Etkileyici çalışmalara imza atan Yüce’nin, temelleri atılacak olan Tekno Plaza, Organize Sanayi’de yapılması planlanan yeni Teknokent ve KOSGEB destekleri ile ilgili yaptığı açıklamalar birçok Antalyalıyı sevindirecek cinsten… Kendini Antalya’nın gelişimine adamış olan Yüce ile Antalya’da her alanda öncü bir şehir olmak için yapılması gerekenlere kulak verelim.
Öncelikle bize biraz Antalya Teknokent’ten bahseder misiniz?
Antalya Teknokent 2004 yılında Akdeniz Üniversitesi Kampusu içinde kuruldu. Bir tanesi kuluçka merkezi olmak üzere üç aktif binamız var. Bünyemizde ki 82 firma ve 300’e yakın çalışanla Türkiye’nin 41 tane Teknokent’inden biriyiz. Son üç yıldır hükümetin de verdiği destekle Teknokent’lerimiz AR-GE ve İnovasyonun desteklendiği vergisel açıdan avantajları olan özel bölgeler haline geldi. Öğrencilerimiz ve akademisyenlerimizin şirket kurmalarına yönelik kuluçka merkezlerinin gelişimi hız kazandı. Mesela şuan devlet bir çok son sınıf öğrencisine 100 bin liralık destek veriyor. Sonucunda güzel fikir ve projeler çıkacağına inanıyoruz.
Firmaların Teknokent ile ilgili talepleri ne yönde?
Teknokent bünyesinde ağırlıklı sektör yazılım olmak üzere birçok nitelikli firmalarımız var. Bu konuyla ilgili Türk Bilişimciler Derneğine yaptığım ziyarette Antalya’daki 120 üyenin taleplerini dinledim. Teknokent bünyesine gelmek istediklerini belirttiler. Organize sanayiye yaptığımız ziyaretlerde ise Ali Bahar ile görüştük. Aynı zamanda ATSO, Antalya Ticaret Borsası ve Girişimciler Kurulu ile ortak çalışmalar başlattık. Teknokent’in organize sanayi içerisinde de açılmasını istediklerini belirttiler. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor.
Sizin yaptığınız projelerden bahsedersek?
İlk olarak Antalya’daki firmaların birbirleriyle iletişim içinde olmasını sağlamak için her hafta düzenlediğimiz kahvaltılarımızı başlattık. Tüm iş adamlarının son gelişmelerden haberdar olması için yapılan bu organizasyonlara her hafta tanınmış bir konuk çağırıyoruz. Bu kaynaşma ile işlerin daha kolay yürümesini sağladık. Ayrıca bünyemizde yer alan firmalarımızın önemli bir sorununa çözüm getirdik. Buradaki ofislerde sadece 20,30 kişi çalışabilirken normalde daha fazla personelleri olduğundan dışarıda da ofisleri bulunuyor. Biz firmaları komple buraya getirmek istiyoruz. Bu konuda rektörümüzün de onayını alarak yeni bir inşaat hazırlığına başladık. 17 bin metrekarelik bir alana Teknokent Plaza’yı kuracağız. Burada olmanın avantajlarından tüm firmalar yararlansın istiyoruz.
Teknokent yıllar içinde tanınırlığını arttırdı. Bu süreçte katıldığınız yarışmalardan ve aldığı ödüllerden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle Teknokent patent sıralamasında Türkiye 2.si oldu. Hızlı gelişen bir Teknokent olabilmek için özel bir proje birimi kurduk. KOSGEB, Kalkınma ajansı ve Tubitak desteklerinden faydalanmak için seferberlik ilan ettik.
Peki başvurmak isteyen firmaların nasıl bir süreç izlemesi gerekir?
Firmaların önce gelip yapmak istediği işi anlatıp, başvuru formunu doldurması gerekiyor. Biz bu formu ilgili hakemlerimize gönderiyoruz. En sonunda da yönetim kurulunun onayına sunuluyor. Bu süreç olumlu sonuçlanırsa sistem iki şekilde işliyor. Üniversitemizde öğretim görevlisi veya öğrenci ise kuluçkada misafir ediyoruz. Mali hiçbir bedelleri olmuyor. Diğer türlüde de Teknokent şirketi olarak yer alıyorsunuz. Bunun da ekonomik olarak birçok avantajları oluyor firmalar için.
Bu avantajlar nelerdir?
Gelir vergisi muafiyeti, kurum vergisi muafiyeti ve KDV muafiyeti bu avantajlardan birkaçı. Ayrıca öğretim görevlileri ve öğrencilerimizin de her konuda desteklerini alıyorlar. İnsan kaynağı havuzundan yararlanabiliyorlar. Üniversitemizin tüm teknik imkanlarından yararlanıp, tesislerimizi kullanabiliyorlar.
KOSGEB birçok insan tarafından hala bilinemiyor. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Bana göre KOSGEB’in tanınmasını sağlayan asıl değişim Erkan Gürkan döneminde oldu. Bende o dönemde Antalya’da kuruluşunu yaptım. Dört yıl boyunca bu konuda firmalarla görüşme halindeydim. KOSGEB’in desteklerinden biraz bahsedecek olursak, işe alınan üniversite mezununun maaşlarının ödenmesinden tutun da fuar desteği, üç test analiz kalibrasyon desteği,danışmanlık ve eğitim alanında destekler ve daha bir çok avantaj sağlıyor firmalara.
Her firma bu avantajlardan yararlanabiliyor mu?
Kobi olarak bilinen yani, 250 kişiden az personeli ve 40 milyon liradan az geliri olan tüm firmalar KOSGEB desteklerinden yararlanabiliyor. Bizim şuan ki hedefimiz önümüzdeki iki ay içerisinde Teknokent bünyesindeki bütün 82 firmanın da bu desteği almasını sağlamak. Bu kadar destek mekanizması var. Neden faydalanılmasın… İşte ben bunun için uğraşıyorum..
Antalya’da ki AR-GE eksikliğinin şehrin gelişimini etkilediğini düşünüyor musunuz?
Tabii ki… Antalya’da şuan turizm tedarikçisi bir sanayi profili var. Sadece otellere ne lazımsa o alan gelişebilmiş. Örneğin Manavgat’ta sadece otellere mal tedarik eden bir sürü küçük firma var. Ağır sanayinin olmayışı da bizi kötü etkiliyor. Mesela İzmir’de 14 tane organize sanayi var. Evet turizm ve tarımda bir numarayız ama bunu geliştirip, teknolojide de bir numara olmamız gerekiyor. Birçok insan Antalya’yı California’ya benzetiyor. Neden öyle olmayalım. Ama sıradanlıktan çıkıp, daha özel üretimlere geçmemiz gerekiyor. Örneğin hastane malzemelerinde ne ithal ediyorsak, kendimiz üretebilmeliyiz.
Aynı zamanda Akgim müdürüsünüz. Düzenlediğiniz panellerle insanlarla bir araya getiriyorsunuz. Biraz buradaki çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
Firmaların eleman taleplerini dikkate alarak KOSGEB müdürlüğü görevimden sonra kurduk AKGİM’i. Bir kamu üniversitesinde bu alanda kurulmuş ilk merkeziz. İşe ihtiyacı olan 19 bin kişinin iş bulmasına vesile olduk. Markamızda hemenis.com. Bu alanda Akdeniz İş Fırsatları fuarını başlattık. Antalya’da aktif olan yaklaşık 39 tane iş adamları derneği ile ortak projeler yürütüyoruz.
Ayrıca son üç yıldır KOSGEB’in girişimcilik ihalelerine giriyoruz. Geçen yıl 500, bu yıl 776 şimdide 1000 öğrencimizin ihalesinin hazırlığını takip ediyoruz. Diğer bir çalışmamız ise, her hafta Çarşamba günü 10.00-12.00 arası özel konuklarımız oluyor ve lise son sınıf öğrencilerine iş hayatını anlatıyor. İş birliği yaptığımız 7750 son sınıf öğrencisi var. Ayrıca İşkur’la ortaklaşa yürüttüğümüz mülakat eğitimlerimiz var.
Bu yoğun çalışmaya nasıl ayak uydurabiliyorsunuz?
Nitelikli zaman yönetimi diyelim. Eskiden reklam işlerine daha ağırlık veriyorduk. Daha da yoğundum. Ama artık zamanı iyi kullandığıma inanıyorum
Evli misiniz?
Evliyim. Eşimde Üniversite’de Girişimcilik Merkezinin başında. Ayrıca 15 yaşında bir kızım ve 3 aylık bir bebeğimiz var.
Kızınız şikayet etmiyor mu bu kadar yoğun çalışmanıza?
Şikayet etmiyor çünkü onunla geçen zamanı çok güzel değerlendiriyoruz.
Onun gelecek planları nedir?
Girişimcilik kızımın da ruhunda var. Mesela benden ilk istediği hediye yazar kasaydı. İleride çocuk doktoru olmak istediğini söylüyor ama aynı zamanda kendi hastanemi de kuracağım diyor.
Peki Antalya’ya baktığınızda ne eksikler görüyorsunuz?
Antalya için yapılması gereken en öncelikli şey ihracatı geliştirmek. Tarımın başkentiyiz fakat yapılması gereken regülasyonlar var. Tohum üretimine ağırlık verilmeli. Ayrıca Türkiye’deki bilişim pazarından da büyük bir pay alabiliriz. Antalya o kadar cazip bir şehir ki İstanbul’daki bir çok çalışanın burada yaşamayı kabul edeceğini biliyorum. Havası, trafiği ve yaşam koşulları ile çok tercih edilebilecek bir şehiriz.Ama bu iş alanını geliştirmeliyiz. Bir diğer önemli sorun ise sezonluk işçi anlayışı. Eylülden Nisan’a kadar çalışamayan işçiler için devlet işsizlik ödenekleri var. Firmalar bu kişileri işten çıkartmadan devlet ödenekleri ile maaşlarını karşılayabilir.
Sağlık turizmi pazarını da unutmamak lazım. Özellikle üniversitemize sürekli şehir dışından yatırımcılar geliyor. Geçtiğimiz haftalarda Peugeot’un sahibi ile bir görüşmemiz oldu. Burada bir Alzeimer merkezi kurmak istiyorlar. Böyle fırsatlarında değerlendirilmesi gerekiyor.
Teknoloji alanında ihracata geçilmesi ile ilgili açıklamalar var bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de şuan 16 milyar dolarlık elektronik ürün ithal ediliyor. Bunun 10 milyar dolarını akıllı telefonlar kapsıyor. Bizim kendi ürettiğimiz akıllı telefonlarımızda var. Ama ithal ürünler daha cazip geliyor. Bizim Türk markalarını daha cazip hale getirip, kullanıma teşvik etmemiz lazım.
Yorumlar
Kalan Karakter: