Devlet tiyatrolarına yıllarını vermiş usta bir oyuncu… 30 yıl önce başladığı sanat yolculuğuna onlarca dizi ve tiyatro eseri sığdıran Selim Gürata, yıllardır Antalyalılarla tiyatroyu buluşturuyor. Sanatçıların özel bir kimliğe sahip olduğunu ve sınırlandırılmamaları gerektiğini belirten Antalya Devlet Tiyatroları Müdürü Gürata, özel çocukların sıradan bir hayatı yaşamaya zorlanmasına şiddetle karşı çıkıyor. Ben de onunla Antalyalı’nın tiyatroya bakış açısını, sanatı seçen gençlerin zorluklarını ve bu alandaki önyargılara kadar her şeyi konuştuk, dinledik…
ANNE ETKİSİ
Önce Biyolojik Oşinografi bölümü, ikinci üniversite olarak konservatuar oyunculuk bölümü.Sizi buna iten neydi?Aile baskısı yüzünden mi ikinci kez okumak zorunda kaldınız?
Benbabamı genç yaşta kaybettim. Annem ise her konuda bana her zaman destek oldu. Hatta beni okumaya, sanata ve felsefeye teşvik eden de kendisidir. Bu yüzden bu alana yönelmem tamamen benim kişisel tercihim.1979 yılında liseden mezun olduktan sonra doğaya ve biyolojiye olan tutkumun peşinden gidip yeni açılmış bir bölüm olan Biyolojik Oşinografi bölümünde eğitimime başladım. Fakat bu süre içinde Türkiye’de bu mesleğin beni tatmin edebilecek bir çalışma alanının olmadığını fark ettim. Lisede uzun yıllar yaptığım ve fazlasıyla ilgim olan tiyatroya yönelmeye karar verdim.Bu karar sonucu İzmir’den Ankara’ya geçip, mesleğe ilk adımımı atmış oldum.
SANATÇININ ÖZEL KİMLİĞİ VARDIR
Birçok ailenin oyuncu olmak isteyen çocukları vazgeçirmeye çalıştığına tanık oluyoruz. Bu alana yönelmek isteyen gençler neden engelleniyor?
Ben bu tarz ailelerin sanat çevresinin dışında kalan ve iyi eğitim görmemiş kişilerden oluştuğunu düşünüyorum. Sanatçının özel bir kimliğe sahip olduğunu,sanata yönelmek isteyen çocukların özel çocuklar olduğunun farkında olamıyorlar. Oyunculuğu da bir meslek olarak görmedikleri için çocuklarının daha çok gündemde olan doktor, mühendis, avukat üçlüsünden birine yönelmesini istiyorlar. Hatta buna zorluyorlar. Fakat içinde sanat tutkusu olan bu çocuklar çoğu zaman istemeden yöneldikleri bu mesleklerde fazlasıyla mutsuz oluyorlar.
TİYATRO ALGISI
Ülkemizde tiyatro ile ilgili oluşmuş olan bir önyargı var.Belli bir kesim dışında kendisine izleyici bulamıyor ve dolması gereken salonlar boş kalıyor.Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu bakış açısını kırmak sadece tiyatrocuların değil, eğitimcilerin, aydınların ve ailelerin de üzerine düşen bir görev.Bu konu ile ilgili daha çok kısa süre önce yaşadığım bir örneği paylaşmak istiyorum. İletişim fakültesinden röportaj yapmaya gelen bir öğrenci ilk tiyatro oyununu benimle röportaj yapmadan önce izlediğini ve bunun büyük bir kayıp olduğunu fark ettiğini söyledi. Özellikle bir iletişim öğrencisinin şuana kadar tiyatro salonunun kapısının içerisinden girmemesi ne acı bir durum.Benim hedefimtiyatro seyirci sayısını yükseltmekten ziyade, izleyicilerin sosyolojik yapısını genişletmek. Tiyatromuza sadece tiyatroyu bilen ve seven insanlar değil, merak edenlerin gelmesi için çaba gösteriyorum. Zaten bu insanlar bir kere kapıdan girdikten sonra bu algı kırılıyor.
İŞ GARANTİLİ MESLEK YOK
Peki bu alana yönelmek isteyen gençlerin iş imkanları gerçekten sınırlı mı?
Ben sanat eğitimi alan kişinin sonraki aşamada iş bulma olasılığını bir bilgisayar mühendisi yada hukuk fakültesi mezunundan daha az görmüyorum. Zaten şuanda diplomalı işsizler ordusu çoğalıyor. Dünya kadar işletme mezunu genç çocuk karayollarının ve o tarz kurumların sınavına giriyorlar. Zaten dünyada iş garantisi olan hiçbir meslek yoktur. Seçtiği meslekte ilerleyebilme ve bu meslekteki mesleki hırslarındır kişiyi iş sahibi yapacak şey.
ANTALYA ve TİYATRO
Antalya’nın tiyatro sanatına bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz devlet tiyatroları olarak seyircilerin bize olan ilgisinden memnunuz. Onların talepleri doğrultusunda çok beğenilen işler yapıyoruz. Zaman zaman ilgi azalabiliyor bunun nedeni de sosyoekonomik koşullar ve insanın yalnızlaştırılma durumu olabilir. Artık insanlar sadece televizyon ve internete bağlı sanal bir dünyayı tercih ediyor. Sadece bir sanat eylemi değil tiyatro, aynı zamanda insanlarla bir araya gelme ve buluşma mekanı. Hiçbir tiyatro tek koltuktan ibaret değildir. Bizim en küçük tiyatro salonumuz 380 kişilik ve o kadar kişiyle yaşanan sinerji, göz teması, uzaktan iletişim bile bir sosyal eylemdir.
SANSÜR ve TİYATRO
Hazırlanan bir raporda 2014 yılı içerisinde kültür ve sanata uygulanan 135 baskı ve sansür olayı yer alıyor. Tiyatro’da bu durum ne boyutlarda?
Tiyatroda sansür olması korkunç bir durum.Sanatçı yaratıcıdır, bir fikri vardır ve bunu anlatım biçimleri vardır. Sansür bu anlatım biçimlerinin önündeki bir engeldir. Basitçe açıklarsam, bir kişi acı biber sevmiyorsa bir daha ondan yemez. Fakat ben acı biber seviyorum diye kimse yemesin demek doğru bir yaklaşım değildir. 10 yıldır Antalya Devlet Tiyatrolarında idarecilik yapıyorum. Şuana kadar böyle bir sansür vakasıyla karşılaşmadık.
OYUNCULUK SÜRECİ
Aynı zamanda TRT’de yayınlanan ‘Filinta’ adlı dizide oyunculuk yapıyorsunuz. Dizi ve tiyatro oyunculuğunu aynı anda yapma nedeniniz nedir?
Ben zaman zaman hem Antalya dışına çıkmak hem de mesleki olarak kendimi geliştirmek amacıyla dizi ve sinemalarda olmak istiyorum. Girdiğim ortamlarda tanıdığım oyuncular, kazandığım dostluklar ve deneyimler benim için çok değerli. Tabiekonomik anlamdada destek oluyor. Zor bir süreç fakat çok sevdiğim bir söz bana bu konuda hep motivasyon kaynağı olmuştur. “Hiçbirşey kolay değildir fakat yapılamayacak kadar da zor değildir”
OYUNCU SAHNE İSTER
Oyunculuk son zamanlarda tüm gençlerin hayallerini süslüyor. Herkes şöhret ve popülerliğin peşinde. Gençlerin bu yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Popülist bir yaklaşımla bu mesleğe adım atmak insanı mutsuz eder.Oyunculuk çok ciddi bir disiplin ister. Hem okula girmeden önceki hazırlık aşaması hem eğitim bittikten sonraki mesleki öğrenimi hiçbitmez. Bu yola baş koyan bir her gün kendini geliştirmeli ve gereken egzersizleri yapmalı. Bu hevesli çocuklar tabi ki bazı dizlerde yer alırlar ama sonra kaybolurlar. Onun gibi binlerce insan olduğu ve sistem çarkı bunları öğüttüğü için bununla yaşam kurmak ve idame ettirmek gibi bir şansı yoktur. Oyunculuğun temeli bunun okulu ve tiyatrodur. Tüm dünya yıldızları mutlaka tiyatro sahnesinde rol almak isterler. Çünkü oyunculuğun sınandığı yer tiyatro sahnesidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: