herhangi bir farklılık olmadığını göstermeye çalışıyoruz.ZEYTİNLİĞE GELECEK NESİLLERE AKTARACAĞIZZeytinpark Projesi ile ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden beklediğiniz bir karar var. Bu kararı açıklayabilir misiniz?Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın bir çalışması var. Bu çalışma ile Türkiye’deki bütün SİT alanlarını yeniden değerlendirilecek. Biz projemizi hazırlayıp gönderdik. Herhangi olumsuz bir yaklaşım olmadı. Yalnızca Bakanlığın SİT alanları ile ilgili yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre değerlendirileceği için şu anda beklemedeyiz. Biz orada sadece insanlar için dinlenti alanları yaratmaya çalışıyoruz. Afaki inşaatlar orada mevcut değil. SİT alanlarına uygun yapılandırmalar düşünüyoruz. Ben beton dökülmeden çözüleceğine inananlardanım. Orada her şey için izin almamız gerekiyor zaten. Biz zeytinliğin bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması için bu projeyi hazırladık.
BİRLİKTE HAREKET ETME ZORUNLULUĞUMUZ VARSiz tarım konuşurken turizmin sorunlarını da dile getiriyorsunuz ancak aynı durumu turizm konuşulurken göremiyoruz. Bu aşmak için ne yapılması gerekiyor?Bu aşmamız gereken önemli bir sorun aslında. Bu kentte yaşıyorsak birbirimizi ötekileştirmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor. Bizim birbirimizi etkileyen, birbirimizden kazanç sağlayan bir durumdayız. Ancak böyle bir algı var, maalesef. Bunun aşılacağını düşünüyorum. Örneğin, geçtiğimiz günlerde düzenlenen Bankalar Birliği toplantısında tüm sektörler bir aradaydık. Yılların alışkanlıkları var. Turizm devlet politikası olarak başladı. Ama Antalya’da birlikte hareket etme zorunluluğu var artık. Şimdi artık bir bütün olarak Türkiye ekonomisi açısından can alıcı bir noktadayız. Bugn baktığınızda yarattığı katma değer birçok şehre göre ilerde. Türkiye’nin 7’nci büyük ekonomisi konumundayız. Son dönemlerde yaptığımız çalışmalar sonuç verirse bu sorunun düzeleceğini düşünüyorum. İki çeşit müteşebbis var; biri yerli diğeri de dışarıdan gelen müteşebbisler. Yerli ve dışarıdan gelen müteşebbislerimizde Antalya’da aidiyet duygusunu ve Antalyalılaşmayı sağlayabilirsek, önümüzdeki dönemde işlerimiz daha kolay olacak diye düşünüyorum.BAKANLIĞA VERİLEN RAPORDA NE VAR?Bakanlığa sunduğunuz raporda kamuoyunun mutlaka bilmesi gerektiğini düşündüğünüz bir talep var mıydı?Biz taleplerimizin içerisinde Antalya’da örtü altı üretimin 6’ncı bölge esaslarına göre değerlendirilmesini istedik. Yani en geri kalmış bölge anlamında. Çünkü oradaki vergi, istihdam yüklerinin karşılanması önemli ölçüde bizim üreticimize nefes aldıracak nitelikte. O anlamda en belirgin talebimiz bu.
ŞEHRİN SOSYAL YAPISINI GÜÇLENDİRMEK İÇİN ŞARTKriz turizmi mi yoksa tarımı mı daha çok etkiledi?Bütün sektörlerle birlikte bizim sektörlerimiz. Bir sorun yaşıyoruz ve bu sorun hepimizin. Dolayısıyla bu mukayeseli bakmak doğru değil diye düşünüyorum. Herkes kendi acısını daha iyi ifade etmeye çalışır. Tarımın etkisini anlamak için Antalya’nın ekonomisinde tarımın yüzde 20’lik payı var. Nüfusun yüzde 30’u tarımla ilgileniyor. Dolayısıyla tarımsal ciro turizm cirosunun yanında belki hiçbir şey değil ama fonksiyonel açıdan baktığınızda tarımdan gelen para bu şehrin sosyal yapısını güçlendirmek için son derece önemli.BANKALARIN PANİK OLMAMASI GEREKİYORBankacılar Birliği ile gerçekleştirilen ve basına kapalı olan toplantıda neler konuşulduğundan kısaca söz edebilir misiniz?Baktığınız zaman bankacılık sektörü de bir sektördür. Onların da emtiası paradır. Biz burada içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya çalıştık. Geçmiş krizlerde gördük ki bankacıların panik olması yaşayacak olan işletmeleri batmaya sürükledi. Dolayısıyla biz önümüzdeki sorunu aşacak birikime sahibiz. Bankacıların pozitif yaklaşımına ihtiyacımız olduğunu belirttik. İyileştirici önlemler talep edildi. Bankalar için de önemli bir olumsuzluk bu. Onlar da o anlamda ne yapabiliriz konusunda düşünecekler. Bir çözüm üretecekler. Olumsuz bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum.KENT BİLİNCİ YOKSUNLUĞU HER ALANDA VAR..!Kent bilincinden söz ediyoruz. Bu eksiği gördüğünüz için mi Tarım Konseyi’ni oluşturdunuz?Bu eksiği görmedik, hemen hemen her alanda hissettik. Antalya 1980’den sonra aldığı göç itibariyle çok hızlı büyüyen bir kent konumunda. Bunda da şikayet etmemek gerekiyor çünkü nitelikli göç aldık. Sektörler oluştu ve bu sektördeki insanlar teşvik sayesinde geldiler. Sonrasında sahiplendiler. Oteller Antalyalı olmaya başladı. Kentle çok fazla bir ilişki içinde olmadılar. Bir aidiyet duygusunu yeni gelen yatırımcılara çok fazla veremedik. Bunun sebeplerinden biri de turizm sektörünün devlet tarafından desteklenmesi ve sorunların Ankara tarafından çözülmesi olabilir. Ama son zamanlarda görüyoruz ki bu aidiyet duygusu oluşmaya başladı. Bundan sonrası için de bu birliktelik derinleşecek diye düşünüyorum. Biz toplum olarak başarıda ve hüzünde bir aradayız. Belki bu krizlerin de bize en büyük çıkarımı birlikte hareket etme kültürünü geliştirmek olacak. Tarım Konseyi’nde biz bunu yaşadık. Çok fazla göz önünde olmasa da diğer kurum ve kuruluşlarla ilişkilerimiz pozitif yönde ilerliyor. Umuyorum ki bu daha da gelişecek. Bu bizim Antalya’da en büyük politikamız olmalı. Biz son 35 yıldır gelen insanları Antalyalılaştıramadık. Bunu başarmalıyız. Kentinin sorunlarını kendine dert edinen kesimi yaratmamız gerekiyor.BÜTÜNŞEHİR YASASI REVİZYONUNDA HAYVANCILIK DA DEĞERLENDİRİLECEKTicaret Borsası’nın bünyesinde hayvancılık da var. Antalya bütün şehir olunca köylerimiz de mahalle oldu. Yasalara göre mahallelerde hayvancılık yapılamaz. Hayvancılık nereye gidiyor? Bütünşehir Yasası çıktıktan sonra böyle bir olumsuzlukla karşı karşıyayız. Sadece hayvansal değil tarımsal olarak da birçok alan risk altında. İlgili bakanlıklara da bu dertlerimizi anlattık. Bütünşehir Yasası ile ilgili bir değişiklik olacağını biliyoruz ama zamanı konusunda bir şey söyleyemem. Hayvancılık Antalya için önemli. Hele ki insanımızın proteine erişmedeki zorluğu ve fiyatların yüksek olması bunu daha önemli hale getiriyor. Bütünşehir Yasası’nın bu arızalarının giderileceğini düşünüyorum. Giderilmediği takdirde insanımız bu işlerden vazgeçerse gıda maliyetleri giderek artar. Özellikle dar gelirli insanlara baktığımızda gelirlerinin yüzde 33’ü direk gıdaya gidiyor. Dolayısıyla bir iyileştirme olmalı ve tarım politikalarının destek ve teşvik sistemini iyi ayarlanması gerekiyor.YÖREX BİR KRİZDEN ÇIKTIBirleştirme duygusunu siz YÖREX’le yarattınız aslında. Çok güzel giden bir YÖREX görüyoruz. Önümüzdeki dönemde neler göreceğiz YÖREX’te?Biz göreve başladığımız ilk gün birlikte hareket etme düsturuyla çalışacağız dedik. Her alanda bunu önemsiyoruz. Bu önemli çünkü bir şehir eğer şehir olacaksa şehrin tamamını sahiplenmeli. YÖREX aslında bir kırsal kalkınma projesidir ve millidir. YÖREX bir geçmişe sahiplenme projesidir, kadın istihdamı için de önemlidir. Biz YÖREX Projesi’ni 2008 yılında yaşadığımız bir kriz vasıtasıyla başladık. Ülkemizin sahip olduğu zenginliği olumlu anlamda kullanma arzusunun bir sonucudur. Başladığımız günden bugüne göreceli başarılarımız var. Coğrafi işaretlerle ilgili ciddi farkındalık yarattık. Coğrafi işaretli ürünler giderek artıyor. Umuyorum ki bununla ilgili daha önemli projeler ortaya çıkacak. Bizim yıllardır yaşadığımız ötekileştirmeye de bir cevaptır aslında YÖREX. İnsanların arasında herhangi bir farklılık olmadığını göstermeye çalışıyoruz.ZEYTİNLİĞE GELECEK NESİLLERE AKTARACAĞIZZeytinpark Projesi ile ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden beklediğiniz bir karar var. Bu kararı açıklayabilir misiniz?Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın bir çalışması var. Bu çalışma ile Türkiye’deki bütün SİT alanlarını yeniden değerlendirilecek. Biz projemizi hazırlayıp gönderdik. Herhangi olumsuz bir yaklaşım olmadı. Yalnızca Bakanlığın SİT alanları ile ilgili yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre değerlendirileceği için şu anda beklemedeyiz. Biz orada sadece insanlar için dinlenti alanları yaratmaya çalışıyoruz. Afaki inşaatlar orada mevcut değil. SİT alanlarına uygun yapılandırmalar düşünüyoruz. Ben beton dökülmeden çözüleceğine inananlardanım. Orada her şey için izin almamız gerekiyor zaten. Biz zeytinliğin bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması için bu projeyi hazırladık.