Bizler millet olarak duyarlı ve duygusal insanlarız. Hele hele mağdur birileri varsa o kişinin mağduriyetini yerine getirmek için vicdanımızın sesini dinler, elimizden geleni yaparız. Bu bağlamda bana göre son yılların en büyük kampanyası mavi kapak toplanması karşılığında verilen tekerlekli sandalye…
Bunun için herkes mavi kapak topladı. Kadınlarımızın çantalarında özel torbalara dolduruldu. Yollarda mavi kapaklar atılmasın diye özel sepetler oluşturuldu. Kimse neden mavi kapak diye sormadan bir engelliye tekerlekli sandalye kazandırmak için elinden geleni yaptı. Bu milleti birileri uyuttu. Şimdi uyanma zamanı… Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner, öyle bir yazı yazdı ki gerçekleri gösterdi. İşte Çetiner’in kaleminden mavi kapak gerçeği:
Doğa ve insanlara çok zararlı olan pet şişeler toplanmıyor da, neden kapakları toplanıyordu.
Bu mavi kapaklar çok mu kıymetli idi.
Hayır.
Pet şişe üreticileri, ürettikleri bu zararlı maddeyi toplamak ve dönüştürmekle yükümlü idiler.
Ama bunları toplamak, biriktirmek ve dönüştürmek hem masraflı hem de zordu.
Bu kadar zahmete girmektense, bürokrat ve politikacılarla kol kola girdiler ve bir çare buldular. Pet şişe kapağını toplayan, aynı miktar şişeyi toplamış sayılacaktı. Öyle ya, ellerinde kapak olduğuna göre, elbette şişesi de vardı !.
Peki bu kapaklar kime toplatılacaktı.
Burada ikinci bir oyun devreye girdi. 500 kilo kapak getirilmesi halinde, özürlülere bir adet tekerlekli iskemle verilecekti.
Böylece hayırsever halkımız, kandırılarak çöpçü gibi kullanıldı.
Tekerlekli iskemlede payımız olsun diye düşünen insanlar; ceplerine, çantalarına, ev ve iş yerlerine doldurdukları mavi kapakları, daha büyük toplama ünitelerine attılar. Kapaklar buradan üreticiye gitti. Üretici bu kapakları ‘Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na’ göstererek, aynı miktar pet şişe topladığını beyan etti. Hem cezadan kurtuldu, hem de teşekkür aldı.
Oysa tek bir şişe bile toplanmamıştı.
Denizler, göller, akarsular, yollar, parklar, bahçeler pet şişeler ile dolmuştu ama ağızlarında tek bir kapak yoktu.
Üretici, fabrikatör-akıllı iş adamı, çakma piyasadan aldığı en ucuz ve sağlık için zararlı birkaç tekerlekli iskemleyi, basın huzurunda vererek bir övgü de buradan aldı.
Bu yazımız ardından çok yorum aldık: Pek çok kişi, kullanıldıkları için üzgündü. Üstelik bu kullanılmaya özürlüler de alet edildikleri için iki defa üzgündüler. Bu şekilde bir kullanılmaya araç olarak kullanılan bürokrat ve siyasiler hakkında hiçbir işlem yapılmadığı için bir kez daha üzgündüler. Kim bilir, nerede ve kaç defa daha kullanıldıklarını, aldatıldıklarını düşündükleri için de kızgındılar.
Ama bir kesim daha vardı ki, yazılanları ciddiye almıyor, inanmıyor ve eski görüşlerinde direniyorlardı. Bu kişiler ya çok “iyi niyetli” ya da “niyetsiz”diler.
İşte bu yazı onlar için yazıldı;
Eski yönetmelik yürürlükten kaldırılarak, 24.8.2011 gün 28035 sayılı Resmi Gazete’de bir yönetmelik yayınlandı.
Adı ‘Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’ idi.
Yeni yönetmeliğin 4. maddesinde ‘nelerin ambalaj ve nelerin ambalaj atığı’ olduğunun ‘Ek.1 sayılı cetvelde’ gösterileceği yazılı idi.
‘Ambalaj Tanımına İlişkin Örnekler’ başlıklı Ek:1 sayılı cetvelin, 1. maddesinde ‘Ambalaj ve atık olarak kabul edilen maddeler’ sayılmıştı.
Bunların arasında aynen şu madde vardı: Su, maden suyu, meyve suyu, şampuan, deterjan ve benzeri ambalajların kapakları
Yani yalnızca ‘kapak’ ibaresi vardı, kapağın ucunda olduğu şişelerin ismi geçmiyordu, yönetmelikten çıkarılmıştı.
ve ‘kapak toplamak’ yeterli idi.
Halkı kandırmak ve dümenini yürütmek bu kadar kolaydı.
İşte böyle yönetiliyor, böyle kandırılıyorduk.
Bu yazımız da hala ayılmayanlara ‘kapak olsun!’
Yorumlar
Kalan Karakter: